"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

1930’ların hükûmeti

M. Latif SALİHOĞLU
18 Ağustos 2018, Cumartesi
Elimizde-önümüzde Kurân’ın malı olan Risâle-i Nur’daki siyasî ve içtimaî düstûrlar bulunmasaydı, halimiz cidden haraptı.

Yaşanan hadiseler ve gelişmeler karşısında kör ve kötürüm kalır, hatta başka türlü muzır cereyanların dümen suyuna kapılır giderdik. Bu sebeple, ne kadar şükretsek azdır.

Risâle-i Nur ile Kurânî bir çığır açan Üstad Bediüzzaman, hayatı boyunca bu büyük ve kudsî dâvânın bedelini de ödeyerek gitti.

Yaklaşık bin aylık ömründe, üç çeşit istibdat idaresi ile pençeleşti:

BİRİNCİSİ: 1908’e kadar süren Mutlak Monarşi ki, bu dönemi “hafif-zayıf istibdat” şeklinde tarif ediyor.

İKİNCİSİ: 1909-1922’ye kadar devam eden Meşrûtî Monarşi ki, özellikle İttihat-Terakki yönetim devresini “şiddetli istibdat” olarak nitelendiriyor.

ÜÇÜNCÜSÜ: 1923-1950 arası tek parti dönemi ki, bu devreyi “mutlak istibdat” mânâ ve mahiyetinde görüyor.

Önce, bu üç farklı devreye ait kısacık bir değerlendirme: 

1) Padişah Abdülhamid devrindeki istibdat siyasetine şiddetle muhalif olan Üstad Bediüzzaman, “Şefkatli Sultan” dediği o zâtın aleyhinde bulunmaz, onu kötülemez, başkası gibi galiz tabirler kullanmaz.

2) İttihadçıların dahildeki baskıcı siyasetlerine şiddetle karşı çıkar. Ahrar Fırkası ve İttihad-ı Muhammedî ile dost ve müttefik olur. Selânik merkezli Hareket Ordusu’yla darbe yapanların hedefi olur ve hışmına uğrar. İdamla yargılanır... İki-üç sene sonra peşpeşe patlak veren Trablusgarp, İtalyan, Balkan Savaşları ile Harb-i Umumî safhalarında, aynı o İttihatçıların safında mücadeleye atılır; üstelik, milis kuvvetleri ve talebelerini de başına toplayarak... Talebelerini şehit verir, kendisi de yaralanır ve esir düşer... Esaret dönüşü gördüğü işgal teşebbüslerine fikren ve neşriyat diliyle tereddütsüz karşı koyar. Şahsen ve fikren hiç sevmediği, hatta nefret ettiği şahısların da içinde bulunduğu Millî Mücadele saflarında net bir şekilde yerini alır. Vesaire...

3) Yirmi yedi sene süren tek parti devrinin dine düşman mutlak istibdat rejimi altında, hayatının en sıkıntılı, en ıztıraplı devresini yaşar: Sürgün, hapis, tecrit, tertip, tarassut, zindan, karalanma, zehirlenme...

1930’lar hükûmeti bir uç misâldir

Tek parti rejiminin en fenâ, en baskıcı dönemi 1930’lu yıllarda kendini gösterir.

1920’lerdeki Hilâfetin lağvı, Medreselerin kapatılması, Kurân harflerinin yasaklanmasına ilâveten, şeairden olan Muhammedî Ezan yasaklanmış ve fethin sembolü olan Ayasofya Camii ibadete kapatılmış, adeta “din öldürülmüş”tür.

Hülâsa: Bu bir uç örnektir. Yani, İslâmiyet nâmına bundan kötü, daha muzır, daha tehlikeli bir devr-i istibdat yoktur. Hatta, Risâle diliyle, dünyada ve tarihte emsâli görülmemiş bir “eşedd-i zulüm ve istibdat” rejimi hükümfermâ durumda.

İşte, tam da bu devirde (1934-35), 16. Lemâ’da da nazara verildiği üzere, o mübtedi, müstebid ve münafık tek parti hükümeti aleyhinde iki hadise zuhûr ediyor.

Birincisi: “Heyecanlı bir vaziyet-i siyasiye”, yani şeaire ve dindarlara ferec ve ferâhlık verecek bir iç darbe ihtimali.

İkincisi: İngiliz ve İtalyan devletlerinin bir takım tehditlerle Türkiye hükümetini zaafa  düşürecek, hatta işi savaş çıkarmaya kadar götürecek gerilimler zinciri.

Üstad Bediüzzaman, gayet açık ve net bir şekilde, kendisini ezen, süren, zehirleyen, zindana atan, nihayet öldürmek isteyen bir hükümetin dahi, iç veya dış darbelerle değişmesini istemiyor. Hatta, iç darbe gibi harbin de şiddetle aleyhinde bulunuyor.

Bazı hamiyetli zatların, onun bu haline hayret etmesine mukabil, aynı Lem’â’daki “meraklı suâl-cevap” faslında, onlara meseleyi izâh ediyor.

Şu sıralar, hararetle okunmasını ve mütalâa edilmesini tavsiye ettiğimiz o bahislerdeki izahların, düz ve kaba bir mantıkla anlaşılmayacağını da bilerek, yapıyoruz bu tavsiyeyi.

Zira, zayıf ve sathi mukame edenlere göre, bu tarz meseleler “tavr-ı aklın haricinde” görünüyor. Oysa, Hıristiyan ve Yahudilerle yapılan “Medine Sözleşmesi”nin mana ve mahiyeti ile muazzam benzerlik arz eden bu izahların her biri bize göre birer mahz-ı hakikattir.

Okunma Sayısı: 2363
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı