Belki de Ankara soğuktu.
Ve kendi kasvetinden bunalmıştı. Uhuvveti, kardeşliği, samimiyeti, birlikteliği, hakkı, şefkati, nurlu yüzlerin sıcak tebessümlerini bekliyordu 8 Ekim’de. Kocatepe Camii hazırdı, farklı şehirlerdeki nurlu simalar hazırdı, Yeni Asyam hazırdı, her şey, herkes, Ankara hazırdı... Her yıl buram buram kardeşlik kokan, tebessüm saçan kalabalığa kapılarını açmaya hazırdı Ankara. Ankara kapılarını açıyordu, ama, devletimiz kapattırıyordu! Biz yıllardır intizamlı ve vakarlı duruşuyla, dünyayı şaşırtırken, devletimiz de bu iptal kararıyla bizleri şaşırttı.
Ankara bile hazırdı... Ankara’nın kuşları hazırdı caminin avlusunda, nurlu başların üzerinde dönmek için.
Pazardaki, manavdaki, marketteki meyveler, sebzeler... Hazırdı kermesteki en ön sırayı kapmak için.
Afişimiz, asıldığı yerden gelen geçenlerin gözlerine bakıyordu. Mutluydu onu gören gözlerden, gülümseyen yüzlerden, 8 Ekim’i iple çeken heyecanlı kalplerden. Arabalar, otobüsler hazırdı Türkiye’nin dört yanındaki nur simaları taşımaya, kardeşleri birbirlerine kavuşturmaya. Hatimler hazırdı, duâlarıyla buluşmaya. 8 Ekim belki de hiç bu kadar iyi hissetmeyecekti kendisini.
Ah be Ankara ne çektin sen bu iptallerden... Sen de çektin biz de çektik. Herkes çekmiyor mu zaten şu günlerde. Mazlûm olan herkes, masum olan herkes, dik duran, hakkı savunan herkes...
Gel sen de Ankara. Kocatepe’yi de al gel. Benim Yeni Asyamın sarsılmamış ve sarsılmaz kalesine gel. Sığın buraya. Güven burada. Huzur burada. İmanın kuvveti burada. Dik duruş, müsbet hareket, Üstadımın pozitif pencereleri burada. Musîbet karşısında daha kuvvetli birleşmeler burada.
Benim Yeni Asyam Nurlar’dan alır ilhamı.
Benim Yeni Asyam haykırıyor İslâmı.
Son iki gün kala, son beş gün kala, son bir gün kala, istersen son bir saat kala iptal et... Senin, bizlerin tesanüdünü bozmaya çalışan mazeretlerin, bizleri daha sıkı sarıyor, birbirimize kenetleniyoruz.
Ve, yasaksız Kocatepe günlerini hasretle bekliyoruz...