"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cihad-ı Ekber ilânı; sonun başlangıcı-5

M. Latif SALİHOĞLU
27 Kasım 2018, Salı
GÜNÜN TARİHİ: 23 KASIM 1914

Birinci Dünya Harbine istemeyerek de olsa iştirak etmek mecburiyetinde kalan Osmanlı, hemen bütün cephelerde büyük fâcialar yaşadı, büyük toprak kaybına uğradı ve çok da zayiat verdi. 

Başlangıçta hiç hesapta olmadığı halde, dört yıllık savaşın ardından, şehitlerin, gazilerin ve muhaceret neticesi dağılan, yahut telef olanların yekûnu dört milyona baliğ oldu. Yaşanan fâciaların, elbette ki bir kaderî vechesi vardır. Hikmet lisânıyla bunların izahı mümkündür. 

Ancak, Meclis ve hükümet dışlanarak, sultan ve sadrâzam adeta hiçe sayılarak, hele hele diplomasinin esâmisi dahi okunmayarak girişilmiş olan bir savaşın mantığını anlamanın, bunu vatan evlâtlarına izah etmenin mümkinatı görünmüyor. 

* * * 

Said Halim Paşa, ilk istifasını geri aldı. Ancak, İttihatçı komitacıların baskıcı taleplerinin sonu gelmedi. 

Ülke, bir yandan harp halinde iken, bütün cephelerde bir "küçük kıyâmet" yaşanırken, komitacılar makam, mevki ve para derdine düşmüş, bunları elde etmek için de hükümetin başına üşüşmüşlerdi. 

1917 yılı başlarına gelindiğinde, Said Halim Paşa daha fazla dayanamaz ve bu kez hiç geri almamacasına Sultan Reşad'a istifasını sunar. (3 Şubat 1917) 

Zaten, bu istifanın hemen ardından çapsız ve ehliyetsiz biri olduğu halde, Talat Paşa'nın Sadâret makamına getirtilmesi gösteriyor ki, olup biten bütün karanlık işlerin gerisinde İttihatçı komitalar var. 

Eski telgraf müdürü iken, Meclis Başkanı ve Dahiliye Vekili de olan Talat Beyin, komitacılar tarafından en çok istenen bir İttihatçı olduğu uzun zamandan beri bilinmekteydi. Fakat, kabiliyet ve ehliyetsizliği sebebiyle, onu bir türlü Sadrazamlık makamına getirtemiyorlardı. 

Sonunda ve bilhassa devletin en zayıf bir noktada bulunduğu bir zamanda, Talat Paşa hükümetin tepesine getirtilmiş oldu. 

Diplomasiyi bilmeyen, askerlikten dahi hiç anlamayan Talat Beyin, günümüze kadar yansıyan en büyük özelliklerinden biri, Ermenilere yönelik "Tehcir Kânunu"nu çıkarttırmış olması; diğeri ise, o tarihlerde Türkiye'de aktif şekilde teşkilâtlanmaya başlayan Masonların hemen her isteğini yerine getirmeye çalışmasıdır. 

(NOT: Yerinde ve usûlünce kullanılan diplomasi, bir ülke için en az askerî kuvvet kadar önemlidir. Askeriyenin siyasetin emrinde olması ve siyasilerin de muhtemel bir savaşa meydan/mahal vermemek için diplomasiyi lâyıkı vechiyle kullanması ise, hayatî derecede önemlidir. Çok kritik bir süreçten geçtiğimiz şu günlerde de, dileriz ki, siyasilerimiz tarihten dersler çıkarır, mâzide yaşanan hatalara düşmez ve ülkeyi, milleti herhangi bir zarara uğratmadan süreci başarıyla yönetirler.)

Dünyanın çivisi çıktı

Birinci Dünya Savaşı’nın fitili 1914 yılı sonlarında Avrupa'da ateşlendi; ancak, "çocukları ihtiyarlatacak derecede" dehşetli olan bu harp belâsı, bilhassa Osmanlı ve İslâm dünyasını vurdu. Gerek toprak kaybı, gerekse can ve mal kaybı itibariyle, en büyük zararı yine Osmanlı Devleti gördü.

Harbe iştirak eden tarafları şu şekilde kategorize etmek mümkün: 

* Osmanlı–Alman ittifakına Avusturya–Macaristan da dahil olmuştur. 

* Karşı cephede, İngiltere, Fransa, Rusya ve bilâhare Amerika yer almıştır. 

Savaşın sonlarına doğru ise, Yunanistan, Sırbistan ve Romanya da karşı cephede yer aldıklarını ilân etmişlerdir.

Okunma Sayısı: 1641
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı