Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1944-48 yılları arasında sürgün olarak bulunduğu Emirdağ’da yazdığı bir lahika mektubunda, kendisiyle ve Risale-i Nur’la mücadelede her türlü desiseyi (aldatmacayı) kullanan bir gizli dinsizlik komitesinin varlığından söz ediyor.
Gizli zındıka komitesi: “Bu eser sahibi dünyada kaldıkça, bu millete dinsizliği kabul ettiremeyeceğiz”
Said Nursi, Afyon hapsinden önceki Emirdağ hayatında yazdığı lahika mektuplarından birinde, İstanbul'da Darü'l-Hikmetü'l-İslâmiye'de bulunduğu 1918'li yıllarda, Darü'l-Hikmet üyelerinden Seyyid Sâdeddin Paşa'nın, kendisine şöyle dediğini naklediyor:
“Katî bir vâsıta ile haber aldım; kökü ecnebîde ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi senin bir eserini okumuş, demişler ki: ‘Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi, yani zındıkayı (dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız’ diye, senin îdâmına hükmetmişler; kendini muhâfaza et.”
“Benimle mücadelede her desiseyi istimal etti”
O zaman Sadeddin Paşa'nın bu sözleri karşısında kendisinin “Tevekkeltü Alellah, ecel birdir, tegayyür etmez" dediğini nakleden Said Nursi, Emirdağ hayatında yazdığı bir lahika mektubunda ise: "İşte bu komite, otuz sene, belki kırk seneden beri hem tevessü’ etti [genişledi], hem benimle mücâdelede herbir desîseyi istimâl etti" diyerek, kendisiyle ve Risale-i Nur'la mücadelede her desiseyi (aldatmacayı) kullanan bir gizli dinsizlik komitesinin varlığından söz ediyor.
İşte o lahika mektubu:
Azîz, sıddîk kardeşim ve bu fânî dünyada hamiyetli ve ciddî bir arkadaşım,
Evvelâ, bütün dostlarım ve hemşehrilerimden, en ziyâde zâtınız ve bâzı Erzurumlu zâtların benim bu işkenceli ve mazlûmiyet hâletimde şefkatkârâne ciddî alâkadarlığınıza ve imdâdıma fikren koşmanıza cidden çok minnettarım ve âhir ömrüme kadar unutmayacağım. Size bin maşaallah ve bârekâllah derim.
Sâniyen, mesleğime ve Risâle-i Nur’dan aldığım dersime bütün bütün muhâlif olarak ve on seneden beri fânî dünyanın geçici, ehemmiyetsiz hâdiselerine bakmamak olan bir düstur-u hayatıma da münâfi olarak, sırf senin hatırın ve merak ettiğin ve bu defaki uzun mektubun için, vaziyetime ve zâlimlerin işkencelerine âit birkaç maddeyi beyân edeceğim.
Birincisi: Otuz sene evvel Dârü’l-Hikmette âza iken birgün arkadaşımızdan ve Dârü’l-Hikmet âzâsından Seyyid Sâdeddin Paşa dedi ki: “Katî bir vâsıta ile haber aldım; kökü ecnebîde ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi senin bir eserini okumuş, demişler ki, ‘Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi, yani zındıkayı (dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız’ diye, senin îdâmına hükmetmişler; kendini muhâfaza et.” Ben de, “Tevekkeltü Alellah, ecel birdir, tegayyür etmez” dedim.
İşte bu komite, otuz sene, belki kırk seneden beri hem tevessü’ etti, hem benimle mücâdelede herbir desîseyi istimâl etti.
http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/emirdaglahikasi/#332/z