"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sıdkın, hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi

Kübra ÖRNEK KORKMAZ
04 Aralık 2017, Pazartesi
Hilâfetin merkezliğini yapmış olan Şam’da, Emevi Camii’nde, otuz beş yaşlarında on bine yakın bir cemaate hutbe vermişti Bediüzzaman.

Yakın zamanda görülecek hakikatleri kablelvuku ile hissederek, müjdeler veren bir zat. Harb-i umuminin ve istibdad-ı mutlak’ın etkisiyle hakikatler kırk elli sene tehir edilse de, o zamanda verdiği haberlerin aynen tezahürleri âlem-i İslâmiyette başlamış. Demek bu ehemmiyetli ders, zamanı geçmiş eski bir hutbe değil, belki Bediüzzaman’ın dediği gibi, Âlem-i İslâm camiinde, üç yüz yetmiş milyon bir cemaate hakikatli ve taze bir ders-i içtimaî ve İslâmîdir. Bu yüzden asrın hastalıklarına çözüm olabilmek için Hutbe-i Şamiye olarak neşredilmiştir. 

Bediüzzaman, hutbesine Nur Talebelerinin en önemli iki vasfı ile başlar: 

“Aziz Sıddık Kardeşlerim!” Ve aldığı derste Ecnebilerin, Avrupalıların terakkide istikbâle gitmeleri, bizim ise kurun-u vustada (Ortaçağda) kalmamıza sebep olan altı hastalıktan bahseder. Müslümanlar Allah Allah diyerek geri kalmamıştır, imanın hakikatlerini ve güzelliklerini hayatlarına tam manasıyla tatbik edemediği için geri kalmıştır. 

Bediüzzaman’ın ifadesiyle: “Ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler”1 

Evet bu hastalıklardan günümüzde alenen görülen “Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi”ne bakmak gerek. Bu hastalığın tedavisi İslâmiyetin üss-ül esası olan Sıdk iledir. Biz doğruluğu içimizde öyle bir yaşatacağız ki, hastalıklar gün yüzüne çıkmasın. Çünkü doğruluk Müslümanın en önemli vasfıdır.

Peygamberimiz’e (asm) soruyorlar: 

“Mü’min yalan söyleyebilir mi?” Hiddetle ”Müslüman asla yalan söylemez!” demiştir. Demek ki yalana meyleden insanı, imanı o an terk eder. İman ile küfür nasıl ki, aynı ortamda bulunamazsa, doğruluk ve yalancılık da aynı ortamda bulunmaz. Nar ve nur gibi uzaktır. 

Şimdi ise bu karışmış durumda: “Gaddar siyaset ve zalim propaganda birbirini karıştırmış, beşerin kemalatını da karıştırmış.”2 Eski Said, o çeşit siyaset tarafgirliğinden gördü ki, bir Salih âlim kendi siyasî fikrinden olan münafığı sena etti, karşı fikirde olan Salih Hocayı ise tenkit etti. İşte şeytana rahmet, meleğe lânet okuyan siyaseti terk etti. Farklı fikirleri hazmedemeyen, kardeşi kardeşe kırdıran siyaseti terk etti. Yoksa yeri geldiğinde siyaseti dine alet veya vesile yapmak mesleğinde gitmiştir. Aksi olduğunda zulüm olur. Din namına hareket edilirse, daha kötü bir musîbet olur. Bu sebeple hakikat taraftarları olarak ancak sıdk için hakkı savunuruz. Haksızlıklara susan, menfaat gözeten siyaset doğruluktan uzaklaştırır.

Asr-ı Saadete bakacak olursak, sıdk ile en yüce mertebelere çıkılmıştır. Gönüller doğrulukla fethedilmiştir. Müşriklerin dahi, emniyet ettiği Peygamberimiz (asm) bu sıdk ile insanlığa ulaşmış, güven kazanmıştır. Yalan ise, yalancı peygamberlik dâvâsında bulunanları en aşağılara götürmüş, pis bir meta olarak revaç görmemiştir. İşte sıdk, en güzel asırda iman ve küfür kadar birbirinden uzak iken, şimdi zaman geçtikçe yakınlaşmıştır. 

Böyle bir zamanda kurtuluşa ermek zorlaşıyor, ama Bediüzzaman bizlere reçeteyi sunmuş: “Ey bu Cami-i Emevideki kardeşlerim! Ve kırk-elli sene sonra âlem-i İslâm mescid-i kebirindeki dört yüz milyon ehl-i iman olan ihvanımız! Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’l-vuska sıdktır. Yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur.”3

Evet yol ikidir. Dahası yok. Ya doğru söyleyeceğiz, ya susacağız. Ve her söylediğimiz doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemeye de hakkımız yok. Çünkü halis olmadığında ters tesir eder. 

Hakkı, haksızlıkta sarf etmemek  için emre uyalım:

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”4

Dipnotlar:

1- Emirdağ Lâhikası, 2.

2- Tarihçe-i Hayat.

3- Hutbe-i Şamiye.

4- Hud Sûresi 112.

Okunma Sayısı: 2359
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı