"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünyada mahşer sorgusu

M. Latif SALİHOĞLU
21 Haziran 2018, Perşembe
Şahsî hayatında, dinin emir ve yasaklarına uyup uymamanın karşılığı Dâr-ı Âhiret’tedir. Cezâ da, mükâfat da orada verilir.

Şu dünyada, hiç kimse bir başka kimseyi Rûz-i Mahşer’deki gibi sorgulayamaz; yapıp ettiklerinden dolayı sorgu-suâle tâbi tutamaz. Böyle bir hakkı yoktur; haddi de değildir.

Bu hakikatin tanzim ve ifade yeri “Tekellüm-ü İlâhî”den gelen ve “Sıfat-ı Kelâm”a istinad eden “Şeriat-ı Meşhûre” dairesidir.

Cezâsı gibi mükâfatı da bu dünyada görülen-verilen şeriat ise, “Vasf-ı İrade”ye istinad eden “Tekvinî Şeriat”tır ki, bir ismi de “Yaratılış Kànunları”dır: Buna kim uyarsa fayda görür; uymayan ise zarar eder, ceza görür.

(NOT: Bahsi geçen bu her iki şeriata dair daha geniş bilgi için, Lemâat’taki “El-Hakku ya’lu...” bahsine bakınız.)

* * *

Demek ki, özel hayat dairesi ile bağlantılı olarak yaşanan bilumum Cennetlik veya Cehennemlik hallerin (mükâfat veya mücâzat olarak) karşılığı bu dünyada kesilemez, verilemez. Aksi halde, Dâr-ı Âhiret’e ve Mahkeme-i Kübrâ’ya lüzûm kalmaz.

Hakikat-i hal bu merkezde iken, tutup insanları siyaset meydanlarında veya seçim kampanyaları esnasında âdeta “âhiret sorgulaması” tarzında sorgu-suâle tâbi tutmak, olsa olsa işin zıvanadan çıktığını göstermek anlamını taşır.

Yani, meselâ hiç kimse meydanlardan bangır bangır bağırarak bir başkasının namazını, orucunu, vesâir ibadetini Allah’ın kullarına şikâyet eder bir tazda eleştirip sorgulayamaz. Hele hele, bu türden bir sorgu-suâl polemiğini siyaset arenasına taşıyamaz. Taşırsa şayet, o kimse “aşk-ı İslâmiyet”i “aşk-ı siyaset”e fedâ etmiş demektir.

İşte, bu ve benzerî mânâdaki zarar ve tehlikelere karşı, bilmecburiyet siyasete temas etmek durumunda Bediüzzaman Hazretleri, hayatının iki ayrı safhasında pür endişe ile “Eyvâh!” diyerek, ümmetin fertlerine gerekli ikaz ve ihtarlarda bulunmuştur.

Birinci “Eyvâh”ı, 1909’da İttihad-ı Muhammedî Cemiyetinin kuruluş hengâmesine tevâfuk ediyor. Umuma ait olan bu “ism-i mukaddes”in, bir takım siyasî garaz ve menfaatlere âlet edilmesi tehlikesinden endişe ediyor. Hatta “Nihayet derecede korktum” diyor.

İkinci “Eyvâh”ı ise, 1948’de Fevzi Paşa’nın başkanlığında teşkil olunan ve dinî mukaddesatı siyasete âlet etme istidadı gösteren Millet Partisi’nin kuruluş safhasına denk düşüyor. Tam da o vetirede, siyasî ve içtimaî derslere ağırlık veren “Üçüncü Said” devresinin başladığını her tarafa duyurarak alenen ilân etmiş oldu.

Velhâsıl, bu her iki “Eyvâh”ın da öncelikli sebep ve gerekçesi, dinin siyasete âlet edilmeye çalışılmasıdır ki, bütün dost ve kardeşlerini bu noktada dikkat ve teyakkuz içinde olmaya sevk ediyor.

GÜNÜN TARİHİ: 21 Haziran 1037

İbn-i Sînâ

Bir çok ilim dalında yazmış olduğu müstesnâ eserleriyle çağları aşarak şöhretini günümüze kadar taşıyan Buhara doğumlu İbn-i Sînâ, 21 Haziran 1037’de İran’ın Hamedan şehrinde vefât etti.

İktisat Risâlesi’nde İbn-i Sînâ’nın ismi şu şekilde zikrediliyor: “İslâm hükemasının Eflâtun’u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı, dâhi-i meşhûr Ebu Ali İbn-i Sînâ...”

Batı dünyasında da büyük kabul gören ve “Avicenna” ismiyle yâd edilen İbn-i Sînâ, vefat ettiğinde henüz 57 yaşındaydı. Cenâb-ı Hak, ona rahmet ve mağfiret eylesin.

***

@salihoglulatif:

İstanbul'un tarihî siluetini koruyamayan, bozan... Bu tarihî şehri betonarme kulelere boğduran zihniyet, 24 Haziran'dan sonra Millet Bahçeleri yapacakmış... Sen git, o yutturmaca rantiyecilik numaranı külâhıma anlat.

Okunma Sayısı: 5353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    21.6.2018 12:35:41

    TOKİ ilk binaları yaparken şehrimde 15 yıl önce TARLA olan yere imar çıkarttı ve binaları yaptı.Vatandaşa ise hala daha şehre yakın yerde yeni yeni imar verilen yerler var.Şimdi dikkat buyurun.TOK, nin inşaat yaptığı yere E.1.80.Mesela 1000 metrekare yere toplam 1800 metrekarelik bina yapıyorsunuz.Fakat aynı bölgede şahsın yerine E.0.90 Yani TOKİ'ye verilen inşaat hakkının yarısıdırBu şahıslar TC'nin vatandaşı değilmi?Neden kamu-şahıs ayrımı yapılıyor.Düpedüz HAKSIZLIK-MÜTEAHHİT ile TOKİ arasında haksız rekabettir.Yine TOKİnin yaptığı inşaatlarda YAPIDENETİM YOK.Müteaahit veya vatandaşın yaptığı inşaatta YAPI DENETİM MECBURİYETİ VARDIR.Bu hal maliyetlere yansımaktadır. ADALET ismini partinize koymakla ADİL OLAMAZSINIZ.ve ADALET 'ten bahsetmeye de hakkınız yoktur.

  • HÜSEYİN İLHAN

    21.6.2018 12:26:19

    Muhterem Latif kardeşim;Hatırlarsınız BURSA Şehrine İSTANBUL dan gelirken Dürdane rampasından sonra ULUCAMİNİN İKİ MİNARESİ KOLLARINI AÇMIŞDA SİZİ KUCAKLAR gibi,yine ULUDAĞ O HAŞMET VE YEŞİL DENİZ haliyle sizi bağrına basar gibi idi.DOĞANBEY KENTSEL DÖNÜŞÜMü diyerek bu güzelliklere,Osmanlının ilk payitahtına düşmanın dahi böyle bir cinayeti işleyeceğini tasavvur edemiyorum.Bu bölgede 1986 da ANAP lı belediye 5 katlı imar revizyonu planlamıştı.AKP li belediye ise ilk başta 8 katlı binalar yapacaktı.Birden kim,hangi güç ve hangi akıla bu binaları TOKİ MARİFETİ ile 25 kata yakın yaparak resmen TARİHE-BURSAMIZA VE ULUDAĞIN BAĞRINA HANÇER SOKTULAR.Şimdi ise yıkacaklarmış.Yahu 1 MİLYAR(KATRİLYON ESKİ RAKAM İLE)Bu israfı bu bedeli millete ödetmeye hakkınız varmı. Bu binalarda ASANSÖR PROBLEM.TOKİ GÜDÜMÜNDEKİ YÖNETİM PROBLEM. Cenab-ı HAK CC.bu afet ve musibetten inşaallah 24 HAZİRANDA MÜSLÜMAN MİLLETİMİZN KURTULMASINI NASİP ETSİN.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı