"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cenazede birleş(me)mek

M. Latif SALİHOĞLU
29 Nisan 2019, Pazartesi
Ölüm konuşunca, insanlar susar, susmalı... Cenaze geçince, saygı duymalı, duyulmalı...

Aynı şekilde, cenaze merasiminde vakur ve mütevazı davranmalı, sükûnet içinde olunmalı, herkese sükûneti tavsiye etmeli.

Dinî, millî, örfî, kànunî ve sâir insanî sebep ve gerekçeler bunu iktiza eder ve böyle davranılmasını icap ettirir.

Bütün bunlara rağmen, tutup başka türlü bir davranış biçimini sergilemek, ayıptan, kusurdan, hatadan öte bir anlam taşır. Aynı zamanda, içinde büyük bir tehlikeyi barındırır.

Zira, cenaze merasiminin ruhuna aykırı düşen davranışların sergilenmesi demek, insan ve İslâm milleti olarak bizi bir arada tutan temel değerlerin aşınması, örselenmesi, hatta çiğnenmesi mânasına gelir.

Evet, burada çok hassas bir “eşik” söz konusudur. Ve, bu eşiğin hiçbir sebeple aşılmaması, hiçbir gerekçe ile geçilmemesi, hiçbir bahane ile kırılmaması icap ediyor.

Aksi halde, güvensizlik marazı zincirleme şekilde genişleyerek yayılır ve içtimaî hayatın ruhunu zedeler, huzurunu kaçırır.

* * *

Sahi, bir cenazede (hele ki bir şehit cenasinde) dahi birleşemez ve bütünleşemez isek, başka hangi şey bizi bir arada tutabilir?

Sorumluluk makamında olanların, sıradan vatandaştan daha ziyade bu noktayı düşünmesi gerekmez mi? Şu veya bu sebeple kızdırılmış olan demiri, daha çok soğutmaya çalışması lâzım gelmez mi?

Allah aşkına, ne demek “Sen o cenazeye, gitme, gidemezsin! Ben giderim, ama sen gitmemelisin” gibisinden sözler? 

Ne kadar itici ve de incitici... Olur mu canım öyle şey? Cenazede de mi ayrımcılık?

Böyle bir durum asla kabul edilemez.

Bedevi hayat yaşayan topluluklar dahi bu derece bir ilkellik sergilemez.

Gayet iyi hatırlıyorum. Henüz çocukluk yaşında iken, şöyle dinî-örfî bir vaziyete şahit oldum: Yalçın dağların arasında yer alan köyümüzün birbirine düşman kabilesinden kimseler, kendi aralarında “Cuma günü kavga etmeme, huzursuzluk çıkarmama” yönünde bir karara varmışlardı: Cumanın hürmetine; caminin, ibadetin hürmetine, o gün için aralarında örfen bir mütareke yapmışlardı.

Şimdi teessüfle görüyoruz ki, Türkiye’nin Başkentinde, üstelik medenî görünen kimseler, cenazeye katılan muhaliflerine saldırabiliyor, darp edebiliyor, hatta linç etme teşebbüsünde bulunabiliyor... Daha vahim olanı, öncelikle halkı yatıştırması, aktüel tâbirle “kızgın demiri soğutma”ya çalışması gereken kimi siyasî liderler veya baş aktörler, tutup tam aksi yönde rol alma hatasına düşüyor. 

Bu durum, asla tasvip edilmez. Esasen, tarafgirler dışında kimseden de kabul görmez.

Fakat maalesef, günümüz siyasetinin bir yüzü de budur ve böyledir. 

Burada, elbette ki “Euzubillahi...” diye başlayan ve şerrinden Allah’a sığınılması gereken o merdut ve tarafgir siyaseti kast ediyoruz. Evet, hep birlikte onu reddetmeli ve ondan uzak durmalıyız. Aksi halde, ondan hâsıl olan zarar ve zehir hepimize dokunur.

GÜNÜN TARİHİ 29 Nisan 1916

Kutü’l-Amare Zaferi

Birinci Dünya Harbi bütün şiddetiyle devam ederken, Irak Cephesi’nde 29 Nisan 1916’da Kutü’l-Amare Zaferi kazanıldı.

19 Nisan 1916'da, 6. Ordu Komutanı Alman asıllı Goltz Paşa Bağdat'ta tifüsten ölünce, yerine Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa getirildi. 

Halil Paşa, önce sağlam ve başarılı bir kuşatma tertibatı aldı ve zafere ulaştı. Zaferin ardından da askere şöyle hitabetti: 

Arslanlar! Bütün Osmanlıya şân ve şeref,  İngilizlere ise kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alnından öperek tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut'ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir...

Okunma Sayısı: 1754
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı