"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu dâvâda izzetlilik hâkimdir

M. Latif SALİHOĞLU
21 Ocak 2015, Çarşamba
Çok kuvvetli bir ihtimalle, Üstad Bediüzzaman’a ait şu sözü bilmeyen, duymayan aklı bâliğ hemen hiç kimse kalmadı: “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” (Emirdağ Lâhikası, S. 18)

Evet, bu veciz söz âdeta bir nevi patent gibi Bediüzzaman Said Nursî ismiyle birlikte anılır hale geldi.

Öyle ki, onun hayatını konu alan ilk sinema filmine bile “Hür Adam” ismiyle damgasını vurdu.

Demek ki, Bediüzzaman Hazretleri hakikaten hürriyetine fevkalâde düşkün bir zât imiş.

Hatta, aç kalmaya razı, fakat minnete, esarete, hakarete veya herhangi bir şekilde hürriyetinin kısıtlanmasına asla razı değil ve olamıyor.

İşte, bu meyandaki çokça ifadelerinden bir tanesi: “Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehâmet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle meneder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zâlim bir cebbâr, en hunhar bir düşman kumandanı olsa tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yâhut îdam sehpâsına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur.” (Tarihçe-i Hayat, S. 543)

* * *

Hiç şüphe edilmesin ki, o aziz insan, zâtında ve şahsından çok, dâvâsının ve telifatı olan Nur Risâlelerinin hürriyetine düşkündür.

Nitekim, o bütün hayatında, bütün kuvvetiyle Risâle-i Nurların hürriyet ve serbestiyeti için çalıştı.

Mahkemeden mahkemeye sürüklendi, zindanlarda aylar-yıllarca çile çekti. Bunca ezâ-cefâya katlanmaktaki asıl gayesi, nesillerin imanını kurtarmaya vesile olacak olan Nur Risâlelerinin serbestçe yayılması, okunması, neşredilmesiydi.

Şu var ki, bütün bu çabalarını tam bir izzetlilik ve minnetsizlik içinde geçirdi. Bu hizmetleri yapmak için kimseye el açmadı. Kimsenin önünde boyun eğerek-hâşâ-tabasbus etmedi.

Kezâ, kimseden zekât, sadaka ve karşılıksız hediye almadığı gibi, eserlerinin de borçla, sadaka ile, yani minnet altında basılmasına katiyen rıza getirmedi.

İşte, bu hususla alâkalı bir ifadeleri: “Halklardan sadaka kabul etmediğim gibi, kitaplarıma da sadakalarla tab’ını kabul etmem.” (Barla Lâhikası, S. 132)

* * *

Meseleye hangi zâviyeden bakılırsa bakılsın, Üstad Bediüzzaman’ın hayatında olduğu gibi eserlerinde de tam bir izzetlilik hâkimdir. Zillete, minnete zerrece yer yoktur. Hürriyet talebi ise, kemâl noktasındadır. Bundan da zerrece tâviz verilmiyor.

Şimdi, meselenin daha iyi tavazzuh etmesi bakımından, Cumhuriyet’in 10. yılında çıkartılan “umumî af”tan yararlanmak için, kendisinin hükümete ve ehl-i siyasete niçin müracaat etmediği soran dostlarına vermiş olduğu gerekçeli cevaptan bazı kısımları iktibas ederek, bundan günümüzün aktüel bir meselesine de ışık tutmaya çalışalım.

Aktüel mesele, çokça sorulan Yeni Asya’nın Nur Risâlelerini neşretmek için, bu eserlerin neşir hakkını inhisar altına alan hükûmete niçin müracaat etmediği hususudur.

Meselenin suâl makamında şu ifadeler yer alıyor: “Çok dostlarla beraber bana nezaret eden bir kumandan, mükerreren suâl ettiler: ‘Neden vesika için müracaat etmiyorsun, istida vermiyorsun?’

Elcevap: Beş-altı sebep için müracaat etmiyorum ve edemiyorum: 

(1) Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dâvâ etmek ve onlara müracaat etmek bir haksızlıktır, hakka karşı bir hürmetsizliktir. Ben bu haksızlığı ve hakka karşı hürmetsizliği irtikâp etmek istemem. 

(2) Eğer ehl-i dünyaya müracaat etsem, kader der: "Ey riyakâr! Bu müracaatın cezasını çek!" Eğer müracaat etmezsem, ehl-i dünya der: "Bizi tanımıyorsun, sıkıntıda kal!" Şimdilik şu sıkıntıdan kurtuluşum yok. (Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, Sayfa: 160, 245; Şuâlar, S: 409))

* * *

İşte buradaki mânâ, usûl, esas ve bakış açısı, bizim için de “Risâle-i Nurları basmak için neden hükûmete müracaat edip izin almıyorsunuz?” şeklindeki suâle bir nevi cevap teşkil ediyor.

Velhâsıl, mahkeme safhaları bitinceye kadar, belirsizliklerin ve neşir sıkıntısının devam edeceği anlaşılıyor.

* * *

RUZNÂME - 21 Ocak 1793 

İhtilâl, çocuklarını yemeye başladı

Büyük Fransız İhtilâlinden (1789) 4 yıl sonra bugün (21 Ocak 1793), Fransa Kralı 16. Lui giyotinle idam edildi.

İhtilâlin ardından, kraliyetin yetkileri büyük ölçüde kısıtlanmış, tırpanlanmıştı. Kral ise, bu durumdan elbetteki memnun değildi. Kilise yönetiminde de aynı hoşnutsuzluk vardı.

Fakat, adı üstünde yapılan şey "ihtilâl"dir; ihtilâl ise, fırsat bulduğunda kendi çocuğunu bile yemekten çekinmez.

Nitekim, burada da öyle oldu. Daha önce ihtilâl yanlısı ve hürriyet sevdalısı olan Madam Roland ile "Kadın Bildirgesi"ni kaleme alan Olympe de Gouges de aynı âkıbete uğramaktan kurtulamadı. Kral'dan sonra, bu iki hürriyet kadını da giyotinden geçirilerek idam edildiler.

Gizli işler çevirmekle suçlanan ve "vatana ihanet" cezasıyla idama sevk edilen Kral Lui'nin son sözlerinin de, şöyle olduğu rivayet ediliyor: "Ben masum olarak gidiyorum. Dökülecek kanların Fransa'ya yeni musîbetler getirmemesini dilerim."

* * *

@salihoglulatif: Haksızlığı hak telâkki ederek Nur Risâlelerinin neşrini inhisar altına alan bir hükûmete müracaat ile izin istemenin, Bediüzzaman’ın hayatında ve eserlerinde kemâl noktasında ifadesini bulan izzetlilik ve minnetsizlik ruhuyla bağdaşmadığı düşünce ve kanaatini taşıyoruz. 

Okunma Sayısı: 2753
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    21.1.2015 09:31:32

    Yeni Asya ve camiasını bu cesur,asil ve istikametli duruşundan dolayı can-ü gönülden tebrik ediyorum.Hakkı izzet ve şerefleri ile savunurlar.Zilletle yaşamaktansa izzetle ölmeyi tercih ederler.Çünkü bunu Üstadlarından ve Risale-i Nur'dan ders almışlar.Ne diyor Üstadımız:''Benim fıtratım,zillet ve hakarete tahammul etmez.İzzet ve şehâmeti islamiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle meneder.''Değişik zalim ve kumandanlara karşı Üstadın takındığı tavır (hakkı söyleme babında) onun,izzet ve şehameti islamiyeyi koruma hususundaki cesaret ve kararlılığının en kuvvetli, açık delili ve isbatıdır.Bu hal bütün müslüman ve özellikle alimlere hüsnü misaldir.Haksızlık karşısında susmak zillettir.Bu aşağılığa hiçbir müslümanın düşmemesi gerekiyor.Yazarımız bu hakikatları ne kadar güzel,ölçülü bir lisanla izah etmiş...Tebrik ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı