"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Durum ağırlaştı; %49 da yetmez

M. Latif SALİHOĞLU
12 Ağustos 2015, Çarşamba
Evet, 7 Haziran öncesine göre, Türkiye’nin iç ve dış sorunları daha da ağırlaştı.

Alabildiğine ciddileşip ağırlaşan bu yeni durum karşısında, bir partinin meselâ yüzde 49 oy alarak tek başına iktidara gelmesi bile yetersiz kalır.

Bu sebeple, en az iki partinin bir araya gelerek geniş tabanlı bir koalisyon hükümetini kurmaları lâzım, hatta elzem hale gelmiş.

Mevcut vaziyet ve genel gidişat, o derece ciddiyet ve ehemmiyet kazanmış durumda, yani.

* * *

Bir taraftan da, siyasî ve askerî cenahta çare-çözüm arayışları devam edip gidiyor. Bu arada, 45 günlük sürenin ilk 35 günü, iki büyük partinin koalisyon kurabilme manevrasıyla geçti, geçiyor.

Şayet, bir AKP-CHP koalisyon hükûmeti kurulamazsa, “istikşâfi” görüşmelerle güven verici bir başka formülün devreye sokulması imkânsız görünüyor.

Görüşmelerin neticesiz kalması halinde ise, 45 günlük kànunî sürenin hoyratça kullanıldığı ve asıl maksadın ülkeyi yeni bir seçime doğru sürüklemek için, “istikşâfi” denen şeyin serâpa bir oyalama taktiğinden ibaret olduğu yönündeki düşünce ve kanaatler, kamuoyu nezdinde de pekişmiş olacak.

Bu hususun netleşmesi için, uzun bir zamana ihtiyaç yok; en fazla iki gün sonra meselenin vüzûha kavuşması bekleniyor.

Zoraki seçim çare değil

Karakteristik özellikleri itibariyle sürprizlere de gebe olan siyasî yapının önünde yekûn 8-10 günlük kritik bir süre var.

Bu süre zarfında millete ve piyasalara güven verecek bir koalisyon hükûmeti kurulamazsa, Türkiye, mecburen bir erken genel seçimle karşı karşıya gelecek. Çünkü, mevcut kànun öyle emrediyor.

Peki, böylesine mecburi ve zoraki bir erken seçim, günden güne ağırlaşan iç ve dış sorunların üstesinden gelebilecek kadar güçlü yeni bir “tek parti iktidarı”na elverişli görünüyor mu?

Ne yazık ki, görünmüyor.

Zira, bir erken seçim olsa bile herhangi bir partinin yüzde 50’yi aşarak tek başına iktidara gelmesi şimdilik ihtimal dahilinde görünmediği gibi, bıçak sırtındaki bir tek parti iktidarının, fevkalâde ağırlaşmış durumdaki müzmin dertlere devâ olacağına da maalesef ihtimal veremiyoruz.

Dolayısıyla, neticesi meçhûl ve meşkûk bir erken seçime gitmek yerine, Meclis’te geniş tabanlı bir hükûmetin teşkil edilmesi, bugün itibariyle ülkenin menfaatine daha uygun düşeceği yönünde halkta ciddî bir beklentinin var olduğunu görüyoruz.

Ne var ki, halkın beklentisi ile iradesini “küresel siyaset mühendisliği”ne kaptırmış olanların hesabı birbirini tutmuyor.

Zaten, en büyük sıkıntı da bu noktadan kaynaklanıyor.

Fikir yok, şahıs var

Türkiye, 12 Darbesinden bu yana lider bazlı, şahsa endeksli politikalarla yönetiliyor.

Esasında yönetilemiyor. Çünkü, asıl yönetici ya da istediği tarafa yönlendirici olanlar perde gerisinde. Zahirde gördüklerimiz, milletin iradesinden çok hariçteki cereyanların iradesine tabi ve onların güdümünde siyaset yapmaktalar.

Eğer öyle olmasaydı, son otuz yıllık süreçte, mevcut sıkıntıların hiç olmazsa bir tanesini halledebilirdik. Ne var ki, tam tersine bir durumla karşı karşıyayız. Eski sıkıntılara, her hamlede yeni bir sıkıntı ekleniyor, yahut eklemleniyor.

Fert ve toplum olarak, 12 Eylül’den (1980) itibaren adeta narkozlandık. Dozajı hayli yüksek olan o narkozun etkisinden hâlâ kurtulabilmiş değiliz. Şayet kurtulmuş olsaydık, "Demokrasi içinde çare tükenmez" diye düşünmek ve çare aramaya koyulmak yerine, otuz yıldır tekrarlayıp durduğumuz "Canım, oy verecek başka adam mı var?" zavallılığına düşmezdik.

* * *

Bakın, 12 Eylül Darbesini “tartışmasız derecede haklı” bulan Özal iktidarının hemen ardından, PKK Bekaa’da boy göstermeye ve bilumum gayr-ı memnunları bünyesinde toplamaya başladı.

Bu örgüt, başlangıçta küçümsendi; küçümsendikçe de büyüdü. 

Örgütün güçlenip büyümesinin mühim bir sebebi de, yine aynı Özal iktidarları dönemindeki Körfez Harbi, yani ecnebilerin yaptığı Irak operasyonlarıdır.

PKK’nın siyaseten de güçlenmesi ve Irak’ın son bir operasyonla darmadağın hale getirilmesi ise, “Özal modeli”nin daha dindar versiyonu olan “Lider Erdoğan”ın tek başına iktidar dönemlerine denk düşürüldü.

Dahası, kronikleşen bu dertlerin üzerine ayrıca kanlı-muhaceretli Suriye krizi ve insanlık dışı IŞİD belâsı gibi yeni sıkıntılar eklenerek, bunların tamamı birden üzerimize boca edilmeye başlandı.

Biz bütün bu belâ ve sıkıntılara karşı engin fikirlerle, köklü misyonlarla, tecrübe edilmiş metotlarla karşı çıkıp mücadele edeceğimize, hepsini bir tarafa iterek, tek adam siyasetiyle iktifa etme yolunu seçtik.

Seçtik de ne oldu?

İşte, geldiğimiz tablo ortada:

Suriye ve Mısır’la bütün bağları kopardık. Diğer kardeş ve komşu ülkelerle papaz olduk. Altı yıldır konuşup durduğumuz “Çözüm Süreci”ne dair inandırıcılığımızı kaybettik.

Şimdi durum çok daha vahim bir noktaya geldi. İşin içine İmralı, Kandil, Kobani, Rojava, Goran gibi çetrefilli merkezler ile kantonel unsurlar da dahil edildi.

İşte, bütün bu sıkıntıların aşılması için, Türkiye’de HDP’nin dışlanmadığı fevkalâde geniş yelpazeli bir mutabakatın sağlanması zaruret halini almış durumda.

Siyaset, hukuk ve demokrasi zemininde bir çıkış yolu bulmak ve Meclis çatısı altında problemleri çözmede formüller üretmek için var. Parti menfaatinden önce ülkenin menfaatini düşünerek, tek çarenin erken seçim olduğu dayatmasından uzak durulması gerektiğini düşünüyoruz.

* * *

@salihoglulatif: Seçim, demokrasinin olmazsa olmaz en meşrû zeminlerinden biridir. Fakat, sırf parti menfaati uğruna bu önemli krediyi tüketmekten de çekinmek lâzım. Hele ki, millet seçim yorgunu ise...

Okunma Sayısı: 3074
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nazım Aydın

    12.8.2015 13:08:37

    Latif Bey kardeş çok teşekürler,enfes bir makale olmuş.Lakin paylaştım,akp zihniyetinin hoşuna gitmedi;fakat çoğunluk güzel bir yazı olmuş diye geri dönüşümler oldu...

  • Rüstem Garzanlı

    12.8.2015 10:38:29

    Latif bey; bu mühteşem bilgi kaynağınıza ilâve edebilecek bir şey bulamıyorum, hâza gönülden tebrikler, kardeşim. Meseleyi takviye ve te'yit bakımdan şunu ifade etmek istiyorum. Sizin de değindiğiniz gibi mesele millet olsa, zaten millet tek partiyi istemiyor, bir koalisyon istemiştir. Madem ki İrade milltindir, o zaman milettin iradesine saygı gösterip güçlü bir koaalisyon ile hükümet kurulmalıdır. Ama inanmıyorum, mesele parti ve şahsi olduğu zaten gidişatan anlaşılıyor. Türkiye'nin bugünkü meselesi, biran evvel hükümet kurulsun. "çözüm süreci" ne inandırıcı bir şekilde el atılsın. Latif bey, malümûnuz bizde bir söz var:" Pêşiyâ; jı paşîyâre tıştekî neştiye" siz de bize birşey bırakmamışsınız. Allah razi olsun. Umarım ki buyaziniz ilgili yerlere ulaşır....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı