"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Toprak arşı

M. Fahri UTKAN
24 Temmuz 2016, Pazar
Üstad, toprak için, “Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyan büyük bir ölçüde tekrar ettiği ihyay-ı arz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celbettiğinden kalbime şöyle bir feyiz damlamıştır ki: Arz, âlemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir.

Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda îsal eden yolların en yakını da topraktır. Belki toprak, en yüksek semavattan Hâlık-ı Semavat’a daha yakın bir yoldur. Zira kâinatta tecelli-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilâfete ve Hayy, Kayyum isimlerinin cilvelerine en uygun topraktır. Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir. Arş-ı hayat ve ihya da toprak üstündedir. Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yüksek bir âyinedir. Toprak âyinesi, çiçeklerinin renkleriyle şemsin ziyasındaki yedi rengi de gösterir” diyor.

İnancımıza göre insan topraktan yaratılmıştır ve tekrar toprağa döneceğiz. Toprağa dönmek O’na /Allah’a dönmek demektir bir anlamda.

Toprak, Hayy-u Kayyum olan Allah’ın canlılara verdiği rızkın bir çeşit Kudret elidir.

Topraktan o kadar çok ve çeşitli rızık yetişir ki; insan şaşırmaktadır.

Toprak görünüşte tatsız tuzsuz,  cansız, değersiz bir varlık olarak düşünülebilir. Gerçekte böyle midir, acaba?

İnsan, topraktan yaratıldığına göre insanda bulunan özelliklerin bir çoğu toprakta da olduğu görülmektedir.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed-i Arabi (asm) Ebu Musa’dan (ra)  rivayet edilen bir hadis-i şerifinde, “Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.”  

Bu uzun hadis-i şeriften anladığımıza göre hidayet, yani Allah’ı tanıyıp O’na iman etmek ve ilim Cenâb-ı Hakk’ın biz insanlara gönderdiği bir nimet, bir ihsan, sanki rahmet dolu bir yağmur mesabesinde olmaktadır.

İnsanlar yukarıya aldığımız hadiste de açıkça görüldüğü gibi Allah’ın bu hediyelerine karşı üç türlü davranışlarda bulunmaktadırlar.

Kimi insanlar öğrendikleri ilmi hem kendilerinin gelişmesi için kullanırlar, hem de çevresindekileri de aynı ilimden faydalandırıp onların bir şeyler öğrenip gelişmelerine yardımcı olmaktadırlar. Bu birinci kısım insanlar, yaptıkları işi gerçek anlamıyla, yani Allah rızası için yapmakta ve ‘İlmiyle Amil olanlar’ sınıfına dâhil olmaktadırlar. 

İkinci sınıf insanlar ise öğrendikleri ilmi ancak sorunca, zorla, baskılar karşısında insanlara anlatmakta ve elbette bir dereceye kadar ilimlerinden istifade edilmektedir. Bu tip insanların bazıları da, okurlar, bir şeyler öğrenirler, fakat kimseye anlatmazlar.

Peygamberimizin (asm) bahsettiği üçüncü kısmına girenlere gelince; bunlar ilimden, irfandan, güzelliklerden onun yanında bahsetmeye kalksanız hemen yüzlerini çevirip sizden uzaklaşırlar. Bir şeyler öğrenmeye, kendilerini geliştirmeye hiç mi hiç niyetleri yoktur. Niye böyle yapıyorsun dediğinizde de ‘Ben onların hepsini biliyorum’ veya ‘Bana öyle şeyler gerekmez’ gibi ipe sapa gelmez, ciddiyetten uzak lâflar ederler. Bunlar da zaten, Peygamberimizin (asm) sözüyle “..Hidayeti kabul etmeyen, istemeyenlerdir.” 

Görüldüğü gibi, kendine ilim anlatılan her insan muhakkak kendine özgü bir davranışta bulunmaktadır. Aynen toprak gibi. 

Bu konuda Akşemseddin Hazretleri bakın ne diyor; “Veli kişi toprak gibidir. Toprağa her türlü kötü şeyler atılır, ama topraktan hep güzel şeyler biter.” 

Yani, topraktan nasıl ki, ekilen her tohum sonunda bir rızık/bir fayda olarak bizlere gönderiliyor.  

İşte veli kişilere de, kötü niyetine ne yaparsanız yapın karşılığında göreceğiniz iyiliktir demek istiyor Akşemseddin Hazretleri.

Allah bizleri de birinci kısma giren toprak mesabesindeki kullarından eylesin ve O gibi büyük zatların yolundan ayırmasın. Âmin.

Okunma Sayısı: 1871
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı