"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetin küreselleşmesi

M. Ali KAYA
01 Aralık 2018, Cumartesi 01:05
Demoktatik toplum fetihçi ve ulusçu değildir. İnsanî, millî ve manevî değerleri koruyan ve geliştiren toplumdur.

Küresel siyaset de insanı odağına alan ve şahsın hak ve hürriyetlerini güvence altına alarak geliştirmesini sağlayan küresel bir yönetim sistemidir. İnsanlığın ortak özellikleri, ortak problemleri ve ortak çözüm arayışları teknolojinin hızlı ilerleyişi ile ortak bir yönetim sistemi ihtiyacını arttırmıştır. Çözümler artık ulusal sınırlar içinde kalmamaktadır. 

Bütün insanlığı kucaklayan siyasî mekanizmalara ihtiyaç hissettirmektedir. Dolayısıyla siyaset de sadece uluslar arası politika süreçlerindeki uluslararası siyaset değil, daha karmaşık ve herkesi kapsayıcı küresel bir siyaseti gerektirmektedir.

Klâsik dost ve düşman ayırımı geçmişte kalmış ve günümüzde bu ayrımın yapılması artık zorlaşmaktadır. Bediüzzaman’ın ifadesi ile “Dünya bir şehir  hükmüne geçmiş... Devletler milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki” etmiştir. (ESDE, 2012, s. 491.)

**

Günümüzde riskler ve tehditler karmaşık hale gelmekte, güvenlik problemleri mevcut problemleri aşmada yetersiz kalmaktadır. 

Tehdit kaynakları, iletişim ve teknoloji yardımı ile zaman ve mekân sınırlarını zorlamakta ve bu tehditler devletten ziyade kişilerin hayatını hedef almaktadır. “Siyasal” kavramı da değişen şartlara göre şahsı esas alacak bir şekilde değişime uğramıştır.

Siyasî ilişkiler tartışma ve tahakküm manasından uzaklaşarak “kendini kabul ettirme” şeklinde gelişmektedir. 

Bediüzzaman’ın tesbiti ile insanlık “vahşet, kölelik, esirlik ve ecirlik” dönemlerini tamamlayarak “malikiyet ve serbestiyet” dönemine girmiştir. “Beşer esir olmak istemediği gibi ecir de olmak istememektedir.” (Mektubat, 2014, s. 617.) İnsanlığa lâyık hür kişiler olarak yaşamayı arzu etmektedir. 

Küresel siyaset de insana insan olarak değer verip onun hak ve hürriyetlerini tam olarak sağlayacak şekilde kendisini geliştirmek durumundadır. 

**

İnsan tarih boyunca “kabul görme” ve “saygı görme” mücadelesi vermiştir. “Cehalet” döneminde bunu “İstibdat ve Tahakküm” yani güçlü olma ve baskı yapma yoluyla elde etmeye çalışmıştır. Ancak “medeniyet ve ilim” çağında insanın kendisini kabul ettirmesi ve saygı görmesi ancak “hürriyet ve fazilet” ile mümkündür. 

Geçmişte baskıyı, ihtilâlleri ve çatışmayı doğuran “kuvvet, menfaat, unsuriyet, nefsanî arzuları tatmin” gibi insanlığı mahveden süflî arzular idi. Bundan sonra insanı ve insanlığı ancak insanı insan yapan ve saygınlığını arttıran “hak, iman, fazilet, yardımlaşma ve hüdâ” gibi üstün değerler temsil edebilir. (ESDE, 492-494.)

Bunu sağlayacak olan da “Hürriyet ve Adalettir.” Dolayısıyla insanlık siyasette aradığı saadeti ancak “hürriyet ve adalette” bulacaktır. 

Bundan sonra siyaset bu amaca yönelmelidir.

Okunma Sayısı: 1597
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı