"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Atatürkçülük çatlağı derinleşiyor

M. Latif SALİHOĞLU
14 Kasım 2017, Salı
İktidar partisine bağlı bazı teşkilâtların bu yılki “Anıtkabir ziyareti” için organizeli şekilde harekete geçmesi, hem parti tabanını rahatsız etti, hem de diğer partiler tarafından şiddetli bir reaksiyona sebebiyet verdi.

Diğer partiler, iktidar cenahında günden güne artan “Atatürkçülük hayranlığı”nı ciddî ve samimî bulmuyor. Bu tür çabaların sun’î ve göstermelik atraksiyonlar olduğuna inanıyor. Zamanlama itibariyle de, bunu “oy devşirme” amaçlı bir siyasî manevra olarak gördüğünü söylüyor. Gelinen noktada ise, iş “Siz değil, asıl biz daha çok Atatürkçüyüz” polemiğine dönüşüyor.

Bu türden bir tiyatral kapışmaya yol açan arka plândaki argümanlara baktığımızda ise, taraflar arasında dikkat çeken bazı rijid çıkışlar görüyoruz. Meselâ, AKP karşıtı Kemalist cephenin konuyla ilgili duygu ve düşüncesini yansıtanlardan (“Atatürk Araştırmaları” ile iltisaklı) Prof. Dr. Mehmet Saray'ın şu tarz çıkışlarına rastlamaktayız: “Atatürk'ü sevmeyenin ya kanı bozuktur, ya sütü bozuktur!” Tamam, Müslümanız; Peygambere inanırız. Ancak, Atatürk de Türk milleti için bir nevi peygamberdir.”

Geçmişte, Kemalizmi “Türk’ün dini” olarak gören ve M. Kemal’i “Türk’ün ilâhı” şeklinde lanse edenler de olmuştur ya, neyse...

Demek istediğimiz şu ki: İktidar cenâhı, “Atatürkçülük”te, itikadı bozuk Kemalistlerle yarışamaz ve yarışmamalı. Keza, onlara yaranamaz ve yaranmaya çalışmamalı.

* * *

İktidar cenahında, hatta siyaset cephesinde Atatürkçülük yarışını önde götürenlerin başında AKP Genel Başkanı ve Cumhurreisi olan Erdoğan geliyor.

Kendilerinin bugüne kadar bu hususta sarf etmiş olduğu söz ve beyanlarını toplarsak, neredeyse başlıbaşına kitap olacak bir hacimde görünüyor. Son zamanlarda ise, “Atatürkçülüğü sahiplenme” şeklinde özetlenebilecek çıkışların dozunda biraz da yükselme hasıl oldu. Bu da, şimdiye kadar AKP’ye gönül vermiş ve oy desteğini hiç esirgememiş olan tabandaki saf ve mütedeyyin kesimi iyiden iyiye rahatsız etmeye başladı.

Nitekim, bu kesimin etkili bazı isimleri “Yanlış yapıyorsunuz. Eğer siz öyle iseniz, biz değiliz. Siz bu şekilde devam edecekseniz, biz yokuz. Kemalistlerin oyunu kazanayım derken, bizim oyumuzdan olacaksınız. Vesaire...” mânasında açık mesajlar verme cihetine gittiler.

İşte, bu ve benzeri mahiyetteki gelişmeler, partiler arasında olduğu kadar, iktidar kanadında da zaten var olan “Atatürkçülük çatlağı”nın biraz daha derinleşmesine sebebiyet verdi. Bakalım, bu işin sonu nereye kadar gidip dayanacak. Bekleyip görelim...

GÜNÜN TARİHİ 14 KASIM 1914

Karşılık bulamayan cihad fetvâsı

Zahirî şartlara göre, savaşa hiç bulaşmaması gereken altı asırlık koca Osmanlı Devleti, kendini bir anda Birinci Dünya Savaşının ortasında buldu...

Esasen Avrupa’da patlak veren bu savaşa, Devlet-i Aliyye’nin katılması için gereken fetvâ, 14 Kasım 1914'te umum millete ve âleme ilân edilmiş oldu.

* * *

Ne gariptir ki, Osmanlı'nın bu Birinci Dünya Harbine girmesi, birtakım emrivâkiler (defacto) neticesi oldu. Devlet ve millet, bir anda kendini bu fecî savaşın ortasında buldu. Tuhaflığa bakın ki, İttihatçı çığırtkanların baskısı sonucu, kabine savaş kararını almak zorunda kaldı. Karara itiraz eden bazı bakanlar istifa etmek durumunda bırakıldı...

Bu arada, Evkaf Nazırlığına da vekâlet eden Şeyhülislâm Ürgüplü Hayri Efendi, Müslümanları savaşmaya dâvet eden bir fetva hazırladı. 14 Kasım 1914'te Fatih Camii meydanında toplanan asker ve ahaliye hitaben okunan bu fetva metninde, Müslümanlar mal ve canlarıyla cihad etmeye davet edilirken, bilhassa İngiltere, Fransa, Rusya, Sırbistan ve Karadağ'da yaşayan Müslümanlar, esaretleri altında bulundukları yönetimlere karşı isyana teşvik edildi. Bunun yanı sıra, Müslümanların müttefik devletlerden Almanya ve Avusturya'ya zarar verecek davranışlardan uzak durmaları istendi. 

Ne var ki, pek de işe yaramayan ve ağır şartlar sebebiyle makes bulmayan bu cihad fetvâsı, İttihatçı bozuntular tarafından gazetelerden "Cihad-ı Ekber" başlığıyla neşredildi. Oysa, fetvâ metninde "Cihad-ı Ekber" tâbiri hiç yer almıyordu.

Velhâsıl, yapılan propagandaların tamamı, bir “yalan rüzgârı”ndan ibaret olarak kaldı.

@salihoglulatif: 

Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi:

-AkParti'nin bir Atatürk sorunu olmadı.

-AkParti'nin Atatürk'le bir sorunu olmadı.

-Ama AkParti hiç bu kadar Atatürkçü olmadı.

-Ey yüzde 50+1! Sen nelere kadirmişsin...

Okunma Sayısı: 3938
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Osman Yıldırım

    14.11.2017 00:26:39

    Sayın Salihoğlu bu mesele çok önemli ve ciddi bir meseledir. Sizden ricamız bu mesele üzerinde detayli bir şekilde durmak ve incelemeye tabi tutamanızdır. Zira bu güne kadar Yeni Asyayı hırpalamaya çalışanlar hep bu AKP üstafın işaret buyurdugu demokratın ta kendisidir diyorlardı gele gele Kemalizmde karar kıldı demekki demoraylığı veya dindarlığı hikayeden ibaretmuş. Sözkonusu çevrelere bunlari izah etmek ve üzerinde durmak Yeni Asyanın asıl gorebidir diye düşünmekteyim. Selam ve muhabbetler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı