Ayineler konusuna son bir örnek olarak şu muhteşem ayrıntıyı belirtmek istiyorum; Yaratılan her varlık kendine mahsus yaratılış, hal ve yaşayışı ile Allah’ın isimlerine farklı farklı derecelerde aynalık ederler.
Bu varlıklar içinde elbette biz insanların ayrı bir yeri vardır. Çünkü insan, kendini ve görevlerini bildiği ve anladığı gibi diğer varlıkların da yaratılış hikmetlerini ve görevlerini bilir ve anlar.
İnsan bu yüzden, yaratılan varlıkların en şereflisi, yaratılış ağacının en nazik, en nazenin, en nazdar ve en niyazdar bir meyvesidir.
Bu özellikleri ile insan, Allah’ın isimlerini yansıtmak açısından en mükemmel ve kapsayıcı bir ayna hükmündedir. Dünyanın üçüncü yüzünün açıklandığı paragrafta; “Elhâsıl, şu mevcudat-ı seyyale, şu mahlûkat-ı seyyare, Vacibü’l-Vücud’un envar-ı icat ve vücudunu tazelendirmek için müteharrik âyineler ve değişen mazharlardır..”1 denilmektedir.
Demek, Kâinat’taki her bir mevcudat-ı seyyale ve her bir mahlûkat-ı seyyare, Allah’ın esmalarını gösteren devamlı değişen birer ayna görevi yaparlar.
Her varlık, yaratılışı ile şekliyle, meydana gelmesiyle, hayatını sürdürmesiyle, Cenâb-ı Hakk’ın farklı farklı isimlerini, farklı şekillerde ve derecelerdeki yansımalarıyla bize gösterirler.
“Temessülün aksamı muhtelifedir” başlığı ile Lemaat adlı eserde, Üstad ayineler konusunu (özellikle de müteharrik ayineler) adeta özetliyor; “Âyinede temessül, münkasım dört surete: ya yalnız hüviyet, ya beraber hasiyet, ya hüviyet hem şule-i mahiyet, ya mahiyet hüviyet. Eğer misal istersen, işte insan ve hem şems, melek ve hem kelime. Kesifin timsalleri, âyinede oluyor birer müteharrik meyyit. Bir ruh-i nuranînin, kendi mir’atlarında timsalleri oluyor birer hayy-ı murtabıt. Aynı olmazsa eğer, gayrı dahi olmayıp, Birer nur-i münbasit. Ger şems hayvan olaydı, olur harareti hayatı, ziya onun şuuru. Şu havâssa maliktir âyinede timsali. İşte budur şu esrarın miftahı: Cebrail hem Sidre’de, hem suret-i Dıhyede, meclis-i Nebevîde, Hem kim bilir kaç yerde! Azrail’in bir anda Allah bilir kaç yerde ruhları kabzediyor. Peygamberin bir anda, Hem keşf-i evliyada, hem sadık rüyalarda ümmetine görünür, hem haşirde umum ile şefaatle görüşür. Velîlerin abdalı çok yerlerde bir anda zuhur eder, görünür.”2
İşarat’ta ise bu konuyu başka bir açıdan şöyle açıklıyor; “Ben bu anda, seksen Said’den3 telhis ile tezahür etmişim. Onlar müselsel şahsî kıyametler ve müteselsil istinsahlar ile çalkalanıp şu zamana beni fırlatmışlar. Şu “Said” yetmiş dokuz meyyit, bir hayy-ı nâtıkın fihristesidir. Eğer zamanın suyu donup dursa, mütemessil olan o Said’ler birbirlerini görseler, şiddet-i tehalüften birbirlerini tanımayacaklardır. Ben onların üstünde yuvarlandım; hasenat, lezzat dağıldı kaldı. Seyyiat, âlâm toplandı, yüklendi. Nasıl ki şimdi o merhalelerde daima ben benim. Öyle de, mevtimle gelecek menzillerde de yine ben benim. Lâkin her senede şu menzil hanelerdeki zerrat, iki muhaceret-i umumî yaptığından, ene dahi libasını değiştirir, yırtılmış Said’i atar, Yeni Said’i giyer. İn’ikâs ya hüviyeti veya hüviyetle hâsiyeti, veya hüviyetle mahiyeti tutar.”
Elhasıl, en mükemmel zişuur müteharrik ayine Hz. Muhammed’dir (asm).
Şerh çalışmalarınızı mail adresimize gönderebilirsiniz.
[email protected]
Dipnotlar:
1- Mektubat, 24.mektup. birinci makam,290.
2 - Sözler, 659-660 3- O anda 80 yaşındadır.