"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çözüm, ciddiyet-samimiyet ister

M. Latif SALİHOĞLU
03 Ağustos 2015, Pazartesi 12:48
Kan ve barut kokusu, ortalığı yeniden istilâ etmeye başladı.

Kimsenin ne can emniyeti kaldı, ne mal emniyeti. Yangınların, patlamaların nerede vuku bulacağı, kurşunlara kimin hedef olacağı belli değil.

Kan döküldüğü ölçüde anaların feryâdı da yükselmeye devam ediyor, ne yazık ki...

Aynı dine mensup, aynı kıbleye yönelen, aynı ülkenin vatandaşı olanların feryâdı gibi gözyaşları da biribirine karışıp gidiyor, vâ esefâ...

Ne acı bir tablo, ne feci bir durum, ne kahredici bir manzara; aman yâ Rabbî!

* * *

Oysa, beş-altı senedir milletimiz ne güzel “Çözüm Süreci” ninnileriyle oyalanıp uyutuldu:

* İcabında baldıran zehiri bile içilecek; ama, akan kardeş kanı mutlaka durdurulmaya çalışılacaktı.

* Çekilen acılar dindirilecek; artık analar ağlamayacaktı.

* Kimilerinin siyasî hayatına mal olsa bile, bu keşmekeşliğe muhakkak bir çözüm yolu bulunacaktı.

* O yollardan biri Oslo, İmralı, Kandil gibi yerlerle yarı açık, yarı gizli görüşmelerde bulunmaktı.

* Bir başka yol olarak, Dolmabahçe’de “mutabakat”; olmadı “irade beyanı” denemesi yapılacaktı. 

* Diyarbakır meydanında “Kürt kardeşlerimiz”le birlikte elele tutuşup “Megri megri” (Ağlama ağlama) şarkıları söylenecekti.

* Doğu’daki şehir mitinglerinde Nur Risâleleri ve Kürtçe Kur’ân gibi kudsî değerlerle meydanlar dalgalandırılacak; milliyetçilik denen “asabiyet-i câhiliye” ayaklar altına alınmaktan çekinilmeyecekti.

* Ve, daha neler neler yapılacak, edilecek, söylenecekti...

Amma ve lâkin, bütün bu “cek-cak”ların olmazsa olmaz bir şartı, yani bir karşılığı olacaktı: Kürt kardeşlerimiz, seçimlerde bize oy verecek...

Eğer oy yoksa, “Çözüm” de yok. Eğer oy yoksa, Kürt sorunu da yok. Ne çözümü? Ne Kürt sorunu?

Artık “Kürt kardeşim” falan da yok, bilesiniz! Sizi gidi nankörler sizi...

* * *

Burada meseleyi abarttığımızı, mübalâğa yaptığımızı düşünenler olabilir. Varsın olsun; önemi yok.

Zira, zerrece bir şüphem kalmadı ki, mahiyeti hep meçhûlde tutulan şu “Çözüm Süreci” hikâyesinin temel hedefi siyasî ikbâl ve menfaat hesabına yönelikti.

Keza, zerrece şüphem kalmadı ki, yüzde 10’luk seçim barajı da, yine bu siyasî hesaplar sebebiyle kaldırılmadı.

Nitekim, konu gündeme her geldiğinde verilen karşılık şu oldu: “Bu barajı ben mi koydum ki tutup kaldırayım?”

İyi de, 2010’daki referandumla kaldırttığın maddeler için neden aynı şeyleri söylemedin? Demek ki, işine nasıl geliyorsa öyle...

Demek ki, asıl mesele hürriyet, demokrasi, insan hakları, Kürt kardeşlerin derdi falan değil; doğrudan siyasî rant, siyasî ikbâl, politik menfaat...

Oysa, orta yerde bir temel insan hak ve hürriyetleri meselesi varsa, bunu hiçbir şekilde siyasî menfaat hesaplarına göre ele almamalı; tutup meseleyi bir o yana, bir bu yana eğip bükmeye çalışmamalı..

Siyasî veya ideolojik hesaba endeksli olarak Kürt meselesine bakanlar, ciddî ve samimî olamazlar.

Ciddiyet ve samimiyet olmadan da, böylesine kronikleşmiş bir mesele asla çözülmez, çözülemez.

İşte, tarafların durumu da, geldikleri nokta da, onların bu hayatî meselede ne derece tutarsız, ciddiyetsiz ve samimiyetsiz olduğunu gösteriyor.

* * *

Bu yazıyı okuyanların bir kısmı şöyle bir tenkitte de bulunabilir: Canım siz de hep hükûmete vuruyorsunuz, hep iktidar tarafını eleştiriyorsunuz? Böyle tarafgirlik olur mu?

Elcevap: Ey azizler! Tarafların adı üstünde: Bir tarafta devlet-hükümet var; diğer tarafta ise terör örgütü var.

Biz bir terör örgütünü tenkit edecek kadar olsun ciddiye almıyor ve ona değer vermiyoruz. Şimdiye kadar da değer vermiş değiliz.

Onun işi-gücü zaten vahşet kusmaktır. Kezâ, dizginlerinin kimin elinde olduğu belli değil. Türkiye ve İslâmiyet düşmanlarının örgütle sürekli temasta olduğunda da şüphemiz yok.

Önemli olan, insanlarımızı o cereyana mecbur ve mahkûm durumda bırakmamak, gençlerimizin o örgüte meyletmesine meydan-fırsat vermemektir. Bunun için de tutarlı ve samimî olunmalı ki, esasen devlet ve hükûmetten beklentimiz bu yöndedir.

Sadece biz değil, toplumun çok geniş bir kesimi “Çözüm Süreci” denilen muammayı temenni ve duâ ile karşıladı. Umumî beklenti, hep müsbet bir neticenin alınması yönünde oldu.

Ne var ki, bütün bu beklenti ve temenniler neredeyse boşa çıkartıldı. Toplum, adeta sukût-u hayale uğratıldı. 

* * *

Her şeye rağmen, yine de ümitsiz, karamsar olmamalı.

Dert ne olursa olsun, devâsı mutlaka vardır ve devlet-hükümet bu devâyı bulmak için vardır. Hikmet-i vücudu budur. Bu vazifeyi yerine getiremeyenin yapacağı en doğru hareket, aradan çekilmesi ve işi ehline bırakmasıdır.

Duâ ve temennimiz, yaşanan sıkıntıların ciddî ve samimî bir niyetle ehil kimselerce ele alınarak huzur ve barışın yeniden sağlanmaya çalışılması yönünde olmalı. Cenâb-ı Hak, bizlerin yâr ve yardımcısı olsun.

Okunma Sayısı: 4735
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    6.8.2015 00:08:44

    AKP İdarecilerinin nedense maddi menfaat işlerinde hataları olmuyor.Amma ülke,millet,din ve birlik-beraberlik oldumu hata üzerine hata yapıyorlar.ACABA NEDEN? a)SAMİMİ DEĞİLLER b)Dünyevi hırsları gözlerini döndürmüş maneviyatı dolgu malzemesi olarak kullanıyorlar c)Benim dilim varsada yazmak istemedim m,,,,,,,,,,, ile başlayan halleri olabilir diyorum.

  • Aydın

    4.8.2015 17:54:14

    Acaba Salihoğlu niyet okuma eğitimimi gördü. İsmet sıfatı bir tek peygamberlere mahsustur. Herkes yanlış yapma ihtimali vardır...ve yapıyoruz da...Ama bu yanlış isteyerek ve kasten yapıyorsak.....ALLAH indinde mesuluz....ama iyi bir niyetle bir işe kalkışır fakat sonucu beklemediğimiz gibi kötü oluyorsa...Doğru kimden gelirse alkışlamalı, yanlış kimden gelirse yermeliyiz...

  • Ercan

    3.8.2015 22:37:32

    Yazdiklariniza katiliyorum ben de benzer sekilde dusunuyorum fakat kendimede hep soruyorum biz acaba AKP ye dusmanlik mi yapiyoruzda hep elestiriyoruz diye yoksa bazi kardesler, tv de bir fedayinin dedigi gibi; "o ne derse dogru benim icin odur" mu diyor. Her seferinde vicdanima soruyorum oda rahat ol dusmanlik yapmiyorsuk fakat sonuk fikrinle hareket etme Sahsi maneviye dahil oldiyor... Rahatliyorum

  • Hüseyin İLHAN

    3.8.2015 10:39:42

    Muhterem latif bey;yazdıklarınıza itiraz edecek birinin ancak ve ancak FANATİK,TARAFGİR ve insaftan mahrum olması ile tanımlayabiliriz.Siyasi rant hesapları,şahsi çıkarlar ile çözüm olmaz ve olamıyacağı belli oldu.Evvela SAMİMİYET,SAĞLAM İRADE,KIVIRMASIZ DİK DURUŞ,ŞAHSİ MENFAATTEN ÜSTÜN ÜLKE VE MİLLET MENFAATİ olmalıdır.Ne yazıkki İHALE KANUNU 130 dan fazla değiştirmeye,refarandum ile anayasada istediğini elde etmeye,torbalarla para toplamaya,özelletirmede CUMHURİYET REKORU kırmaya,MATRAH ARTTIRIMI ile HARAÇ ALMAYA,KAYIP-KAÇAK BEDELİ ile masum millete KAMBUR YÜKLEMEYE,2B ARAZİ SATIŞI İLE yandaşı kollamaya,DERSHANELER KANUNU ile HASMI EKARTE ETMEYE ve ve TORBAYA SIKIŞTIRDIKLARI HAYDUTVARİ madde ile RİSALEİ NURları TAHRİBE SAHİP olanların kardeş kanının dökülmesi için YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ alacak kadar itibar kaybını göze alanlardan ve DÖNE DÖNE DÖNDÜREĞİ ÇATLATAN DÖNEKLERDEN ÇÖZÜM değil ÇÖZÜLME çıkar.

  • HÜSEYİN SÖNMEZ

    3.8.2015 00:19:48

    Çözüm süreci MİT ve İmralı üzerinden yürütülürse sonuç bu olur. Asıl olması gereken sürecin TBMM ve sivil toplum kuruluşları ( yani halk ) tarafından yürütülmesi gerekir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı