"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Büyük fitnekâr: Hülâgû

M. Latif SALİHOĞLU
08 Şubat 2019, Cuma
GÜNÜN TARİHİ: 08 Şubat 1265

Tarih kaynaklarının tamamına yakın kısmı, Cengiz Hânın torunu Hülâgû’nun ölüm zamanı ile ilgili olarak Milâdî 8 Şubat 1265 tarihini gösteriyor. Denilebilir ki, bu tarih üzerinde büyük bir ittifak var.

Üzerinde aynı derecede ittifak sağlanan bir başka tarih de 1258 yılının Şubat ayıdır: Aynı Hülâgû Hân, o tarihte Bağdat’ta katliâmlı işgale başladı. Beş yüz yıllık Abbasî Devleti’ni yıktı. Halife Müsta’sımbillâh ile aile efradını teslim alıp çok vahşiyane bir muamele ile katletti.

Âyet ve Hadislerle de dehşetli fitnesi haber verilen Hülâgû’nun hedef-i maksadı, İslâmın nurunu söndürmek, dinin bütün mukaddesatını yok etmeye çalışmaktı. Bu maksatla, topyekûn bir kıyım harekâtına girişmenin ötesinde, bütün dinî kitapların toplatılarak Fırat Nehri’ne atılmasını emretti ve bu yöndeki gayesini önemli ölçüde tahakkuk ettirdi.

(ARA NOTU: Çok acip-garip bir tecelli de şudur ki: Sevr’in rövanşı olan ve İslâmın nurunu söndürmeyi hedef alan I. Lozan Konferansı’nın kesintiye uğraması, Türkiye heyetinin Ankara’ya dönmeye başlaması tarihi de 1923 senesinin Şubat ayı başları ve ortalarıdır.)

* * *

Hülâgû Hân, dedesi Cengiz’den miras olarak devraldığı zulümkârlığı nihaî sınır noktasına kadar taşıdı. Hatta, dedesini dahi geride bırakan korkunç bir zalim olarak tarihe geçti.

Evet, onların o dehşetli fitnelerinden hem Âyet, hem Hadis haber verdiği gibi, Hz. İmam-ı Ali de îmâlı ve işarî bir şekilde haber verip ümmeti ikaz ediyor. Bu meyandaki haberler, Risâle-i Nur’un muhtelif bahislerinde de (19. Mektup, 1. Şuâ, 18. Lem’a...) gayet ehemmiyetli şekilde zikrediliyor ve zamanımızın şeddatlarıyla da irtibatlandırılarak onlardan ve şerlerinden sakınmanın zarureti nazara veriliyor.

İşte muhtelif Risâlelerden birkaç misâl:

* Resûl-i Ekrem (asm), nakl-i sahih-i kat’î ile ferman etmiş: “Yaklaşmakta olan bir şerden vay Arapların haline!” deyip, Cengiz ve Hülâgû’nun dehşetli fitnelerini ve Arap Devlet-i Abbasiyesini mahvedeceklerini haber vermiş. (Mektubat: 104) Resâili’n-Nur’un ikinci ismine tevafukla işaret eden umum o âyetler, dehşetli asır olan Hülâgû ve Cengiz asrına dahi îma ederler. (Şuâlar: 621)

* Hadîs-i sahihte, "Benim amcam, pederimin kardeşi Abbas’ın veledinde hilâfet-i İslâmiye devam edecek. Tâ Deccala, o hilâfeti, yani saltanat-ı hilâfet, deccalın muhrip eline geçecek." 

Yani, uzun zaman, beş yüz sene kadar hilâfet-i Abbasiye vücuda gelecek, devam edecek. Sonra Cengiz, Hülâgû denilen üç deccaldan birisi o saltanat-ı hilâfeti mahvedecek, deccalane İslâm içinde hükûmet sürecek. 

Bu hadisteki ihbar-ı gaybî, kat’î iki mu’cizedir: Biri, hilâfet-i Abbasiye vücuda gelecek, beş yüz sene devam edecek. İkincisi de, sonunda en zâlim ve tahripçi Cengiz ve Hülâgû namındaki bir deccal eliyle inkıraz bulacak... Acaba kütüb-ü hadîsiyede Kur’ân’a, şeâir-i İslâma ait hattâ cüz’î şeyleri de haber veren sahib-i şeriat, hiç mümkün müdür ki, bu zamanımızdaki pek acîp hadisattan haber vermesin? (Şuâlar, 434)

* * *

Moğol hükümdarı Cengiz Hanın torunlarından biri olan Hülâgû, 1255’te Ortadoğu taraflarına gönderildi. Hedef, bu coğrafyada henüz ele geçirilmemiş olan toprakları da İmparatorluğa katmaktı. Selçuklu’yu yıkmaya öncelik veren Hülâgû’nun hedefindeki geniş bölgede, ağırlık olarak Müslüman nüfus yaşıyordu: Abbasî, Harezmî, Artukî, Eyyübî, Selçukî, Memlukî…

Anadolu’yu hâkimiyeti altına alan Hülâgû, tahripkâr ordusuyla bu kez Abbasî İslâm Hilâfeti merkezinin bulunduğu Bağdat’a yöneldi. Putperest ve bir itikada sahip ve İslâma bütün zerratıyla düşman olan Hülâgû, Bağdat’ta bulunan Abbasî Halifesi’ne bir elçi göndererek teslim olmasını ve halkı da direniş göstermeden teslim olmaya çağırmasını istedi.

Hülâgû, esasında hiç olmayacak ve kabul edilemeyecek bir teklifte bulundu. Ayrıca, kan dökmek için bahane arayan ve asla güvenilmeyen bir zalim olarak zaten tanınıyor, biliniyordu. Dolayısıyla, haksız yere yapmış olduğu teslimiyet çağrısını reddetmekten başka çare yoktu.

Saldırmak için zaten bahane arayan Hülâgû, savaş ahlâkını da bir tarafa bırakarak, askerlerine Bağdat’ı yakıp yıkmayı, asker-sivil ayırt etmeksizin bütün ahaliyi öldürmelerini emretti: Şubat 1258. Ölümü de 1265’in Şubat’ında gerçekleşti.

Bir başka garip tecelli de şudur: Hülâgû’dan sonra yerine geçen üvey oğlu Gazan Han, aynı tarihlerde hacca gitti ve İlhanlı Devleti’ni de bir İslâmî devlete dönüştürmeyi başardı.

Okunma Sayısı: 5172
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    8.2.2019 19:14:27

    .. simdilerde de ayni onlar gibi, 'tum muslumanlari, kitablarini, derslerini, cemaatlerini toplayip yikin bunlari' diyen; "Min Şerri Ma Halak" a namzet canavarlarin sesi, her tarafta.....

  • Ali R. Yardimoglu

    8.2.2019 19:10:51

    Zalim katiller..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı