"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adâvette azap var

M. Latif SALİHOĞLU
26 Şubat 2015, Perşembe
Seçim sath-ı mailine girildi.

Bununla bağlantılı olarak:

Dahilî mücadele bir kat daha kızıştı. Gerilim yeniden tırmandı. Kin ve adâvet alabildiğine şiddetlendi. 

Saldırganlık itibar, gaddarlık prim hesabına kayda geçiriliyor. 

Birbirine karşı cephe alan partiler, liderler, adaylar, hatta keskin taraftarlar, yek diğerini vurmak için cephanelikleri boşaltıp mevzilere yığınak yapmaya başladı.

Sükûnet tavsiyesinin pek tesir etmediği, hatta kàale alınmadığı fevkalâde elektrikli, yüksek gerilimli günlerden geçiyoruz.

“Allah, encamımızı hayreylesin” diyerek, biz yine de üzerimize düşeni yapmaya gayret edelim.

Muhabbet zor, adâvet kolay

Mü’min kardeşine karşı muhabbet beslemek, onun yüzüne tebessümle bakabilmek, her ne kadar kolay ve basit gibi görünse de, bu vaziyeti takınmak ve bilhassa bu hali sürdürebilmek hiç de kolay değil.

Çünkü, bunun için en başta “düşman-ı gaddar” olan nefisle amansız bir mücadele vermek gerekiyor.

Evet, asıl zorluk burada karşımıza çıkıyor: Nefisle mücadele...

Bunu hakkıyla yapan, hele hele bunu uzun soluklu şekilde sürdürebilen, gerçek mânâda yiğittir, pehlivandır, kahramandır...

* * *

Din kardeşine karşı muhabbet yerine adâvet beslemek için ise, kendini zorlayıp nefisle mücadele etmeye hiç hacet yok. Zira, bu iş çok kolay.

Nefis ve şeytan, kişiyi böylesi bir meş’um yola sevk etmek için dünden razı. Hatta, bu hususta pek hazırlıklı idmanlı durumdalar.

Kin ve adâvet işinin kolaylığı da esasen buradan kaynaklanıyor.

Ne var ki, bu kolaylık için dehşetli bir maraz, bir hastalık ve bu lezzetli balın içinde öldürücü bir zehir vardır.

Bu halin veciz bir tarifini Üstad Bediüzzaman’ın Uhuvvet Risâlesi’nden iktibas edelim: “Mü'minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inad ve hased; hakikatça ve hikmetçe ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı maneviyece çirkin ve merduddur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.”

Bu hakikatli sözlere kimsenin pek bir itirazı olmaz. Hatta, fikren ve itikâden kabul de edilir. Lâkin, bunun gereğini yapmak ve inandığını nefsinde yaşamak bir nasip meselesidir.

* * *

Arada muhabbet ve uhuvvet bağları var iken ve bunları tahkim edip kuvvetlendirmek mümkün iken, yine de tutup kin ve adâvet yoluna sapmak, hakikat nazarında sakildir ve bir nevi aşağıya doğru yuvarlanmak gibidir.

Evet, sakil şeyler aşağıda olur.

Aşağı yuvarlanmak kolay, yukarı doğru tırmanmak ise zordur.

Bu zorluğu aşmak, aynı kudsî kaynaktan beslenenlerin elbirliği yapması, ittifak ve ittihad içinde hareket etmesiyle mümkün olur ancak.

Ne mutlu, böylesi zorluklara talip olan ihlâs, hamiyet, muhabbet ve gayret sahiplerine...

Yatıştırmalı, sulh için çalışmalı

Hâl-i âlem ortada. Mü’minler çatışıyor; bu hale bakan kâfirler ile münafıklar zevkten dört köşe olup adeta bayram ediyor.

Evet, kin ve adâvet yüklü ortadaki boğuşmalardan ehl-i İslâm büyük zarar görüyor, din düşmanları ise bundan istifadeye çalışıyor.

Onları sevindirmemeli. Sevindirmemek için de, mü’minler arasındaki gerilimi düşürmeye, husûmet ateşini söndürmeye, kabaran öfkeleri dindirmeye, yani taraflar arasında mümkün olduğunca sulh ve sükûnu temin etmeye çalışmalı.

En ehemmiyetli ve öncelikli vazifemiz bu. Neticesi, Cenâb-ı Hakk’a ait. Biz, üzerimize düşeni yapmakla mükellefiz. Gerisini Âlemlerin Rabbine havale ederiz. O, hakkımızda en iyi, en doğru olanı yapar.

***

BÖYLESİ HİÇ GÖRÜLMEDİ

Yalan ve iftiranın daniskası

Sultan Abdülhamid isimli kitabın 22-23. sayfalarında yer alan birkaç cümlenin kupürünü görmektesiniz.

Dost maskeli K. M.’ye ait kitabın ilgili sayfalarında, Bediüzzaman Said Nursî'nin âhir ömründe Sultan’a muhalefet etmekten nedâmet/pişmanlık gösterdiği... 

Tam bir gizlilik içinde Urfa'ya doğru ölüm seyahatine çıkarken (Mart, 1960), yolunu değiştirip Ankara'ya uğradığı, Abdülhamid'in torununu ziyaret edip dedesi adına ondan helâllik dilediği...

Daha da vahimi, 1911’de Sultan Reşad'dan Medresetüzzehra'nın tesisi için yardım aldığı ve hayatının sonuna kadar bu para ile yaşadığı, hiç ipe-sapa gelmez delil veya gerekçelerle ifade ediyor. 

Bu tür yalan ve iftiraları Said Nursî'yi idam etmek isteyen harbî düşmanları dahi icat edebilmiş değil.

Okunma Sayısı: 4730
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • kamil dağıstanlı

    26.2.2015 22:54:47

    Kadir Mısıroğlu gibi adamlar, Türkiye'nin karanlık adamlarındandır. 1971'de "Lozan Zafer mi Hezimet mi" eseri bahane edilerek o zaman ki Eskişehir Sıkıyönetim Komutanı İrfan Özaydınlı tarafından İstanbul'da yakalatılıp Eskişehir'e getirilmiş ve Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde 7 yıl hapse mahkum edilmiş. Aynı şekilde Hüsrev Altınbaşak da Isparta'dan getirilerek ona da 7 yıl ceza verilmiş, Bu karanlık adam Mısıroğlu, 7 gün bile cezaevinde yatmadan ortadan kaybolmuş, Hüsrev Altınbaşak ve arkadaşları ise 1974 affına cezaevinde kalmışlardır. Sizin anlayacağınız, Lozan Zafer mi Hezimet mi? kitabı sizi yanıltmasın. Aman dikkat !

  • ali vefalı

    26.2.2015 17:49:09

    Sayın Üstadım, bizler 1976 yılından bu yana, yani Risalei Nurların ve Üstadın okuyucusu yada seveni olmaya çalıştığımızdan bu yana, herkesin bildiği siyasal islamcı dediğimiz grubun, özellikle sözlü sohbetlerinde, Risaleleleri ve Nur Cemaatini şiddetle tenkit ettiklerini, yazınızdaki iftiraların, belki on misli fazlasıyla, hemde sert şekillerle söylendiğine şahit olduk ve doğruyuda hiç kabullenmedikleri gördük. Nitekim sinsi Dünyevi planlarıylada Nur Cemaatini bölme işlemlerie girip, maddi yönden güçlenince de, bu vahim iftiraları açık açık, yazılı bir şekilde, zengin medyalarında (Karşılarında toplu büyük güç olmadığını da düşünerek) yapıyorlar. Kadir Mısırlıoğlu dediğimiz özgeçmişi gizli gözüken kişide, Üstada böyle adi iftiraları atması, saldırması ve de fikirdaşlarının Üstad için beyinsiz demesi, bugünkü iktidarın bunlara verdiği cesaretten ve şımartılmalarından kaynaklandığı açıktır.

  • Yenemuk

    26.2.2015 15:22:12

    Latif Kardeş Bildiğiniz gibi Mısırlıoğlunun referans gösterdiği Osman Turan 1974 yılında, kayınvalidesi Nemika Sultan da 1969 yılında vefat etmişlerdir. Bu hezeyanların yer aldığı kitap 2007 yılında yayımlanmıştır. Bu hezeyana yanlış hatırlamıyorsam 2010 yılında detaylı bir makalenizle gereken cevabı vermiştiniz. Şimdi durup dururken kitaptan yaptığınız alıntıya karşı "Yalan ve iftiranın daniskası" diyerek birkaç cümleyle konuyu ortada bırakıyorsunuz. Bu safi zihinleri idlal değil midir? Üstad Hazretleri Abdulhamid için ne dediyse eserlerde mündemiçtir. O söyledi, bu söyledi, geç bunları. Çünkü bu teyidi mümkün olmayan hatırattan ve reyi vahit hatıra tacirlerinden çok çektik ve halende çekmekteyiz. Saygılarımla.

  • çavdari

    26.2.2015 14:26:52

    Bahsettiğin tavrı biliyorum. Benim üstaddan yana bir yakınmam veya "o yanlış yaptı " diye bir iddiam da yok. Ben aşağıda naklettiğim sözlerin Üstad tarafından söylenip söylenmediğine dair bir duyum, hatıra, bizzat nakil biliyor musunuz onu merak etmiştim. K. Mısıroğlu'nun sitesine yazınızın linkini yolladım, ayrıca özür dilemesi konusunda çağrı da yaptım. Zannederim siz önceden de çağrı yapmışsınızdır, ama bilmiyorum, güncel videolarında bu iddialara hiç yer verdiğini görmedim. Gurur meselesi yapıyor olabilir, ama bu onu haklı göstermez. Herhalukarda özür dilemelidir. Önceden de bahsettiğim gibi üstadı müdafa eden sözleri bile vardır. İşte bir iftiraya cevap veriyor. https://www.youtube.com/watch?v=Nnb3gn7TPJk (Sn. admin, linki yayınlayınız)

  • Latif Salihoğlu

    26.2.2015 13:22:32

    Üstad Bediüzzaman'ın Sultan Abdülhamid'in şahsına yönelik tahkir, tezyif, hatta tenkit edici bir ifadesini bilmiyorum, hiç rastlamadım, olduğunu da hiç zannetmiyorum. Onun şahsından ziyade, onun zamanındaki "hafif istibdat siyaseti"ne sillesini vurmuş ve bu meyandaki ifadelerini bilâhare gözden geçirmiş olduğu eserlerinden de çıkarmamıştır. Esasen, Üstad'ın hizmet prensibi "şahıslara vurmak" şeklinde değil, fikirlerle, cereyanlarla uğraşmak şeklindedir. Birinci derecede ehemmiyet kesb etmeyen hatıraları da bu nokta-i nazardan bakıp değerlendirmeli.

  • çavdari

    26.2.2015 12:41:21

    Bir soru sormak istiyorum bu meyanda. Badıllı abinin reddiyesinden bahsetmiştim, onun son paragrafında şu ifadeler geçiyor: "Ancak bu mevzuda Bediüzzamanın talebelerinden büyük şahsiyetli bir –iki zattan Sultan Abdülhamid’le ilgili olarak Üstad Hz.lerinden şunu dinlediklerini duymuştum. “Ben bir ara Sultan Abdülhamid Han adına paşaların eliyle yapılan istibdatları ondan zan­netmiştim. Sonra anladım ki, onun etrafını masonlar sarmış, yapılan menfi icraat ona mal ediliyordu. Ken­disi veli bir insan. Ben her sabah onu manevi kazançla­rıma hissedar ediyorum. Ey Said, o büyük sultanı müs­tebit zannetmiştin, onun cezası olarak çek bu büyük is­tibdatları !..” bu vaki midi? Sizin tahkikatınızda böyle bir netice çıkmış mıdır?

  • çavdari

    26.2.2015 12:00:49

    Teşekkür ederim, bu kitabı okumamıştım. Bu ifadeler düpedüz iftiradır. Derhal bu yazınızın linkini sitelerine mesaj olarak yollayacağım ve buna dair soracağım. Üstad değil de başka biri dahi olsa, hatta dinsiz imansız da olsa bir kişiye iftira atmak Müslümana yakışmaz. K. Mısıroğlu azim bir cinayet işlemiştir. Kendisinin diğer yazılarını takdir ettiğim halde buradaki dehşet cinayetini de inkar edemem. Hakkın hatırı alidir.

  • Garib Doğu

    26.2.2015 09:27:32

    K.M'nin Üstada attığı bu iftiradan beklentisi ne?Neyin peşindedir?En azılı düşmanların bile atmadığı iftirayı,bu haddini,hududunu bilmez niye atıyor?Varmak istediği nokta ne?Şan, şeref,şöhret peşinde mi?İtibar kazanmak mı istiyor?Eğer bunlar peşinde koşuyorsa,yanlış yerde arıyor demektir.Bilakis kaybettirir.Bugüne kadar iftira atanlar iflah olmamış.Bundan sonra da olmayacaklardır.Eğer tarziye vermezse dehşetli bir akibet kendisini bekliyor demektir.Aziz ve cebbar olan zatın pençe-i kahrından kurtulamayacaktır.

  • Hüseyin İLHAN

    26.2.2015 06:58:25

    Muhterem ağabeyim evet mü2min adavete adavet etmelidir.Ancak mü'min aynı zamanda haksızlığı,iftiralara,hak gasplarına,yalancıya,riyakara,sahtekara karşı doğruları haykırmak,masum ve mazlumların haklarına HAK NAMINA savunmaklada mükelleftir.Eğer bunu yapmaz ise o zaman efendimiz SAV.min'Bir kötülük gördüğpünüzde ona karşı gücünüz yetiyorsa elinizle düzeltin,buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltin ,bunada gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğz edin,bu imanın zayıf halidir,hadisi şerifine nasıl unutabiliriz.ZALİMLERE,ZULMEDENLERE,FİTNECİLERE ve RİYAKARLARA KARŞI HAK'KI MÜDAFAA VAZİFEMİZDİR.

  • Şevket PAKSOY

    26.2.2015 01:41:26

    Latif Ağabey, taraflar arasında hakarete, seviyesizliğe vs. bizim de cevazımız yok. Lakin ortada böylesine ehemmiyetli bir konu varken tarafsız olmak ehl-i hamiyete yakışmaz. Kavl-i leyyin ile tarafını belli eder insanlara yol gösterirsin. Bizim Yeni Asya okuyucuları olarak sizden beklentimiz budur.

  • Şevket PAKSOY

    26.2.2015 01:40:08

    Sen kim oluyorsun böyle konuşuyorsun diyorsanız? Madem Nurlar namına konuşuyorum serçe de olsam kartallarla savaşabilirim.. Birisi olmama gerek yok.. Son ricam yazılarınızda itidali sükuneti tavsiye ediniz. Ama lütfen kavl-i leyyin ile de saffınızı belli ediniz... Saygısızlık etti isem de affınızı diler ellerinizden öperim.. Kusurlu kardeşiniz Şevket.......

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı