"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anayasa’da laiklik; Dersim’de katliâm

M. Latif SALİHOĞLU
06 Şubat 2019, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ: 06 Şubat 1937

Ne acı ve ne aciptir ki, Laiklik Prensibinin Anayasa’ya girmesi ile Dersim Katliâmı’nın yaşanması aynı tarihte ve peşpeşe meydana geldi. Hatta, tam tamına bir ay arayla: Birincisi, 1937 senesinin Şubat’ında yaşanırken, ikincisi de aynı yılın Mart ayında vuku buldu.

Şüphesiz ki, bütün bunlar bir planlama dahilinde sahneye konuldu. Zamanlama ile planın özeti şudur: Dersim ve civarındaki Aleviler kıyılıp biçilecek; bilâhare, dehşetli propagandalarla bu azim suç ve günah Sünnilere yıkılacak. Böylece, bu milletin içine kolay kapanmayacak, belki kıyamete kadar sürüp gidecek çetin bir ihtilâf, bir inşikak zehri şırınga edilmiş olacak.

Yani, kıyımdan kurtulan Alevilere denilecek ki: Bakın, size kıyanlar, acımasızca katliâm yapanlar, ordu içindeki Sünnî kökenli kimselerdir. Bir daha böyle bir fâcia yaşanmaması için, laiklik prensibini kabul edip bunu Anayasa’ya da koyduk; dolayısıyla, can ve malınızı teminat altına almış olduk.

Bu hatırlatmadan sonra sadede dönelim.

* * *

Tek partili Meclis'te 6 Şubat 1937 tarihinde kabul edilen 3115 sayılı kànunla, laiklik prensibi Anayasa’ya konuldu. 1924 Anayasası’nda "Türkiye Devletinin resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara’dır" şeklinde yer alan 2. madde, 6 Şubat 1937 tarihi itibariyle şu hale getirildi: "Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçıdır. Resmî dili Türkçedir. Makarrı Ankara şehridir."

Bu metinde yer alan 6 madde, esasında CHP'nin amblemindeki "Altı ok"u temsil ediyor. Zira, bu maddeler henüz anayasaya girmeden önce CHP'nin tüzüğüne dahil edilmiş umdeler/ilkeler olarak duruyordu. Aynı ilkeler, İsmet Paşa ve altı partidaşının teklifiyle, Anayasanın "değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen" 2. Maddesi haline getirilmiş oldu.

* * *

Türkiye, bu tarih itibariyle, ne yazık ki yeni bir kargaşanın da içine sürüklenmiş oldu: "Laiklik dinsizlik midir, değil midir?" kargaşası.

Öte yandan, aynı mânâdaki sıkıntı ve kargaşa hâlen de bitmiş değil. Şüphesiz, bunun önemli bazı sebepleri var. Bir kısmını şu şekilde sıralamak mümkün:

BİR: Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı ve bağımsız şekilde yürütülmesi anlamına gelen laiklik, Türkiye'de tek yönlü bir şekilde tatbik edildi: Din, devlet işlerine karıştırılamaz; ancak, devlet istediği kadar dinî işlere karışabilir. Aynı tarzdaki uygulama, halen de sürüyor.

İKİ: "Dindara da, dinsize de ilişilmemesi" prensibini güden esas laiklik, Türkiye'de yine tek yönlü bir baskı unsuru şeklinde istimal edildi: Dinsize alabildiğine serbestiyet tanındığı halde, dindara görülmedik baskılar uygulandı. Bir mü'minin hususî ibadetine varıncaya kadar, her hal ve hareketine müdahale edildi. Zorakî müdahale, halen bitmiş değil.

ÜÇ: Özellikle 1930-40’lı yıllar itibariyle, Türkiye'deki laiklik uygulamasının, dünya üzerinde ikinci bir örneği bulunmuyor. Laikliği güyâ ithal ettiğimiz Avrupa'nın hiçbir ülkesinde meselâ kilise yönetimine müdahale edilmiyor; giyim-kuşam veya ibadet tarzına herhangi bir baskıda bulunulmuyor.

* * *

Son söz: Türkiye’deki “Din ve Laiklik” ilişkisine dair en uzman sayılacak şahsiyetlerin başında, hiç şüphesiz Prof. Ali Fuat Başgil gelir. Konuya meraklı olanların, onun aynı isimle yayınlanmış olan kitabını bulup okumalarını önemle tavsiye ederiz.

Okunma Sayısı: 3248
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah

    6.2.2019 12:14:15

    Tarihi şahsiyet ve olayları doğru anla mal için çekinmeden tarihi hakikatlarla yüzleşilmelidir.Bundan çekinmemek gerekiyor.Bu bütün milletin faydasına olacaktır. Millet tarihini, tarihi şahsiyetlerini doğru öğrenecek, doğru tarihi bilgilere sahip olacak,ka falardaki çelişkiler kalkacak ve toplum sal barışada büyük katkı sağlayacak tır. Makalede yazılan örneklerde geç tiği gibi tarihimiz çelişkilerle doludur. Bu cihette kafalar karışık.Birinin ak dediği ne diğeri kara diyor.Doğru tarih millet ve devletler için büyük bir enerji kaynağıdır.Onun için tarafsız,objektif bir tarih mutlaka yazılmalıdır.Bunun için her kesimden konu uzmanları ta tarihçiler bir araya gelmeli, taassuptan azade olarak tarihi şahşsiyet ve olay lar enine,boyuna incelenip,araştırılma ve böylece doğru olanı ortaya koyma lıdırlar. Bu herkesin yararınadır. Ve doğru bilgiler hem birlik ve beraberliği temin eder,hem ortak bir iftihar ve enerji kaynağı olur.Tarih milletlerin vicdanı dır; bu vicdan da rahatlar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı