Osmanlı Devleti, harbin başından sonuna kadar beş büyük cephede savaştı. Bunlar sırasıyla şöyledir: Kafkas, Çanakkale, Galiçya, Irak ve Suriye Cephesi. Şimdi de bu cephelerin durumunu özetlemeye çalışalım.
Kafkas Cephesi
Bu cephede Osmanlı ile Rusya savaşıyordu. Osmanlı Ermenileri de, savaşın kızışmasıyla birlikte Rusların safına geçti. Ermeni çeteciler, ateş gücü yüksek Rus ordusuna hem kılavuzluk yaptı, hem de sivil Müslüman halktan sayısız mâsumu katletti. Haliyle, Müslümanlar da yer yer misillemede bulundu.
Osmanlı’nın en büyük kaybı Sarıkamış'ta Allahuekber Dağları’nda yaşandı. 1915'in başlarında yaşanan ağır kış şartları içinde cepheye giden askerlerden on binlercesi soğuk, açlık ve hastalıktan kırılarak şehit düştü.
Said Nursî de, tahminen 4500 kişilik milis kuvvetlerinin başında Gönüllü Alay Kumandanı olarak, bu cephede harbetti. Askerlerinin ve talebelerinin çoğunu şehit veren Üstad Bediüzzaman, son Bitlis savunmasında 3 Mart 1916'da ayağı kırık ve üç mermi darbesiyle yaralı halde Rusların eline esir düştü. Esaret hayatı, 1918'in Haziran'ında son buldu.
Çanakkale Cephesi
Bu cephede, Osmanlı'nın karşısında bir kuvvetler koalisyonu vardı. Karşı cephenin başını İngiltere çekiyordu. Ayrıca, İngiliz Ülkeler Topluluğu denilen Büyük Britanya’ya bağlı (çoğu sömürge) devletlerden de sayıları yüz binleri aşan asker yığıldı bu cepheye.
Çanakkale harbi, biri denizde, biri karada olmak üzere iki etapta ve iki merhalede yaşandı. Boğaz Harbi, 18 Mart'ta zaferle neticelendi. Nisan'da Anzak Koyunda başlayıp Gelibolu Yarımadası’nı kaplayan kara savaşları ise, 1916 senesinin Ocak ayında nihayet buldu. Bu sahada, karşılıklı olarak yüz binlerce sayıda can ve mal telefatı yaşandı.
Galiçya Cephesi
Bu cephenin adı bilinse de, mahiyeti pek bilinmiyor. Coğrafî olarak, Karpat Dağları’nın kuzeyine tekabül ediyor. Bugün itibariyle, bir kısmı Ukrayna'nın batısında, bir diğer kısmı ise Polonya'nın güneyinde kalıyor.
Savaş şiddetlendiğinde, Almanya batıdan gelecek Fransız saldırılarına, Avusturya-Macaristan kuvvetleri ise, doğuda kalan Galiçya Cephesi’nde Rus saldırılarına mukabele edecekti. Ne var ki, Avusturya-Macaristan bu işi başaramadı. İlerleyen Rus kuvvetleri, Karpat Dağlarının kuzey eteğine kadar gelip dayandı. Bunun üzerine, müttefiklerimiz, Osmanlı ordusundan yardım talebinde bulundu.
Çanakkale muharebelerinden zaferle çıkan 30 bin kadar Osmanlı askeri tren katarlarıyla cepheye sevk edildi. 1916 yılı Eylül'ünde bölgeye intikal eden Osmanlı ve Rus kuvvetleri arasında şiddetli çarpışmalar yaşandı. Mağlûbiyet kaçınılmaz oldu. Bu cephenin dağlık bir bölgesinde Müslüman (Türk) Şehitliği var.
Irak Cephesi
I. Dünya Harbi’nin ilk safhasında açılan cephelerden biridir. Buradaki zengin petrol yataklarına gözünü diken İngilizler, 1914'ün Ekim ayında Bahreyn, Kasım ayında da Basra'yı işgal etti. Bunun üzerine, yerli kuvvetlerle müşterek hareket eden Osmanlı ordusu, şiddetli bir taarruz harekâtı başlattı. Taarruzda başarısız olmayı kendine yediremeyen cephe komutanı Yüzbaşı Süleyman Bey, bunalıma girerek intihar etti. Haliyle, bu da büyük bir moral çöküntüsüne sebebiyet verdi. Ama, çarpışmalar bütün şiddetiyle yine de devam etti. Asker ve ateş gücü yüksek İngilizler, ayrıca Hindistan'dan sayıları yüz bini aşan silâhlı birlikler getirtti. Büyük bir kuvvetle taarruza geçen İngilizler, 11 Mart 1917'de Bağdat'ı, bir buçuk yıl sonra da Musul’u işgal etti.
(NOT: Bir sonraki son bölüm “Sîna-Filistin-Suriye Cephesi” ve SONUÇ değerlendirmesi.