"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğitim sistemimizin hedefleri

M. Ali KAYA
29 Eylül 2016, Perşembe
Eğitim ve öğretim sistemimizin misyonunu kültürünü özümseyen evrensel standartlarda bilgi, beceriye sahip, dünya ile rekabet edebilir yeterlilikte şahısların yetişmesini sağlamaktır. Vizyonu ise “Çağı yakalamak ve aşmak” şeklinde özetlenebilir.

Avrupa 1998 Sorbonne, 1999 Bolonya Deklarasyonları ile yükseköğretimde standardizasyon ve uluslar arası hedeflerini ortaya koymuştur. Amacı: “Bilgi Avrupa’sını” oluşturmaktır. Bunun için de uluslar arası bilgi standardizasyon hedefini koymuştur. Ayrıca yerinden yönetimle, mahalli potansiyeli harekete geçirerek öz kaynak oluşturmayı, fırsat eşitliğini savunmayı, toplum-çevre ve piyasalarla uyum içinde olmayı ve kurumsal özerkliği sağlamayı da hedefleri arasına koymuştur.

Yükseköğretimde ayrıca hür düşünceyi ve akademik özgürlüğü sağlamayı, kısıtlama, sansür ve müeyyide uygulamamayı esas almışlardır. Bilimsel ve fikrî verimliliğin arttırılması ile üniversiteliler arası rekabetin teşvikini sağlayarak bu hedeflerine ulaşmayı planlamaktadır.

Bütün bunların temelinde ise “Bilgi” vardır. Her şeyden önce “nerede, nasıl, hangi metot ve yöntemlerle ve hangi araçlarla?” sorusunu sormadan önce “Neyi öğrenmek gerekir?” sorusuna net bir cevap vermek gerekir. şahsî ve toplumsal değerleri netleştirmek ve açık hale getirmek şarttır. Bilgi olmadan anlama ve kavrama, kavrama olmadan uygulama, uygulama olmadan analiz ve bunların tamamı olmadan da sentez, sentez olmadan da değerlendirme olamaz. Bütün öğrenme şekilleri algılama ile başlar, değerlendirme ile biter. İnsan bilgilerini, becerilerini ve duygularını belli ölçülere ve kriterlere göre değerlendirerek hedefine ulaşıp ulaşmadığı konusunda fikir sahibi olabilir.

Eğitim ve öğretim kurumları nesillere gerekli bilgileri vermek için her şeyden önce “neyi öğretmesi gerektiğine” karar vermelidir. Nasıl bir insan yetiştirmek istiyorsak ona göre bir eğitim programı uygulamak durumundayız. Eğitim kurumları insanların sadece biyolojik ve bedenî ihtiyaçlarını karşılama amacını takip etmez ve etmemelidir. Zira bedeni harekete geçiren ve yönlendiren ruhtur ve insan ruhu ile insandır. Ancak kurumlar, yani okullar ve müesseseler nesillere gereken bilgileri verir, doğru bilgiye ulaşmanın yollarını öğretir, öğrencilerin kabiliyetlerini keşfederek gelişimlerine yardımcı olur, yaşadıkları topluma ait kültürü tanıtır ve sahip çıkmalarını sağlamaya yönelik programlar uygular.

Dünyada uygulanan eğitim ve öğretime baktığımız zaman bizim eğitim ve öğretim sisteminin başarılı olduğunu söylemek gerçekten zordur. Veliler çocuklarını bilgi ve beceri sahibi olması için değil, maalesef iş sahibi olması ve memur olması için okullara göndermekte, öğrenciler de genellikle istikbal düşüncesiyle ve geleceğini garantiye alma niyeti ile okullara gitmekte ve okul tercihini buna göre yapmaktadırlar. Bu hedefe ulaşmayı imkânsız gördükleri anda eğitimin ve okulun hiçbir değeri kalmıyor ve öğrenci kendisini boşlukta hissetmeye başlıyor. Zira herkesin hedefi olması gereken bilgi ve beceri sahibi olmak ve iyi bir insan olmak gibi eğitimin temel amacı takip edilmiyor.

Mezun olup geçimini temin edecek bir işi olanlar da iş sahası içinde meşhur bir yere ait olma hissi ile hareket etmeye başlıyor. Bu emeline nail olursa bu defa da en üst seviyeye çıkma gayesi baskın hale geliyor ve bunun için kendisine rakip olacak alternatifleri ortadan kaldırma gibi eğitime tamamen ters bir davranış biçimine kendisini kaptırabiliyor. Bu da çatışmaları ve kavgaları netice veriyor, bunun için şahıslar çoğu defa hile ve ihanet gibi adi şeylere yönelmeye başlıyor. Burada eğitimdeki amaç sapmasını açıkça görmek mümkün olmaktadır. Böyle bir eğitim kimin işine gelir? Eğitim bunu mu netice vermelidir? Maalesef verilen eğitim çalışma ve üretimdeki rekabet ile şahıslar arasındaki rekabeti birbirine karıştırarak çalışmayı ve üretimi engellemektedir.

Eğitimin hedeflerinden en önemlisi insanda sınırsız olan akıl, öfke ve şehvet duygularını alınan bilgiler ve eğitim ile sınırlayarak şahısa ve topluma faydalı faaliyetlere çevirmektir. Bu da ancak imanla ve ahiret duygusu ve Allah’a hesap verme korkusu ile sağlanabilir. Mehmet Âkif’in dediği gibi “Gönüllerden çekilmiş farz edin havfı Yezdan’ın / Ne irfanın kalır tesiri katiyyen ne vicdanın…” Durum böyle olunca ahlâkî davranışlar alışkanlık haline getirilerek fazilet duyguları geliştirilmezse teknik ve teknolojik donanımların bir faydası olmayacağı açıktır.

Sonuç olarak üstün kabiliyetlerle donatılan insanın eğitimi çok önemlidir. Eğitimin hedefi insana Allah tarafından verilen kabiliyetlerin geliştirilmesi ve ahlâkî duyguların inkişafına yönelik olmalıdır. Öğretmenlerin ellerinde şekil alacak olan yavrularımızın yarın yapacakları her şeyde hisselerinin olacağı unutulmamalıdır.

Okunma Sayısı: 1527
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nahit Topaloğlu

    29.9.2016 11:54:52

    Tashih: “Gönüllerden çekilmiş FARZ EDİN havfı Yezdan’ın / Ne irfanın kalır tesiri katiyyen ne vicdanın…” “Gönüllerden çekilmiş FARZ EDİLSİN havfı Yezdan’ın / Ne irfanın kalır tesiri katiyyen ne vicdanın…”

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı