Aileden uzakta farklılıklarla çıktığımız bu yolda, aslında birçok güzellikler saklıdır. İnsan yalnızlıkta Allah’ı bulabiliyor, kendini daha iyi tanıyabiliyor. Yaratılış gayesini kavrayarak, hayatını etkileyecek kararları gençliğin bu önemli zamanında alabiliyor.  

Şahsım adına söyleyebilirim ki, büyüdüğüm şehirde öğrenemediğim bazı şeyleri üniversite okuduğum yerde öğrendim. Kendimi daha iyi tanıdım ve aslî vazifelerimin farkına vardım. Aslında dünya ilmi için gittiğim yerde, ahireti hatırladım. Risale-i Nur’dan aldığımız dersle anladım ki, fennî ilimler dinî ilimlerle imtizac edildiğinde hakikat doğuyor ve  ahiretin hesaba katılmadığı hiçbir dünyalık fayda vermiyor. Bu sebeple biz de, üniversiteye gelerek arayış içinde olan gençlere ulaşmak için ders ortamları oluşturmuştuk. Çünkü Bediüzzaman millete elzemdir diyerek bunun gerektiğini söylüyor, “Nur şakirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir Dersane-i Nuriye açmak lâzımdır.” (Emirdağ Lâhikası) Bu sayede Medreset’üz Zehra eğitim projesi okullarda bir cihette yaşatılarak, üniversiteler Nur medresesi haline geliyor. Risale-i Nur’u okumaya çalışan her bir genç, üniversitenin hangi fakültesine mensup olursa olsun ruhî, aklî, kalbî bütün boşluklarını iman hakikatleriyle dolduruyor. Şevke gayrete gelerek, sınıfında dahi en âlâ talebe olmaya çalışıyor. 

Bizler de inşaallah Nur Talebesi olarak neler yapabileceğimizi belirlemeliyiz. Nurculuğun en temel hassası Risale-i Nurlar’ı herkese ulaştırmaktır. Bunun da en efektif yolu küçük boy kitaplarımıza mahal meşveretlerimiz kanalıyla sponsor bulup, okulumuzda ihtiyacı olanlara ulaştırmak olmalı. Ucuz alınanın ucuz okunacağı düsturunu da aklımızdan çıkarmayarak imkânlarımızı en güzel şekilde kullanmalıyız. Nur tohumlarını üniversite tarlasına serperken dikkat etmemiz gereken helâl ve harama azamî dikkat olmalıdır. Nurculuğu anlatırken, helâl dairesinin dışına çıkmamak, hizmet edeceğim diye taviz vermemek gerekir. Evet tebliğde de helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir.

Gençlik nimetini, üniversite yıllarımızda hizmete kanalize etmemiz en evvel bizi koruyacaktır. Ve bu nurlu koruma kalkanı bizimle birlikte çevremize yayılacaktır. Yoksa gençlik hevesatlarının alabildiğince ön plana çıkartıldığı ve “özgürlük” temalı yaşantıların özendirildiği bir ortamda Allah korusun ciddî savrulmaların eşiğine gelebiliriz. Ailemizden uzakta geçebilen üniversite hayatında, göreceli bir serbestiyetin içinde boğulmamak, gençliğin en önemli zamanını helâl dairede geçirmek ve tebliğlerle gençlerimizi kurtarmak için selâmetli bir liman olan Nurculuğa sığınmalıyız. Üniversitelerde iman hakikatlerinin anlatılacağı ciddî platformlar bulunduğundan, bu mekânları fırsata çevirmek gerekir. Zaman hazır, zemin hazır, gençler hazır. Helâl dairede ciddî oluşumlar kurularak çok geniş kitlelere ulaşabiliriz. Hani hep önünden geçip gittiğimiz okul panolarında tahşidata başlayarak, araştırma kürsülerine, bitirme projelerine, konferans salonlarına kadar Nurculuğu taşıyabiliriz.

Gençliğini Nur hizmeti yoluna feda eden Zübeyir Gündüzalp, Ankara Üniversitesi fakülte meclisinde profesörler, milletvekilleri ve fakülte öğrencilerine verdiği Konferansta, imanların kurtarılmasında Risale-i Nur’a ne kadar ihtiyacımız olduğunu haykırmıştır. Bizde bu inançla gayrete gelerek yola çıkmalıyız.  Lenin manifestosunda diyor ki, “Bir toplulukta binde beşlik bir çoğunluğa ulaşırsanız o toplumu yönetirsiniz.” Evet yıkmakla görevli olanların bu çoğunlukla galebe gelmesi mümkündür. Ve bu sebeple üniversite yaşantımız boyunca o akımlara kapılıp giden çoklarını gördük. Yapmakla ve onarmakla vazifeli olan biz Nurcular’ın bu kapılıp gitmelerin önüne geçmek için daha çok çalışması gerekiyor. Üç, beş aynı dâvâyı savunan kaç kişi varsa harekete geçmeliyiz.  Zübeyir Ağabey’e ait olduğunu bildiğim bir ifade de, üniversiteyi 3 Nurcu karıştırabilir diyor. Yani imanî düşünce ekolünü gençlere anlatarak, yaşantımızla örnek olmak için çok kişiye gerek yok. Malcolm x’in dediği gibi uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeter. Azlığın bahanesine sığınmayalım. 

Gayret bizden tevfik Allah’tan. İyi dersler.