"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Riyaset-i şahsiye

M. Ali KAYA
26 Mayıs 2018, Cumartesi
Riyaset, reislik yapmak, emredici olmak ve amirlik taslamak anlamına gelmektedir.

Lügatte, başkanlık olarak geçmektedir. Riyaset-i şahsiye ise tek başına, kimse ile istişare etmeden keyfine göre reislik yapmak demektir.

Bediüzzaman “Riyaset-i şahsiyenin katiyyen aleyhindeyim” (Eski Said Dönemi Eserleri, 196.) demektedir. 

“Ne demek?”

“Başkanlık sisteminin kesinlikle aleyhindeyim” demektir.

“Neden?”

“Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Her zamanın bir hükmü ve hükümranı vardır. Eskiden zaman-ı istibdadın hâkimi kuvvet idi. Kılıcına ve gücüne dayanan yükselirdi. Fakat bu hürriyet asrında hakim olan haktır, akıldır, ilimdir, kanundur ve kamuoyudur.” (ESDE, 217.) Herkes istibdad ve baskının zararını görmüş, hürriyetin tadını tatmış ve faydasını görmüş. Bu kadar hürriyetçileri ancak kamuoyundan çıkan fikirler tatmin eder. Demokrasi hâkimiyet-i millettir. Yani kamuoyundan çıkan genel kanaat ve fikirlerin temsilcileri olan milletvekilleri ve meclis hâkim olmalı, hükümet de onun içinden çıkmalı ve kamuya hizmet etmelidir. (ESDE, 225.) 

Bu yapıyı bozacak olan tek kişinin hakimiyeti elbette kabul edilemez. 

Özetlemeye çalıştığımız bu fikirleri savunan Bediüzzaman sonunda “Riyaset-i şahsiyenin katiyyen aleyhindeyim. Reisimiz ancak hükümettir.” (ESDE, 196.) diyor. Millet Meclisinden çıkan hükümetin ülkeyi yönetmesi gerektiğini ifade ediyor.

“Bediüzzaman bunu nerede, ne zaman ve kime karşı söylüyor?”

“Bediüzzaman bu sözünü 1908 -1910 arasında verdiği Nutuklar ve Gazete yazılarında Sultan II. Abdülhamid’e karşı söylemiştir. Sonra bu fikirlerini 1910 yılında “Kütüphane-i İçtihad”da Osmanlıca olarak bastırdığı “Nutuk” isimli eserinde yayınlayarak kamuoyu ile yeniden paylaşmıştır.

**

Biz neden hürriyetin ve demokrasinin değerini anlamakta ve uygulamakta geri kaldık? Hürriyet ve demokrasinin değerini anlayan milletler hem teknik, hem ekonomik yönden bizden çok ileri gittiler?

Bediüzzaman buna da şöyle cevap vermektedir: “Tedenninin mühim bir sebebi: Bazı rüesa ile haksız olarak millete fedakârlık iddia eden sahtekâr hamiyetfüruşlar veya velâyeti dâvâ eden ehliyetsiz bazı müteşeyyihlerdir” (ESDE, Münâzarât, 266.)

- Reislerimiz ve şeyhlik dâvâsı peşinde koşanlar neden bu milleti aldatmış olabilirler ki?

“Bediüzzaman buna da şöyle cevap verir: “İstibdad kendini ibka etmek için bu telkinatı vermiştir.” (ESDE, Münâzarât, 255.) 

Sonra devam ediyor: “Sizdeki cehâlet-i avrâ ve itaat-i amyâ, ağaiyet ve tahakküme tenâsuh hükmünü verir. Güya ağaiyet sûretiyle ölse, efendilik kalıbıyla veyahut teşeyyuh cismiyle veya asilzâdelik şekliyle hayatlanacaktır. İşte, benim maksadım; o meylü’l-ağalık ve meyl-i tahakküm ve meyl-i riyâseti öyle öldüreceğim, kıyâmete kadar haşrolmasın.” (ESDE, Münâzarât, s. 278.)

Sonuç: Bediüzzaman meyl-i riyaseti kıyamete kadar dirilmeyecek şekilde öldürmek istemektedir. Yoksa çeşitli şekillerde yine dirilip başımıza belâ olmakta ve bu milletin aklını ve malını elinden almaya çalışmaktadır.

Okunma Sayısı: 4329
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı