"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cinayetin istişaresi (!)

M. Latif SALİHOĞLU
05 Mayıs 2025, Pazartesi
İslâmiyete hizmet adına “cinayetli istişare” olmaz. Kezâ, adam vurmak-öldürmek için meşveret yapılmaz.

Esâsen, istişarenin ruhuna aykırı olan bu türden meseleler, meşveret ve şurânın gündemine dahi alınmaz.

Çünkü, dahilde kuvvet kullanmak, cinayet işlemek, adam öldürmek, hakikat-i İslâmiyenin özüne, ruhuna aykırıdır.

Bunların hepsi tamam, eyvallah. Hak ve hakikat tam mânasıyla bu merkezde. Ama, gelin görün ki, fiiliyatta bunun tam tersine hareket edenler de oluyor ve maalesef olmuştur. Hem de yakın tarihte. Şöyle ki: 

1952’de “Malatya Hadisesi”, yahut “Yalman Sûikasti” denilen bir cinayet işlendi; tetikçi olarak da Hüseyin Üzmez’in kullanıldığı cinayetli bir tertip ayniyle vaki oldu. Yani, söz konusu cinayeti Üzmez’e ihavale eden azmettirici bir heyet, o tarihte Malatya’da toplanıyor ve kendi ıstılâhlarına göre “cinayetin istişaresi”ni yapıyor. Nihaî karar ise, oy çokluğu ile “Gazeteci Ahmet Yalman vurulsun-öldürülsün” şeklinde çıkıyor.

(NOT: Geçen Pazar günkü yazıda bu hadisenin detaylarına dair bilgi eksikliği, bazı yanlış anlamalara sebebiyet verebileceği ihtimaline binaen, bu yazı ile o bahsi ikmâle çalışalım inşallah.)

*

Bu vahim hadise ile dolaylı, yahut doğrudan ilgisi olanlardan vaktiyle dört şahıs ile birebir görüşme imkânımız oldu: Hüseyin Üzmez, O. Y. Serdengeçti, M. Cemal ve A. Mansur Hoca.

O zamanki hadisenin detaylarını ise, daha çok Mansur Hocadan dinledim. İstanbul Hırkaişerif’teki görüşmemizde bilhassa şu noktayı vurgulamak istediğini söyledi: Ben 1952’de Malatya’da yapılan istişarede vardım. Şahsen aleyhte oy kullandım. Ama, oy çokluğu ile “Yalman vurulsun” kararı çıktı.

*

Adı geçen tüm şahitlerden ve kaynaklardan-arşivlerden de araştırarak meşhûr “Malatya Hadisesi”ne dair edindiğimiz bilginin özeti aşağıdaki gibidir:

Büyük Doğucular, Milliyetçiler Derneği ve İslâm Demokrat Partisiyle fikren ve siyaseten irtibatlı olup onlarla müşterek çalışan taşradaki gruplardan “Malatya Grubu” Kasım 1952’de bir toplantı yapıyor. Toplantıda, Başbakan Menderes’le birlikte Malatya’ya geleceği bilinen Vatan gazetesi başyazarı A. Emin Yalman’ın vurulup vurulmaması konusu müzakere ediliyor. Neticede, heyetten Yalman’ın vurulması kararı çıkıyor. Kararın infazı için de, bir tetikçi lâzım. Sonunda, aranan tetikçi bulunuyor: Hüseyin Üzmez.

Karar, Üzmez’e iletiliyor. Ancak, Yalman’ın nerede vurulmasının daha uygun olacağı ona söylenmiyor. O da gidip Yalman’ın Menderes’le birlikte kaldığı otelin yakınlarında buluyor ve hemen orada üzerine şarjörü boşaltıyor. Yalman, yaralı halde kurtuluyor. Hatta, bir hafta kadar sonra gidip tetikçisiyle hapishanede görüşüyor, onunla söyleşi bile yapıyor.

Nitekim, 29 Kasım 1952 tarihli Vatan gazetesinin manşet haberi bu görüşmeye dairdir. Üzmez, bu hadisede kullanıldığını ve yaptığından dolayı da pişman olduğunu ifade ederek şunu itiraf ediyor: “Beni sizi vurmaya memur etmişlerdi. Vurmasaydım, beni öldüreceklerdi.”

*

Gerek Tarihçe–i Hayat ve gerekse Emirdağ Lâhikası gibi eserlerde beş–altı yerde  “Malatya Hadisesi”nden söz ediliyor.

O bahislerde, söz konusu cinayetli hadisenin kumpasçılar tarafından önce Demokratlara ve Nur Talebelerine fatura edilmeye çalışıldığı, 25 yerde soruşturma açıldığı, fakat savcıların “Suç delili bulamıyoruz” diyerek takibi bıraktıkları belirtilirken; hemen ardından, soruşturmanın seyri değiştirilerek, yukarıda adı geçen gruplara yönelik mahkemelerin açıldığı hususu dikkat nazarllarına sunuluyor. Mahkeme kararı ile Necip Fazıl, Osman Yüksel, M. Cemal Bayındır’ın da aralarında olduğu 40 kişi “irtibatlı” diye ceza verilerek hapse konuluyor.

Okunma Sayısı: 1898
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Raşit örenel

    5.5.2025 22:46:25

    Anlaşıldı. Bundan sonra meşveretlerde konuşulmaması gerekenlere giriş. Endoktrinasyona hızlı giriş.

  • Ömer

    5.5.2025 14:59:38

    Zübeyir abiden beri yapılan iştişarelerde hiç yanılmamıştır, sıkıntı bunu son zamanlarda meşveret ederek sindiremeyen mevki, makam, şan, şöhret ve enesini havuzda eritemeyenlerdir. Fırsatçı çok…

  • Mehmet Kaşlıoğlu

    5.5.2025 14:36:14

    Tarihte vukû bulan bazı hadiselerin biribirine çok benzer cihetleri var. Bugüne ait makaleyi okurken zihnim maziye gitti ve mezkûr sûikastin emsali olan başka bir sûikasti hatırladım. Anarşist M.Ali Ağca Hristiyan âleminin ruhanî reisi olan Papa'yı katletmek için bir sûikast tevessül ve teşebbüsünde bulunmuştu.Ne âcip ve gariptir ki Papa bu müessif hadiseden yaralı olarak kurtulmuştu. Bilâhare Ağca irtikâp ettiği gayr-i insanî cürümden dolayı pişmaniyetini beyan etmiş ve Papa'dan af dilemişti. Papa bu talebe müsbet cevap vermiş ve bizzat Ağca'nın mahpus olduğu hapishanedeki hücresinde kendisiyle görüşmüştü. M.Ali Ağca görüşme esnasında Papa'nın elini öpmüş ve kendisi için dua etmesini istemişti. Papa-Ağca, Yalman-Üzmez

  • Latif Salihoğlu

    5.5.2025 13:05:06

    Hemen bütün dinî grup ve cemaatlerin kendilerine göre bir istişare-meşvereti heyetleri var. Hatta, bu tabirlerle kendini isimlendirmiş olanları da var. Lâkin, şahıs merkezli olanların istisnasız tamamı, haklı ve şerî şurânın usûlüne göre değil, yukarıdan gelen emir ve direktiflere göre toplanıp istişare yaparlar. Ama yöntem, adına ne denirse densin, şuranın ruhuna uygun değil. Esasen, onun içindir ki, “haklı ve şer’î olan ve olmayan şurâlar”dan da söz edilmiş. Nitekim, biz de bu yazının başlığına (!) işaretini koyarak söz konusu anlam farkına tâ baştan dikkat çekmek istedik. Tıpkı “Türkçe Ezan (!)” meselesinde de yaptığımız gibi. Yanı, başkasının zannı gibi Türkçe Ezan olmaz. Ayrıca, yazının ilk cümlelerinde de cinayetin istişaresi olmaz, bu mahiyetteki bir görüşme şer’î meşveretin ruhuna aykırı olduğunu vurguladık. Netice itibarıyla, başkası kendi menfî hareketine “istişare-meşveret” ismini vermesiyle, yahut kılıfını giydirmesiyle, o yapılan işin şer’î ve meşrû olduğunu göstermez.

  • Ekrem Başcı

    5.5.2025 10:52:37

    Bu konuya başlık olarak hâlâ ısrarla "istişare", geçen yazıda "meşveret" kelimesinin kullanması son derece yanlıştır. Kavram kullanımı hatası vardır. Siyasi ya da dünyevi toplantılar -toplanmalar "istişare, meşveret" kategorisinden değildir. Bir vakıadır, bir hadisedir. Bu kavram yanılgısından derhal dönülmeli ve gerekli düzeltmeler yapılmalıdır. Aksi durumda yanlış ve nahoş örnekler üzerinden "istişare" kavramına bilinçli ve ya bilinçsiz bir şekilde zarar vermiş olunur, olunuyor.!

  • Hüseyin İlhan

    5.5.2025 07:05:21

    Bunlar nasıl dava adamı imiş hayret.Bir fikri ancak ve ancak çürütürseniz yok edersiniz.Eğer o fikirde hak,adalet var ve vicdanlarda makes buluyırsa asla kaba kuvvet ile yokedilemeyeceği dünya tarihinde binlerce tekerrür ile sabittir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı