"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâmcılık / siyasal İslâm

M. Ali KAYA
02 Aralık 2017, Cumartesi
İslâmcılık/Siyasal İslâm, Müslümanların bir halifesinin olması gerektiğini, bu halifenin olağanüstü yetkilere sahip olmasını ve bu halifenin dünyadaki bütün Müslümanları bir bayrak altında toplamasını savunan bir siyasî anlayıştır.

İslâmcılığın bir siyasî söylem olarak kullanılmaya başlaması II. Abdülhamid ile başlamıştır. Bu sebeple daha önceki padişahlar için kullanılan “sultan” ve “hükümdar” unvanları yerine “halife” unvanının kullanılmasının sebebi de budur.

Bu anlayış “Türkleşmek, İslâmlaşmak ve Muasırlaşmak” sloganı ile millî ve manevî değerleri Batıya karşı korumayı hedeflemekle beraber, asrımızın gereği olan ve Batıdan gelen teknik ve teknolojiyi de alarak çağa ayak uydurmayı da savunmaktadır.

**

“Siyasal İslâm” kavramına “İslâm birdir, siyasalı olmaz” diye karşı çıkan İslâmcılar her nedense “İslâmcılık” kavramını kabul etmektedirler.1 “İslâmcılık” kavramı ilk olarak Ziya Gökalp tarafından kullanılmıştır. 

İslâmcılık Şerif Mardin’e göre “ideolojik İslâm”dır. Mardin “İslâmcılık bir ideoloji, iktidarı amaçlayan bir dünya görüşü, bir hayat nizamı ve tasavvufî anlayıştır” der. “Siyasal İslâm’ın İflâsı” kitabının yazarı olan Olivier Roy da İslâmcılığı, “İslâmı siyasal bir ideoloji olarak algılayan bir çağdaş hareket” olarak tarif eder. 

İslâmı siyasî bir ideoloji olarak kabul edenler “Dünyada üç nizam vardır. Komünizm, Kapitalizm ve İslâm” sloganı ile yola çıkmışlardır. Bu yaklaşım İslâmı bütün insanlığa hitap eden bir din olarak değil, bir toplumun siyasî iktidarını hedefleyen bir araç olarak algılamıştır. Bu anlayışın hedefinde “iktidar” vardır. 

İktidarı hedefleyen bu anlayış daha ileri giderek “Demokrasi araçtır” dedikten sonra ilâveten “Din de araçtır” deme noktasına gelmişlerdir. İman, ibadet, ahlâk ve hukukla ilgili ilâhi hükümleri ihtiva eden İslâm neyin aracı olabilir? Tabiî ki iktidarın aracı olacaktır. 

İşte “Din siyasete alet ve tabi olamaz” diyen Bediüzzaman’ın anlayışı ile “Din de araçtır” diyen siyasal İslâmcılar arasındaki anlayış farkı burada kendisini göstermektedir. Dini iktidarın aracı olarak görmek dinin siyasete alet edilmesi değil de nedir?

**

80’li yıllarda ANAP’ın siyasî alana taşıdığı “dört eğilimi” bünyesinde barındırarak bütün siyasî düşünceleri tek parti çatısı altında birleştirme fikri toplumda kabul görmedi. Ama bu çaba devam etti. “Kutsal ittifak” ile yapılan seçim işbirliği “Pazara kadar değil mezara kadar” sloganı ile bir bütünlük özlemini ifade ediyordu; ama seçim sonunda bu ittifak dağıldı.

Bunun üzerine toplum mühendisleri demokratları itibarsız hale getirmek ve toplumu demokratlardan uzaklaştırmak planını devreye soktular. Zira millî ve manevî değerleri, insanî ve İslâmî değerlerle beraber çatıştırmadan uyum içinde koruyanlar Demokratlar ve demokrasi anlayışı idi. Bu anlayış devre dışına çıkarılmadan istenen düzenleme yapılamazdı.

**

Demokratların dışlanmasından sonra İslâmcılığı esas alan AKP önce demokratik söylemler geliştirerek Demokratları destekleyen kitlenin sempatisini kazandı. Sonra devletin imkânlarını önlerine koyarak radikal İslâmcıları yanlarına çekti. Daha sonra “ihtilâl kalkışması”nın ardından “ülkenin bölünmesi ve vatana ihanet” gibi söylemler ile milliyetçileri de yanına çekmeyi başardı. 

Böylece 80’li yıllarda ANAP’ın başaramadığını bir bakıma başarmış oldular. AKP’nin uzun süren iktidarı devletle bütünleşmesi ve devletin imkânlarını paylaşması yanında demokratik bir dirençle karşılaşmaması da bu neticeyi doğurdu. 

AKP bundan başka hukuk kurumlarına müdahale ederek önce hukuku siyasallaştırdı, sonra siyasî çıkarlarına alet etmeyi de başardı. Böylece İslâmcılık söylemi ile ortaya çıkan siyasî bir hareket sonuçta devletin bütün imkânlarını menfaatlerine alet etmiş, bütün millî-manevî ve değerleri de itibarsızlaştırmış oldu.

**

AKP’nin “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” söylemi kendisine oy veren mutaassıp kitle tarafından “Hilâfet Sisteminin” altyapısı şeklinde anlaşılmaktadır. Erdoğan’a verilen hayalî büyütülmüşlüğün altında bu özlemin yattığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ama ne ki bu beklentiyi de itibarsız hale getirip hayal kırıklığına sebep olacağını da göreceğiz...

Zira Bediüzzaman’ın ifadesi ile “Eski hal muhal...”

Dipnot:

1-  http://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/siyasi-islam-ve-islamcilik-2037561 

 

Okunma Sayısı: 3943
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat

    2.12.2017 19:00:06

    Çok güzel...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı