"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Efgânî ve Abduh düşmanlığı

M. Latif SALİHOĞLU
18 Nisan 2015, Cumartesi
Mısırlı âlim Muhammed Abduh, 1849 yılı başlarında Nil Deltasında doğdu; 1905 Temmuz’unda İskenderiye’de vefat etti.

Afgan asıllı büyük âlim Cemaleddin Efgânî ise, 1838’de Kâbil yakınlarında doğdu; Mart 1897’de İstanbul’da vefat etti. 1944’te onun için Afganistan’ın başkenti Kâbil’e nakl-i kubûr yapıldı.

* * *

Kısaca “Abduh” ve “Efgânî” diye anılan bu iki meşhûr muasır zât, kaba hatlarıyla din bilgini, siyaset uzmanı, hürriyetçi, eğitimci, reformcu, aktivist yönleriyle bilinip tanınıyorlar.

Bediüzzaman Said Nursî ise, onların hürriyet, meşrûtiyet, muktesid siyaset ve İttihad-ı İslâma taraftarlık yönlerini takdir ederek, bazı noktalarda “selefler”i arasında isimlerini zikrediyor.

* * *

Bu iki muasır âlimin yaşadığı dönemde, Osmanlı ve İslâm dünyasının hemen tamamında monarşik yönetimler var. Şahıs merkezli “zayıf istibdat” hükümfermâdır. Şahıs tahakkümü ve lider sultası altında milletin kàhir ekseriyeti inim inim inliyor.

Bunlar ve Namık Kemâller gibi basiretli zâtlar, monarşik saltanat sistemlerinin artık sona doğru yaklaştığını gördüler ve meydana gelecek “yeni hâl”ler için, milletin bekàsı adına formül arayışını hızlandırmaya çalıştılar.

Basireti kapanmış ve—bırakın geleceği—gidişâtı bile okuyamayan yalaka tabiatlı kimseler ise, sultanların, kralların, ağaların etrafında pervâne gibi dönmekten başka fazla birşey yapmadılar. 

İlâveten yapabildikleri tek şey, hürriyet-meşrûtiyet taraftarı olup kànun hâkimiyetine zemin hazırlamak için büyük gayret gösteren cevvâl, hamiyetli zatları bir taraftan iktidara jurnallemek, bir taraftan da her türlü yalan, iftira ve karalama taktikleriyle onları ümmet nazarında itibarsızlaştırmaya çalışmaktan ibaretti.

Maalesef, benzer tabiata sahip kimselere günümüzde bile mebzûl miktarda rastlamak mümkün.

Olanca hırçınlığı ve taassubuyla, tarihe mal olmuş himmeti büyük, hamiyeti yüksek bu değerli zatlara buğz ile hücûm etmeyi, karalamayı, hatta hakaret yağdırmayı bile marifet telâkki ediyorlar.

* * *

Böyleleri o zamanda yaşasaydılar, hiç şüphe yok ki monarşik sistemden yana tavır koyarlardı.

Hiç tereddütsüz, istibdata taraf olur, müstebid rejimden yana bir tutum içine girerlerdi.

Hürriyet-meşrûtiyet arayışlarını gayr-ı meşrû ilân eder, bu maksada matuf her türlü hareketin cezalandırılmasını isterlerdi.

Kànun hakimiyeti yerine şahıs hakimiyetini, “Kuvvet kànunda olmalı” yerine “Kuvvet de, otorite de şahısta olmalı” prensibini savunurlardı.

Bunların asla hakiki meşveret ve şûrâ diye bir dertleri olmazdı; tepeden inmeci bir sistemin savunucusu, hatta meddahı kesilirlerdi.

Esasen, büyük ölçüde hâlen öyledirler. Bu mânadaki huyları her fırsatta depreşiyor, her vesileyle hemen nüksediveriyor.

* * *

Abduh, Efgânî ve Namık Kemâl gibi zatlara günümüzde kin, buğz ve öfke ile hücûm edenlerin, sırf bu meşhûrlara olan düşmanlığı sebebiyle bu derece ileri gittiğini düşünmüyorum.

Günümüzdeki bu tür bağnazlıkların arka plânında doğrudan doğruya Bediüzzaman Said Nursî düşmanlığı yatıyor. Meslek ve meşrep taassubuyla hareket ettikleri için de, insafları kurumuş, vicdanları çürümüşcesine saldırıyorlar.

Bazıları doğrudan Said Nursî’ye saldırmak yerine, tâ yüz küsûr sene evvel vefat etmiş zâtları hedef tahtasına koyarak dolaylı yollardan mesaj vermeye çalışıyorlar.

Açıkça ifade edelim: Bunlar, zımnen hürriyet ve demokrasi muarızlarıdırlar. Hep diktatörlüğe taraf olup fikren de ona yatkındırlar. 

Kezâ, fiiliyatta da daima darbecilere taraf olmuşlar, onlara yakınlık göstermişler, içli-dışlı olmaktan hiç sıkılmamışlar.

Dahası, iktidar gücü kimde ise, ona yaranmaktan da çekinmemişler.

Bu noktada bukalemun tabiatlı oldukları için, türlü zigzaklara rağmen yüzlerinin kızardığı şimdiye kadar görülmüş değil. 

* * *

Durakta beklemeye sabrı-tahammülü olmayan, ilk gelen iktidar dolmuşuna binmekte tereddüt göstermeyen bu kaypak fikirli kimselerin insanlara ve topluma doğru istikameti göstermesi imkân ve ihtimâl harici. Sadece cerbeze yönleri kuvvetli ve daima kuvvetliden yana tavır geliştirdikleri için, yer yer etkili olabiliyorlar.

Bunlara aldanmamak için, evveliyatlarını bilmek ve dönem dönem yüzlerine taktıkları maskeleri usûlce indirmek gerek.

Aksi halde, bu milletin evlâtlarına hakiki hürriyetperververler ile istibdat taraflarını, demokrasi ile otokrasi fedâilerini, kànun hakimiyetinden yana olanlar ise lider sultasından yana olanları birbirinden tefrik ederek anlatmak kolay olmayacak.

Nitekim, bugüne kadar da hiç kolay olmadı. Buna rağmen, doğruları anlatmaktan yılmamalı; olanca azim ve kararlılığıyla hakikatleri anlatmaya devam etmeli.

Sonunda, hakkın ve doğrunun galip geleceğine bütün kuvvetimizle inanarak...

* * *

@salihoglulatif: Bazı kimselerde ikide bir nükseden şiddetli “Abduh ve Efgânî düşmanlığı”nın zımnında Üstad Bediüzzaman’a olan kin ve hüsûmet ateşi yatıyor. Karşılarında Abduh veya Efgânîci kimse bulunmadığına göre, bunlar dolaylı şekilde Risâle-i Nur hareketini karalamaya çalışıyorlar.

Okunma Sayısı: 3281
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ahmed said

    23.4.2015 10:43:36

    latif kardeşim abduh ile cemal efendinin dinde reform isteklerini ve çabalarını da kabullenemeyiz.Öteki meziyetlerine eyvallah ama reformistliklerine asla

  • İrfan

    23.4.2015 02:03:38

    Efgani ve Abduh'a yönelik eleştirilerin hatta Namık Kemal'e yönelik eleştiri ve ithamların asıl amacının Said Nursi hazretlerini karalamak olduğu konusunda sayın yazarın yaklaşımı çok yanlış. Sayın yazar adı geçen bu üç isme Said Nursi Hazretlerini neden kalkan yapıyor acaba? Ben adı geçen üç isimle (efgani,abduh,namık kemal) ilgili eleştiri ve ithamların çoğunu biliyorum. Bu eleştiri ve ithamları yapanların bazıları Said Nursi Hazretleri ile ilgili de eleştiri yapsalar da Said Nursi Hazretlerini ehli sünnet dışına çıkaran yok. Efgani ve Abduh'u ise ehli sünnet dairesinin dışına çıkarıyorlar. Daha doğrusu bu iki isim sözleri, yazıları ile kendileri bu dairenin dışına çıkıyor. Sayın yazar Efgani ve Abduh'a hangi noktalardan itiraz edildiği meselesine hiç girmemiş. Sayın yazar mesela Rahmetli Ahmet Davutoğlu Hocanın kitabından bu kişilerle ilgili alıntılar yapsa ve cevabını verse daha aydınlatıcı olur.

  • serkan küçük

    20.4.2015 19:05:05

    Sadece hoşunuza giden yorumları yayınlıyorsunuz sanırım...

  • Ali Vefalı

    18.4.2015 17:47:26

    Güzel tespiler. Bu iki zata aşırı düşmanlığın arkasında, yine dehşetli Risalei Nur düşmanlığı yatıyor. Şunu kesinlikle gördük ve biliyoruz ki, müslümanlık konusunda ahkam kesenlerin, Risalei Nura ve Üstada saldırıları, ateistlerden aşağı değil fazladır. Hemde öyle, sinirli, dehşetli inat ve iftiralarla saldırıyorlar ki Allah muhafaza.

  • garip talebe

    18.4.2015 17:04:56

    Nurcularimiz Bediuzzaman'a hakaret edilince ayilacak sanirim.Neyseki maskelerin dusecegi gunler cok uzakta degil.Safdiller hala cellatlarinin pesinde kosuyor.

  • Emine

    18.4.2015 13:25:52

    Ben de birkaç gün önce Cemaleddin Efgânî düşmanlığı yazılarına rastlamıştım. Gerçekte nasıl biri olduğunu merak etmiştim. Bu hakikatleri bizle paylaştığınız için Allah razı olsun.

  • Garib Doğu

    18.4.2015 11:33:04

    R.Kalyoncu kardeşimiz makalede belirtilmeyen önemli bir hususu güzelce izah ederek,makalenin güzelliğine bir güzellik katmıştır.Tebrik ediyorum.Yazarımız, Üstadımızın ittihadı İslamda seleflerim dediği Muhammed Abduh ve Celaddin Afga'iyi doğru tanıtmış,bu zatların şahsında Üstadı hedef alan zevatı da mükemmel ve ölçülü bir şekilde tarif etmiştir.Buna ilave edilecek bir şey bulamıyorum.Yalnız şunu derim; bu makaleyi kesip zaman zaman okumak gerekiyor.Çünkü sakat bir zihniyeti açık ve net olarak ortaya koymuş.Bunları tanıyıp tuzaklarına düşmemek için,bu zihniyet sahiplerini iyi tanımak lazımdır.Bu zihniyet sahipleri,ifrat ile tefritten kurtulmadıkları için sürekli sosyal keşmekeşliklere sebep oluyorlar.Toplumu yanlış yönlendirerek siyasi ve içtima-i sıkıntılara neden oluyorlar.Bugünkü hal bunun en büyük delilidir.

  • R.Kalyoncu

    18.4.2015 09:40:39

    Yazılarını yakînen takip ettiğimiz değerli Yazar dostumuz, yine ilginç bir konuya değinmiş. Hoşgörüsüne sığınarak, bir noktayı dikkatlerine sunmak isterim. Risalelere vakıf olmayan bazı harici münekkidler; makalede anılan zevatın hürriyetçi ve İttihad-ı İslȃm noktasındaki düşüncelerini tasvip eden Bediüzzaman Hz.lerinin; sanki onların tüm fikriyatına taraftarmış gibi bir zehaba kapılıyorlar. Oysa, Afganî ve özellikle Abduh’un ehl-i sünnete muhalif bir takım reformist fikriyatının tasvibi söz konusu değildir. Namık Kemal’e gelince; merhumun vatanperver ve hürriyetçi fikirleri meşhurdur. Hürriyetçi olması sebebiyle Sultanla ters düşmüştür, fakat Sultanın ve kardeşi V. Murat’ın samimi dostu idi. Nitekim Sultan kendisini sürgüne göndermiş ama ailesine maaş bağlatmıştır. Netice itibariyle; muhterem Yazarın da belirttiği bu zevata düşman olmanın bir anlamı yoktur ve lȃkin onların fikirlerinin tümüyle kabul veya reddi yerine; objektif bir şekilde tahlili gerekir.

  • Süleyman Yaprak

    18.4.2015 06:52:29

    Mükemmel tespitler. Harfiyyen fikriyatima ve müsahedatima tercümanlik etmissiniz. Allah razi olsun. Hani demis ya; "ben de ayni kanaatteyim fakat bu kadar veciz ve belig cevap ancak Bediüzzamana yarasir" iste o misal :)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı