İzmit veya İstanbul gibi şehirlerdeki bariyerlere bakarsanız, bilhassa anayol çıkışlarındaki virajlarda, düzgün ve sağlam bariyer bulmakta zorlanabilirsiniz. Hemen hemen birçoğu eğri-büğrü, parçalanmış veya daha yeni takılmıştır. (!)

Tabi, bu bariyerler tahmin ettiğiniz gibi öyle durup dururken bu hallere düşmüyor. Bizler parçalıyoruz, şoförlerimiz parçalıyor. Bilhassa İstanbul’da çok ilginç şoförler varmış! 

Artık bu yoğun trafik mi onları bu hale sokuyor, yoksa onlar mı trafiği karıştırıyor orası sizin bakış açınıza bağlı. Ama bir anormallik olduğu kesin. Bu anormal şoförlerin bir kısmını geçen yazımızda yazmıştık. Bugün de bir kısmını sayacağız;

Şak şakçılar: Bunların çoğunu minibüsçüler oluşturmakta. Şak şak adı da vites değiştirirken çıkan sesten esinlenmiştir. Duruşları, konuşmaları, yolculara saygıları (!) takdire şayandır. Hızları yolcu sayısına göre değişir. Araba paketse (!) uçulur. Yolcu yoksa veya azsa, yürümez. 2. viteste ‘Bu yol babamın yolu’ dercesine yavaş gidilir. Arabaların/minibüslerin teknik yapısı zaten ona göre (!) ayarlanmıştır. Bu şoförler için’ yolların sahibi’ denebilir. Diğer şoförler sadece misafirdir. Geçiş üstünlükleri vardır. Trafik kuralları onlar için geçerli değildir.

Makasçılar: Genelde otobanlarda rastlanan bu türlerin en önemli özelliği, şeritler arasındaki irtibatı sağlamalarıdır. Bir şeritte 5 saniyeden fazla durmaları yasaktır. Hemen şerit değiştirmeleri gerekmektedir. ‘Otoban slalomcuları’ da diyebileceğimiz bu türler, kendilerini ‘Yolların kralı’ olarak görürler.  Ömürleri pek uzun olmayıp, bir bariyerde son buldukları için iktidarları da kısa olur. Fakat veliahtları çok fazladır. Biri gitmeden (Nereye? diye sormayın), diğeri gelir.

Transta olanlar: Bu tür şoförlerin büyük bir çoğunluğunu bayanlar (maalesef) oluşturmaktadır. Direksiyona, kaçmasın diye her halde, iki elle sımsıkı yapışırlar. Gözler sonuna kadar açılır. Yol ortalanır. Hiç sağa sola bakmadan, kornalara aldırış etmeden, otobanda bile olunsa 50 km. hız aşılmaz. Mahalle arasında bir çocuk görüldüğünde en az 100 metreden korna çalmaya başlanır. Yani tam bir trans halidir. (Sanki araba kullanılmıyor da gerilim filmi izliyor zannedebilirsiniz.)

Hatta bir keresinde yağan yağmurun dinmesi yarım saati geçtiği halde, hâlâ sileceklerini kapatmayan veya kapatmadığının farkında olmayan bir bayan şoför görülmüş. Bu türün en iyi örneklerinden biridir diyebiliriz.

Kuyrukçular: Bu türü, yollarımızın sol şeritlerinden başka bir şeritte görmek mümkün değildir. Hemen önündeki arabanın tamponuna yapışıp, kuyruk moduna geçtikten sonra selektör yapmaya başlarlar. Yol vermezseniz, ardından korna çalmaya başlarlar. Yol verdiğinizde hemen kuyruk olacak başka bir araba bulur ve yapmaları zorunlu (!) olan hareketleri (selektör ve kornaya basma) o arabaya da yaparlar. Bunların da sonu genellikle önlerindeki arabaya ayrılması zor olan bir yapışma ile mutlu sonla biter. Onlar ermiş muradına (Murat marka arabaya değil ha!) biz çıkalım kerevetine. 

Bunlar sadece gözümüze çarpan anormal birkaç örnek. Sırf biraz neşelenmek üzere yazılmıştır. Kimse üstüne alınmasın. 

Veya aramızda kalsın, siz hangi türdensiniz?