Avustralya’daki Müslümanların nüfusu şimdilik 400 bin civarında görünüyor.
Ne var ki, ülkenin hemen hiçbir yerinde dinî hizmetin, İslâmî faaliyetin önünde herhangi bir engel bulunmuyor. Hemen her tarafta camiler, mescidler, medreseler inşa ediliyor.
Doğru anlatılan ve bilhassa doğru yaşanılan İslâma olan merak ve teveccüh ise had safhada.
Zira, insanlar zengin ve maddeten müreffeh bir hayatı yaşadıkları halde, manen fakir olup ilerleyen yaşlarda bunalıma giriyor.
Bunun neticesi olarak, intihar edenlerin, yahut intiharı düşünenlerin sayısı günden güne artıyor.
Şimdilik, ülke genelinde günde ortalama 6-7 kişi intihar ediyor.
İşte, insanları intihara sevk eden ruhî buhranın yegâne çaresi din ve mâneviyat olması sebebiyledir ki, İslâmiyete karşı ciddî bir alâkanın canlanmaya başladığı görülüyor.
Evet “Allah’ı tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. O’nu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.” (Sözler, s: 145)
* * *
Öte yandan, dünyanın hemen her yerinden bu ülkeye gelen Müslümanlar, hem dinlerini yaşayabilmek, hem de evlâtlarının inanç ve ahlâkını muhafaza edebilmek için, ciddî bir gayret göstermeye ve birbiriyle dayanışma içine girmeye kendilerini mecbur ve mükellef hissediyorlar.
Canlı, dinamik hizmetler
Yaklaşık iki hafta süren Avustralya seyahatimizin bütün günleri dolu dolu geçti.
Sabahları kahvaltı sohbetleri ile başlayan programlarımız, gün boyu rehber eşliğinde muhtelif muhitlerdeki camileri, Kur’ân kurslarını, tanıdık dost ve esnafın işyerlerini, cennet-misâl yeşil alanları, hayvanat ve botanik bahçelerini, devâsa akvaryumları, okyanus sâhillerini ibret ve hayranlıkla gezinerek temaşa eyledik.
Akşamları ise, çoğu Nur Vakfı merkezinde olmak üzere muhtelif mekânlarda ders, sohbet, seminer ve konferanslarla vaktimizi değerlendirmeye çalıştık.
İki büyük şehirde yüksek katılımlı konferansımız oldu: Birincisi Melbourne’de, ikincisi Sydney’de...
Bütün seyahatim boyunca takdir ve hayranlıkla gördüğüm husus, özellikle Nur Vakfının yetkili ve isimsiz kahramanlar mesabesindeki mensuplarının canlı, aktif ve duyarlı hizmet ve gayretleriydi.
Onların tam bir vahdet, uhuvvet ve muhabbet atmosferi içinde hizmette koşturduklarına şahit olduk.
Bin barekâllah...
Anzak Dostluğu; Gelibolu Camii
Avustralya halkının, özelde Türkiye, genelde ise İslâm topluluklarına karşı herhangi bir kin, husumet duygusu taşımıyor.
Nitekim, İngiltere’nin idaresi altında 1915’te gelip yaşadıkları Çanakkale Savaşlarını ve özellikle Anzak Çıkarmasını bile Müslümanlarla tanışmanın ve Türkiye ile kurulan dostluğun bir hatırası saymakta ve öyle de yâd etmektedirler.
Öyle ki, ülkenin en büyük şehri olan Sydney’deki çifte minareli en büyük mâbedin ismi dahi Gelibolu Camii (Gallipoli Mosque) olarak orada kabul görüp tescil edilmiş durumda.
Biz de bu muhteşem camii ziyaret ettik, namaz kıldık ve bir konferansımızı da külliyenin geniş konferans salonunda icra ettik.
(Devamı var)
***
@salihoglulatif’ten: Bizlerin ilk muallimi olan anneleri "Öğretmenler Günü"nde de unutmamalı; onları hayırla yâd edip hürmetle ellerini öpmeli. Zira: "İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir." B.S.Nursî (Lem'alar, s: 202)