"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasal İslâm anlayışından demokrasiye dönüş

M. Ali KAYA
29 Temmuz 2017, Cumartesi
İslâmı siyasal bir ideoloji olarak ortaya çıkması 1900’lü yıllardan sonra Müslümanların ezilmişliğinin ve geri kalmışlığının sebebinin İslâm’dan uzaklaşmaktan kaynaklandığı düşüncesidir.

Teşhis doğru, ama tedavi yanlış yapılmıştır. Kurtuluş olarak “Dünyada üç sistem var; komünizm, kapitalizm ve İslâm” denilmiştir. Böylece Batının felsefi akımlarının etkisi ile din siyasî ve ideolojik bir sisteme indirgenmiştir. 

Gerçekte ise bu anlayış dinin iman, ibadet, ahlâk ve hukukî yönünü yok sayarak siyasî ve ekonomik problemlere çare üreten ideolojik bir sistem gözü ile bakılmasına ve dinin dünyaya alet edilmesine sebep olmuştur. Bu sebeple Bediüzzaman “Dinde yüzde doksan dokuz iman, ibadet ve ahlâktır; yüzde biri siyasete mütealliktir, onu da ulu’l-emirlerimiz düşünsünler” (Bediüzzaman, ESDE, Divan-ı Harb-i Örfi, 127.)  buyurarak bu anlayışın yanlışlığına dikkat çekmiştir. Çünkü Siyasal İslâm anlayışında siyasî tarafgirlik iman, ibadet, ahlâk ve hukukun önüne geçmektedir. Bu da İslâm’ın en önemli prensibi olan “Adaleti” ortadan kaldırmaktadır.

Siyasal İslâmı doğuran etkenlerden birincisi Hariciliktir. Hariciler Sıffın Savaşı’ndan (M. 657) sonra “Hakem Olayı” ile ortaya çıkmıştır. Ancak onların çoğu Necid halkından olup Müseyleme’nin peygamberlik iddiasına da destek veren bir anlayışa sahiptiler. Hz. Ali’nin yanında yer almaları da yine siyasî bir beklentiden kaynaklanıyordu. Hakem Olayı bu gizli beklentiyi açığa çıkarmış ve Hz. Ali’ye (ra) muhalefet etmişlerdir. 

Hariciler Kur’ân’ı yüzeysel olarak anlayan, ilim ve anlam derinliği olmayan bedevi bir anlayışa sahiptiler. Yöneticinin mükemmel bir insan olması gerektiğini savunan ütopik bir anlayışları vardı. Bu sebeple Kur’ân’ı tevil ve tefsire ihtiyaç duymadan lâfzî hüviyeti ile uygulanmasında ısrarcı olmuşlar ve Hz. Ali’yi (ra) “Kur’ân hükümlerine uymamakla suçlayıp” tekfir etmişlerdir. Bu anlayışa göre yöneticide görülen küçük bir hata isyan ve savaş sebebidir. Bu da onların ister istemez anarşizme kaymalarına sebep olmuştur.

Bu hayalî mükemmeliyet ihvan-ı Müslimin başta olmak üzere bütün siyasal İslâm anlayışında vardır. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’de geçen “Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide Sûresi, 5: 44.) âyetinin zahiri manasını esas almışlardır. Halbuki İslâm bilginlerinin çoğunluğu olan Cumhura göre “hükmetmeyenler”den kastedilen “tasdik etmemek”tir. (Bediüzzaman, Münâzarât, 124.) Zira inanç alanı ile muamelat alanı ayrıdır ve birbirine karıştırılmaması gerekir.

Siyasal İslâm’ı doğuran etkenlerden ikincisi Şia’nın “imamet”i imanın bir parçası sayan anlayıştır. Şiilere göre devlet olmadan İslâm toplumu olmaz ve devlet başkanlığı seçimle değil, atamayla gerçekleşir. Yöneticiler “Ehl-i Beytten” gelen masum ve hatasız imamlardır. Peygamberimiz (asm) de Hz. Ali’yi (ra) imam olarak atamıştır. Şia bilgini Kuleynî (öl: 941.) “Allah’a ve resulüne ve Şia imamlarına iman etmeyen kişi gerçek Müslüman değildir” demiştir. 

Humeyni 1979 yılında gerçekleştirdiği devrimle “Velâyet-i Fakih” denilen din adamları yönetimini sistemleştirmiştir. Dinî liderler parlamentonun üzerindedir ve yönetimin en üst merciidir. Yasalar “Velâyet-i Fakih” denen bu kurulun onayından geçmeden yürürlüğe girmez. Bu anlayış iktidar talebini imanî bir mesele haline getirmiş, siyaseti ve devleti önceleyen Sünniler de bu düşünceden etkilenmişlerdir. 

Müslümanların ezilmişlikten kurtulma çabası, dünya hırsı ve siyasî kaygıların iktidar mücadelesine dönüşmesinde Harici-Vehhabi ve Şiî anlayışın büyük etkisi olmuştur. 1960’lardan sonra İhvan-ı Müslimin liderleri olan Hasan el-Benna ve Seyyid Kutup ile İran devriminin ideologu olan Ali Şeriatî’inin eserlerinin Türkçe’ye tercüme edilmesi Türkiye’deki Sünnî Müslümanları etkilemiş ve Siyasal İslâm’a zemin hazırlamıştır. 

Ehl-i Sünnetin yönetim anlayışında Kur’ânî ve Nebevî metot olan Hilâfetin “hür seçimle” belirlenmesi ve “İstişare” mekanizması ile Müslümanların yönetime katılımı esastır. Bu ise çağımızın katılımcı ve hürriyetçi demokratik yönetim anlayışı ile örtüşmektedir. 

Ülkemizde 28 Şubat ve 15 Temmuz, İslâm dünyasında İhvan-ı Müslimin ve Taliban/IŞİD tecrübesi bize Haricî ve Şiî anlayışın yanlışlığını göstermiştir. Bu tecrübelerden alınacak dersler bizi ister istemez Asr-ı Saadette uygulanan “Hulefa-i Raşidin”in yönetim anlayışına yönlendirmiştir. Son günlerde halkımızın “Demokrasi küfürdür” anlayışını reddederek “Demokrasi Nöbetleri” ile “Demokratik yönetim” arayışlarını öne çıkarması ülkemizde ve İslâm dünyasında “Hürriyet ve Demokrasi” mücadelesinin başarısı konusunda ümit vermektedir.

Okunma Sayısı: 4049
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan çalışan

    29.7.2017 16:12:45

    Siyasal İslâmı doğuran sebepler,tarihcesi,günümüzde ve geçmiş tarihlerde uygulanış şekilleri, Türkiye’deki Sünnî Müslümanların nasıl etkilendigi ve Siyasal İslâm’a nasıl zemin hazırlandıgına kadar bir çok sorunun cevabını içeren kısa ama çok kapsamlı yazınızda özellikle siyasal islamın mahiyetini anlamamızdaki şu cümleleriniz 1-Batının felsefi akımlarının etkisi ile din siyasî ve ideolojik bir sisteme indirgenmiştir. 2- Çünkü Siyasal İslâm anlayışında siyasî tarafgirlik iman, ibadet, ahlâk ve hukukun önüne geçmektedir. Bu da İslâm’ın en önemli prensibi olan “Adaleti” ortadan kaldırmaktadır. tesbitler çok aydınlatıcı olmuş.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı