"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan ve sıfatları

M. Fahri UTKAN
16 Ekim 2014, Perşembe 00:01
Geçenlerde 4-5 yaşlarında bir kız çocuğu ile anneannesinin konuşmasına şahit oldum. Torun şöyle diyordu; “Anneanne, benim bir şeylere kafam karışıyor.” Anneannesi de, “Nedir senin kafanı karıştıran şeyler bakayım?”

Küçük kız büyük bir ciddiyetle konuşmaya başladı; ”Ben sana ‘anneanne’ diyorum, annem ise sana ‘anne’ diyor. Ben babama, ‘baba’ derken, sen ona ‘oğlum’ diyorsun, halam ise ‘abi’ diyor. İşte bu tür şeylere benim kafa karışıyor.”

Gerçekten o yaştaki bir çocuğun kafasını karıştıran bu tür isimlendirme, sıfatlandırmalar hayatlarımızın başlangıcından bitişine kadar hatta daha sonrasına kadar devam ediyor. Daha doğmadan ve doğduktan sonra anne, babaya göre oğlum, kızım oluyor sıfatımız. Daha büyüklere göre ise torun, yakın akrabalara göre de yeğen veya kuzen oluyoruz. Bir de komşu kızı, komşunun oğlu diye de isimlendiriliyoruz.
Bazen ailenin ilk çocuğu olabildiğimiz gibi son(tekne kazıntısı) çocuğu da olabiliyoruz. Aile dışına çıkıldığında ise Fahri beyin veya Ayşe hanımın oğlu, kızı oluyoruz. Zaman ilerledikçe, bizler büyüdükçe isimlendirmeler ve sıfatlarımız değişiyor ve artıyor.
Mahallenin akıllısı, okulun yaramazı, apartmanın zeki çocuğu veya tembeli gibi sıfatlandırmalar yapılıyor hakkımızda.
Genç oluyor, evleniyor damat veya gelin oluyor. Bir süre sonra anne, baba oluyor. Tabi bu arada amca, hala, dayı, teyze oluyor. Daha da ileriki yıllarda dede, anneanne, babaanne oluyoruz.  Apartman, ev arkadaşlığından, okul, sınıf, sıra arkadaşlığına, en yakın dostluğa doğru sıfatlandırmalar, isimlendirmeler devam ediyor böylece.  
İnsanın aldığı, kazandığı her isim ve sıfatın kendine özgü, has hususiyetleri ve görevleri de oluyor tabi.  Ve insan bu özellikleri kazandıkça, üzerine düşen görevleri yapmaya çalışıyor. Bu görevlerinde kimi zaman aksamalar olabildiği gibi bazen da isabet kaydedip diğer insanlara faydalı oluyor. 
Büyüdükçe gerçek arkadaşlıklar, dostluklar oluşuyor. Cami arkadaşlığı, takım arkadaşlığı derken, insan büyüdükçe, hayat devam ediyor, insan olgunlaşıyor, bir şeyler öğrenmeye başlıyor. Hz. Muhammed’in  (sav) ümmetinin bir ferdi oluyor. Yine bir mezhebin bağlısı olduğu gibi bir dini cemaatin de bağlısı ve hizmetkârı olabiliyor. Oturduğu ve yaşadığı mahalle, şehir ve vatanı ile de sıfatları artıyor. İzmitli, Türkiyeli hatta dünyalı diye de isimlendirilebiliyor başkaları tarafından. 
Fakat en önemlisi ise Allah’ın kulu olmak. Allah’ın kulu olduğunda ne oluyor peki? 
Ne mi olur? 
Allah’a hakiki kul olan, Allah’a iman eder, o iman vasıtasıyla Allah’a bağlanır, Allah’a bağlandığında ise kâinata ve içindekilere meydan okuyabilir. 
Öldükten sonra da isimlendirme ve sıfatlandırmalar bitmiyor. Bu kez rahmetli iyi huylu bir adamdı/hanımdı gibi arkasından konuşuluyor. Allah nezdinde ise, Cennetlik bir kul olabildiği gibi Cehenneme layık bir kul da olabiliyor. 
Allah bizleri kendine muti bir kul, Habib’ine(asm) layık bir ümmet, insanlara faydalı bir insan ve cennette mukim bir kul eylesin.

Okunma Sayısı: 2397
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı