"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Başa belâ fâni şeyler

M. Latif SALİHOĞLU
18 Aralık 2014, Perşembe
Bizler fâniyiz, fâni olanı istemeyiz, istememeliyiz. Âciziz, âciz olana da bağlanmamalıyız.

Bizler misafiriz, aynen bizim gibi misafir olana bel bağlamamalıyız.

Bizler muhtacız, kendisi muhtaç duruma düşene perestiş etmemeliyiz.

Bizler fakiriz, gafiliz, vesâire...

* * *

Şahsiyet, siyaset, ticaret, cemiyet, kemiyet... 

Bunların hepsi de hakikatte çürüyen, dağılan, kırılan, tükenen, iflâs eden, yahut maksadının tam aksi istikametinde kullanılabilen fâniyâttan olan şeylerdir.

Tam yerinde, yani değerler sıralaması içindeki yerinde kullanıldığında, bunların faydalı olduğunu peşinen söylemek, teslim etmek gerekir.

Ama, bunlardan herhangi biri liste başı yapıldığında, yani değerler silsilesinin tepe noktasına yerleştirildiğinde, bunun faydadan çok zarar getirdiği hususu, hem mümkün, hem vaki olduğunu hiç hatırdan çıkarmamalı.

* * *

Şahısperestlik, liderperestlik denen şey, günümüzde ne yazık ki tam fanatizme, hatta hastalıklı bir vaziyete dönüşmüş durumda.

Şahsa bağlı kimselerin zihin ve muhakeme melekesi, bir noktadan sonra duruyor, daha ileriye gidemiyor.

Çünkü, tepe noktasına birilerini yerleştirmiş, onu aşamıyor. Hatta onu aşmayı neredeyse günâh sayıyor, yahut edepsizlik addediyor.

Bu durum, aynı zamanda kişiyi bağlı olduğu liderinin fikrini sorgulamaktan ve sözünü mihenge vurmaktan da büsbütün mahrum bırakıyor.

Bağımlılık derecesindeki bu ilkel vaziyet ise, maalesef insanları düşünce tembelliğine sevk ediyor.

Düşünce tembelliğinin ötesinde, bağlı insanları “toptan yanılma, toptan kırılma, toptan demoralize etme” gibi kitlevî hasarlara uğratıyor.

Ve nihayet, şu şahsa bağlılık vaziyeti, dahilî ve haricî dalâlet cereyanların da sütre gerisinden rahatlıkla kullanabildiği meş’um bir sisteme dönüşüveriyor.

Onlar, bu sistem sayesinde kitlelerin zevkini, şevkini, ümidini, moralini, heyecanını bir noktada toplamaya çalışıyor, sonra da o noktayı bir güzel kırıp tarûmar ediyorlar. Böylelikle, ortalık harabeye dönüyor.

Evet, o ehl-i dalâlet, kişilerle tek tek ilgilenip onları demoralize etmek yerine, toptancı taktikle hareket etmeyi çok daha avantajlı görüyor.

Onların eline bu avantajı vermemek ve bize karşı toptan imha silâhını kullandırmamak için, şahısperestlik-liderperestlik gibi, kırılacak diğer fâniyâta karşı da mesafeli durmaya mecburuz.

* * *

Şahsiyetçilik, bu zamanda nasıl ki ciddi tehlikelere maruzdur, siyasî tarafgirlik, ticarî heveskârlık, makamperestlik, kemiyete ehemmiyet ve şan-şöhret gibi riyâkârlık da aynı şekilde içinde ciddî mânada riskleri, tehlikeleri barındırıyor.

Bunlara karşı da, müteyakkız ve müstağni olmak icap ediyor.

Yoksa, bunun tam aksi istikametinde giderek “Aman bizim taraftarlarımız çok olsun. Bizi alkışlayanların, bizi destekleyenlerin, bize para yardımında bulunanların sayısı ziyade olsun” şeklinde özetlenebilecek bir yol takip etmenin sonu, bu zamanda âhiren yük olur, sıklet olur, azap olur; bazen hicrân ve bazen de hüsran olur.

* * *

Hülâsa edecek olursak, fıtrî seyrin ve silsilenin dışına çıkıp şartları zorlayarak gidildiği taktirde, son pişmanlık noktasında şu meâldeki sözlerin dillerden dökülmesi adeta kaçınılmaz hale gelir:

  • Çok paran var mı, ona göre de derdin var kardeşim.
  • Cemaatin kalabalık mı, çok adamın var mı, ona göre de derdin var, sıkıntın var demektir.
  • Ahmak dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun, daha iyi.
  • Keyfiyet (kalite) yerine kemiyete (adam çokluğuna) ehemmiyet verilirse, işin sonu işte böyle çamur olur.
  • Atasözüdür kardeşim, bak “Yükseldikçe, aptalın başı döner” demişler. O halde, çapsız, liyâkatsız adamlar yüksek makamlara, mevkilere getirilmemeli.
  • Haram veya çalıntı para ile hacca da gidilmez, zekât da verilmez.

***

RUZNÂME

18 Aralık 1925

Şapka için nice başlar kesildi

Asıl maksadı vatan hainlerini cezalandırmak için kurulmuş olan İstiklâl Mahkemesi, Rize ve Trabzon'dan sonra Giresun'da da "şapka muhalifi" oldukları gerekçesiyle maznunlara ağır cezalar yağdırdı. 

Mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılan yiğit insan Hafız Muharrem bir gün sonra (19 Aralık 25) darağacına gönderilirken, Derviş Hüseyin ve birçok arkadaşına da 15'er yıl ağır hapis cezası verildi. 

Aynı dâvânın devamı mahiyetinde yargılanan Hafız Osman ile İskilipli Atıf Hoca ise, bilâhare idam edildiler. 

Ayrıca, sayısı tesbit edilemeyecek kadar çok mâsum vatandaş 2'şer, 5'er, 10'ar ve 15'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ne hicrandır ki, ülkemizi işgale yeltenen yedi düvel Frenklerin ve yedi belâ ecnebi mütecâvizlerin dahi yapamadığını, yapmaya güç yetiremediğini "Alilerin İstiklâl Mahkemesi" yaptı.

***

@salihoglulatif: 

Hak edilmeyen para-pul,

Helâl olmayan servet-zenginlik,

Liyâkatsiz makam-mevki-şöhret,

Kalitesiz kalabalık-kemiyet,

Fanatik-şuursuz dâvâ adamı,

Bu ve benzeri mahiyetteki fâniler,

Daima ve âhiren başa belâ olur.

Okunma Sayısı: 2761
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • orhan kandur

    18.12.2014 09:41:44

    Elinize saglik

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı