"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Denizli’de âdil hâkimler

M. Latif SALİHOĞLU
15 Haziran 2016, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ: 15 Haziran 1944

Bir önceki yazımızda, kahraman bir hukukçudan, Av. Bekir Berk’ten söz ettik.

Bugünkü yazımız ise, biri hanım, biri erkek olmak üzere iki kahraman hukukçu ile ilgili: Hâkim-i Âdil Ali Rıza Balaban ile Hâkime Hesnâ Şener Hanım.

Kahramanlar, öyle hemen çıkmıyor ve kolay yetişmiyor.

Zor ve çetin zamanlar, şartların alabildiğine ağırlaştığı dönemlerde belli olur kimin yiğit ve kahraman, kimin basit ve sıradan kişiler olduğu.

İşte, 1930-40’lar Türkiye’si ki, maddî ve mânevî şartların had safhada ağırlaşıp koyulaştığı, tarihte ise emsâline rastlanılmayan baskıcı ve kapkaranlık bir devirdir.

Ve, o “Eşedd-i zulüm ve istibdat devri”nde, yapılan bütün baskı ve yıldırma faaliyetlerine rağmen, korkmaya ve yılmayan bir avuç kahraman hukukçu, 15 Haziran 1944 tarihinde, Üstad Bediüzzaman, talebeleri ve eserleri hakkında ittifakla beraat kararı verir.

Yer Denizli. Burada dokuz aydır mevkuf bulunan Bediüzzaman Said Nursî ve 120’yi aşkın talebesi Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyor. 

Mazlûmların 12. duruşması, tam da 15 Haziran’a denk geldi. Ankara hükümet merkezinden şiddetli baskılar içeren talimatlar geliyor: “Said Nursî ve talebelerine en ağır cezayı verin” şeklindeki talimatlar.

Bu şiddetli baskıya daha fazla dayanamayan hâkimlerin bir kısmı, korkup dâvâdan çekilmeye mecbur oldu.

Ne var ki, duruşmada en az üç hâkimin bulunması gerekiyor. Mahkeme reisi Ali Rıza Bey, ikinci hâkimi ikna etti, ancak üçüncüsü bir türlü bulunamıyordu.

Nihayet, ortaya bir şefkat kahramanı çıktı. Senirkentli Hesna Şener Hanım, son duruşmadan bir gün evvel “Ben bu dâvada varım ve nihaî duruşmada da olmak istiyorum” dedi.

Bundan sonrasını ise, gelişmelere tanık olan bir emniyet mensubundan, 1991’de Sarıyer’deki işyerinde ziyaret ettiğimiz emekli polis Süleyman Gültekin’den dinleyelim.

Bediüzzaman hissetmiş

1944’te Denizli Adliyesinde görevli polis memuru, ziyaretimiz esnasında Hesna Şener Hanımla ilgili olarak bize anlattıkları özetle aşağıdaki gibidir.

* * *

"Denizli mahkemesinin nihaî karar gününden (15 Haziran 1944) bir gün evveldi. 

Hapishanede bulunan Said Nursî beni çağırdı ve 'Süleyman Bey, adliyeye kadar gidebilir misin?' dedi. 

"Memnuniyetle" diye cevap verince de, aynen şunları söyledi: 'Git, orada Hâkime Hesna Hanımı bul. Benim ona hususî selâmlarımı söyle. Ayrıca de ki, o benim dünya ve âhiret kardeşimdir. Ona duâ ediyorum.’ 

"Hemen doğruca gidip Adliye vardım. Hâkimler bir odada toplanmış, ertesi gün verecekleri kararı görüşüyorlardı.

“Meğerse, Ankara merkezden şiddetli bir baskı gelmiş. Hemen herkes bunun farkındaydı. Said Nursî'ye en ağır cezanın verilmesi isteniyordu. Hâkimler, bu durum karşısında çekiniyor, bilhassa son celseye katılmak istemiyorlardı. Çünkü, hâkimlerin çoğu Said Nursî tanımıştı artık. Zararsız bir insan olduğunu biliyorlardı. Dolayısıyla, ona ceza vermek istemiyorlardı. Nihaî duruşmaya katılmak istememelerinin bir sebebi hükümet korkusu ise, bir sebebi de buydu.”

“Hesna Hanım ise, Adliye’ye vardığımda, Bediüzzaman'ı pervasızca savunuyor ve mutlaka beraat kararı vermeleri gerektiğini söylüyordu. Aksi halde, vicdanlarının ve meslek haysiyetlerinin çiğnenmiş olacağını vurguluyordu. 

"Toplandıkları odaya gittim. Gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim. Hesna Hanım, Bediüzzaman Said Nursî’nin 'ilm-i hakikat sahibi' olduğunu, yani duvarın ötesini de gören bir zât olduğunu ve böyle bir zâta vicdan sahibi hiçbir hukukçunun ceza veremeyeceğini adeta haykırarak söylüyordu. 

"Beni gördüklerinde, 'Buyur Süleyman Bey' dediler. Ben de 'Beni Bediüzzaman gönderdi' deyince, ortalık bir anda buz kesti. Ordakiler adeta donup kaldılar. Herkes bir tuhaf oldu. 

“Hesna Hanım ise, için için ağlamaya başladı ve “Anlat memur be” dedi, “Anlat o ilm–i hakikat sahibi zâtın sana ne söylediğini... “

"Ben de, meseleyi olduğu gibi anlattım. Geliş sebebini aynen söyledim. Benim anlattıklarımdan öylesine etkilendiler ki, hiçbirinin daha konuşacak hali kalmadı.

“Reis Ali Bey, sadece şunu söyledi: ‘Arkadaşlar, mesele tavazzuh etmiştir. Bunun üzerine söyleyecek başka söze hacet yoktur. Ben de Hesna Hanımla aynı kanaatteyim. İstanbul’da Hukuk Mektebinde okurken, bu zatı görmüş ve biraz da olsa tanımıştım. Mübarek ve muhterem bir zattır. Ona ceza veremeyiz. Toplantımız bitmiştir. Nihaî karar verilmiştir. Hayırlı uğurlu olsun.”

* * *

Beratten sonra da serbest bırakılmayan Bediüzzaman Hazretleri, Ağustos ayı ortalarında Emirdağ’a gönderiliyor.

@salihoglulatif:

Eskiden tehlike hariçten gelirdi; mukavemet kolaydı. Şimdi ise, tehlike içeriden geliyor..."Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zannetme" tehlikesi

* * *

Sürekli şekilde düşmanı hariçte görme-gösterme tavrı, hem tedâvisi, hem mukavemet etmesi çok zor olan bir hastalıktır. Fakat, bilinmez ki hastalıktır.

* * *

Hariçte çok sayıda İslâm düşmanları ve muarızları var. Ancak, onların hiçbiri, dahildeki “sâdık ahmaklar” kadar İslâma ve Müslümana zarar vermiyor.

Okunma Sayısı: 3801
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    15.6.2016 15:01:46

    Hesna hanım Bediüzzamanın önem ve ehemmiyetini farkettiği için makam ve mevki elden gider korkusu onu korkutmamış, billakîs makamı haktan taraf kullanarak vicdanın sesini dinlemiş. Görevde sadakat, haktan yana kalemini kullanmıştır. Allah rahmet etsin...

  • Garib Doğu

    15.6.2016 13:22:31

    Şiddetli baskıların yapıldığı, tek partinin hakim olduğu bir dönemde, o şiddetli baskılara rağmen,her türlü tehlikeyi göze alıp,beraat kararını vermek her baba ve ana yiğidin kârı değil.Bu karar tarihin bir şeref levhası,bir kahramanlık destanıdır. Ve hakkı yerine oturtmada,adaleti sağlamada bir numune-i imtisaldir. Bu tarihi kararı veren hakimleri,minnet ve şükranla anıyor,kabirlerine sağnak sağnak nur ve rahmet yağmasını cenab-ı Hak'tan en samimi dileklerimle niyaz ediyorum.

  • CESUR ADAM

    15.6.2016 11:37:30

    Allah o HAK-HUKUK ile ADALET li karar veren hakim ve hakimeden ebeden razı olsun.Rabbim şu mübarek günler hürmetine DİNİ İSTİSMAR EDİP HARAMLARLA KARNINI ŞİŞİRENLERİN HAK-HUKUKU ÇİĞNEYİP ADALET i silmesinin cezalarını yarın değil bugün versin.

  • demokrat

    15.6.2016 08:47:08

    üç dip not...üç harika tespit;ANLAYANA...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı