Dil, duygu, düşünce ve isteklerimizi anlatmada bir iletişim aracıdır.
Huzur ve barışın sağlanmasında konuştuğumuz dil ve üslûp çok önemlidir. Dil kalbin aynası olduğu gibi iyiliklerin ve kötülüklerin yaygınlaşmasına alet, kardeşliğin tesisine ve düşmanlığın oluşmasına da sebeptir.
Kur’ân’ın benzetmesiyle “Güzel bir söz; insanın içine gizlenmiş kin, nefret ve düşmanlığı yok eden; kökü sabit, dalı gökte her zaman yemiş veren güzel bir ağaç gibidir.” (İbrahim Sûresi, 14:24.) Kötü söz ise; kalplerde biriken hasetleşme, hesaplaşma, inatlaşma duygularının dillerden akan öldürücü zehri gibidir.
**
Bir hikâye anlatılır. Zengin bir Yunanlının Esop adında bir kölesi varmış. Efendisi Esop’a: “Bugün çok sevdiğim bir misafirim gelecek. Ona bildiğin en güzel bir yemeği pişir” demiş. Esop dil kızartması yapıp, sofraya getirmiş. Efendisi yemeği çok beğenmiş. Misafir gittikten sonra ona:
- Nereden aklına geldi misafire dil kızartması ikram etmek? diye sormuş.
Esop:
- Efendim, insanlar dil ile konuşur ve anlaşırlar. Güzel öğütler, iltifatlar dil ile ifade edilir. Şiirler onun ile yazılır. Türküler onun ile söylenir. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Dilden daha güzel ne olabilir? cevabını vermiş.
Bir süre sonra efendisi Esop’a:
- Bu gün sevmediğim bir misafirim gelecek ona da en kötü yemeği pişir, demiş. Esop yine dil kızartması yapıp getirmiş.
Misafir gittikten sonra efendisi Esop’a dönerek:
- Geçen hafta en iyi yemeği yap dedim, dil kızartması yaptın. Bu gün en kötü yemeği yap dedim, yine dil kızartması yapıp getirdin. Nedir bunun sebebi? diye sormuş.
Ezop:
- Efendim bunu bilmeyecek ne var. Bütün hakaretler, küfürler, dedikodular hep dil ile yapılır. Düşmanlıklar dil ile kazanılır. Dil yarası kılıç yarası gibidir. Dilden daha kötü ne olabilir? cevabını vermiş.
**
“Kötü dil yaralamadan öldüren kılıç gibidir” denilmiş, yumuşak ve güzel söz ise Kur’ân üslûbu sayılmıştır. Çünkü gerek Kur’ân-ı Kerîm’de, gerekse Hadis-i Şeriflerde mü’minler; kendi aralarında kardeşliğin oluşması, kırgınlığın ve dargınlığın son bulması için barış dili kullanmaya, güzel ve yumuşak söz söylemeye dâvet edilmiştir. (Taha Sûresi, 20:44.) Barışı bozan ve düşmanlığı körükleyen davranış ve ifadelerden kaçınılması istenmiştir.
**
Buna rağmen toplumları ayrıştırmada gösterilen maharet maalesef Kur’ân ve sünnete uygun kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirmede gösterilmiyor. Modern kitlesel iletişim araçlarının yaygınlaştığı çağımızda bazı gazete, televizyon ve internet ortamında üretilen yanlış ve yanıltıcı bilgilerin facebook ve twitter gibi sosyal medya üzerinden paylaşılmasıyla birlikte toplumu ayrıştırmak, barış ortamından kaos ortamına sürüklemek için adeta yangına benzinle gidilmektedir. Bunun ne insana ne de İslâma bir faydası yoktur.
İslâm milleti inanç değerleri ile bağdaşmayan dedikodu kültüründen zevk alır ve duydukları ile amel eder hale gelince gönüllerde ve dillerde duanın yerine bedduâ, hüsnü zannın yerine su-i zan, sevgi yerine nefret, ıslâh yerine ifsat, güven yerine güvensizlik; kardeşlik yerine düşmanlık, yapma yerine yıkma duyguları hakim olmaktadır. Hal böyle olunca da İslâm coğrafyasında kavga ve iç çatışma mukadder hâle gelmiş, Müslümanlar güç ve kuvvetlerini, devletlerini ve izzetlerini kaybetmiştir.
Bu sebeple acil olarak Kur’ân’ın emrettiği “Barış ve Kardeşlik Diline” ihtiyaç vardır. Zira “Mü’minler kardeştir, aralarını ıslâh etmek” (Hucurat Sûresi, 49:10.) Allah’ın emridir.