"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Felsefe düzenbazları

M. Latif SALİHOĞLU
25 Eylül 2025, Perşembe
Felsefenin iki ana akımı var: Biri “Kur’ân’la barışık” olan, diğeri “Kur’ân’a muarız” giden felsefe.

Kur’ân ile barışık felsefe, Allah’ın varlığını-birliğini kabul eder. Hatta, kâinatın nizamı için bunu zarurî görür. 

Kur’ân’a muarız bir yolda giden felsefe ise, Allah’ı tanımadığı gibi, vahyi de kabul etmez. Dahası, peygamberleri küçümseyerek dalâlet vâdisinde koşturur: “Peygamberler hiç zahmet çekmeden, hiç emek sarf etmeden yükseldiler, meşhur oldular; biz ise, çalışarak, araştırarak yükseldik” derler. Kibir ve enaniyet, muhakeme ufkunu daralttığı gibi, basiretlerini de bağlayıp düğüm attırmış.

*

Bir zamanlar dindar camia içinde kaldıkları halde, sonradan yollarını ayırıp felsefe ile kafayı bozmuş bazı düzenbazlar var. Onların konuşmalarını uzun uzadıya dinledim. Kendince çok mantıklı-tutarlı şeyler söylüyorlar ve güya insanların ufkunu açıyorlar.

Şunu hemen ifade edeyim ki: Hakkı-hakikati bilmeden bunları dinleyenlerin tesir altına girmeleri kuvvetle muhtemeldir. Zira, doğru ve tutarlı, câzip ve tumturaklı sözcüklerin arasına batıl yöne endeksli öyle pusulaları yerleştiriyorlar ki, tahkikî imana sahip olmayanların bu şeytanî tuzağı görmesi, fark etmesi kolay değil. 

Burada dinleyenlerin işini zorlaştıran en sinsî tuzak da şudur: O düzenbazlar, bakıyorsun dokuz tane düzgün ve etkileyici cümle kuruyor; ama, araya bir tane de pusula koyarak, yüzde yüz kat’iyetinde zihinleri kıblenin tam aksi yönüne doğru sevk etmeye çalışıyorlar.

Kısaca, “doğru ile yanlışı aynı paket içinde sunmak” kadar aldatıcı bir şey olamaz. Münafıklığın en ustaca yapılan zehirleme numarasıdır bu…

*

Felsefe düzenbazlarının ahkâm kesercesine yaptığı konuşmaları dinlerken, Said Nursî, Nurculuk ve Nur Risalelerine dair söyledikleri bilhassa dikkatimi çekti. Baktım, bu konuda birbirine benzer şeyler söylüyorlar. Daha doğrusu, benzer yalanları, yanlışları, aslı astarı olmayan iddiaları hiç utanıp sıkılmadan sıralayıp duruyorlar. Öyle ki, yer yer kafalarının içine tükürmeden edemedim. Zira, çok akıllı diye geçinen bu heriflerin göz göre göre yalan söylemesi, hakikaten tahammül sınırlarını zorluyor. 

*

Risale-i Nur hareketi ile Gülen hareketini aynîleştirerek konuşan o düzenbazlar, ayrıca şu tarz zırvaları dillendiriyorlar: “Said Nursî, dinî bazı meseleleri ve bilhassa imanî hakikatleri fenlerin diliyle, modernite ile, yahut aklî-mantıkî delillerle izaha-ispata çalışıyor. Bu bir zaaftır. Hiç hoşuma gitmeyen bir yöntemdir bu. Buna hiç gerek yok. Zaten bu yüzden Nur Risalerini okumadım ve Nur hareketinden hep uzak durdum…”

El-insaf yahu! Dinî ölçüleri koyan Allah da, fen ilimlerini koyan (haşa) başkası mı? İkisi de Allah’ın ayetleri, kanunları, namusları değil mi? Bunları nasıl birbirinden ayırmaya çalışırsınız? Yoksa, sırf Risale-i Nur’dan uzak durmak için kendince geliştirdiğiniz bir kılıf, bir gerekçe mi bu?

Hem, din ilimleri ile fen ilimlerinin birbirini teyid ve tasdik ettiğini ortaya koymanın ne zararı var ki, bu metottan bu kadar rahatsız oluyorsunuz?

Hem, dinî ilimler Cenab-ı Hakkın “kelâm sıfatı”na ve fen ilimleri de O’nun (cc) “irade sıfatı”na dayanmıyor mu?

Kezâ, siz “ism-i Hakîm”den ne anlıyorsunuz? Bu esma-i İlâhiye, her şeyi hikmet nazarıyla temâşâ etmeyi ve aynı nazar ile dinî-imanî meseleleri izah ve ispat etmeyi gerektirmiyor mu?

Hem meselâ size sorulsa ki “Cehennem nerededir?” Acaba, ism-i Hakîm’e müracaat etmeden, meseleyi izah ve ikna sadedinde ağzınızı açabilir misiniz?

Son söz yerine, Said Nursî’nin Sebilürreşad’da çıkan bir sözünü iktibasen sunalım: “Ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, manevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslâm cemiyetinin ana direği budur.”

Okunma Sayısı: 2280
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yiğitoğlu

    25.09.2025 14:54:06

    Varlık âlemini ve onda cereyan eden hâdiseleri sahipsiz ve tesadüfe bağlı sanarak onlara kendi aklıyla izah getirmeye kalkışmaktan materyalizm ve Darwinizm birçok batıl fikir ve cereyan ortaya çıkmıştır. Kınalızade’nin çok güzel bir sözü var. Buyuruyor ki: “İki nokta arasındaki düz çizgi bir tanedir. Ama iki nokta arasından sonsuz eğri çizgiler geçer." Metafizik sahada, İslâm’a zıt olan felsefî görüşlerin her biri eğri bir çizgidir. Batıl dinlerin ve dalalet fırkalarının da hepsi birer eğri çizgidirler. İnsanın mahiyeti, kâinata gönderiliş gayesi, eşyanın hakikati, hâdiselerin hikmeti gibi hususlarda İlâhî irşada dayanmayan ve peygamber tebliğiyle bilinmeyen hiçbir “tahmin, hayal ve zan” insan kalbini tatmin edemez ve edemiyor. Öyleyse menfi Felsefenin düzanbazlıliklarına kulak vermenin bir espirisi yok.

  • Avni Aladağ

    25.09.2025 11:59:08

    Maalesef nurcuların çoğu bu nifak cereyanlarına hizmet eder vaziyetteler,yalakalık yapıyorlar mal,makam bekliyorlar...

  • Mustafa Yalçın

    25.09.2025 11:45:11

    Şeytanın ilka etmekte olduğu vesveselerden biri: "Yahu, şu koyun veya inek, eğer Kadîr ve Alîm-i Ezelî'nin nakşı, mülkü olmuş olsa idi bu kadar miskin, bîçare olmazlardı. Eğer bâtınlarında, içlerinde Alîm, Kadîr, Mürîd bir Sâni'in kalemi çalışmış olsaydı bu kadar cahil, yetim, miskin olmazlardı." diyen ve cinnî şeytanlara üstad olan ey şeytan-ı insî! Cenab-ı Hak, her şeye lâyıkını veriyor ve maslahata göre veriyor. Eğer atâsı, in'amı bu kaideden hariç olsa idi senin eşeğinin kulağı senden ve senin üstadlarından daha akıllı, daha âlim olması lâzımdı. Ve senin parmağın içinde senin şuur ve iktidarından daha çok bir şuur, bir iktidar yaratırdı. Demek her şeyin bir haddi var. O şey, o had ile mukayyeddir. Kader, her şeye bir miktar ve o miktara göre bir kalıp vermiştir. Feyyaz-ı Mutlak'tan aldığı feyze olan kabiliyeti o kalıba göredir. Mesnevi-i Nuriye/

  • S.topuz

    25.09.2025 03:42:32

    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ "[Her türlü kusur ve noksan sıfatlardan münezzeh ve berî olan Allah'ın (c.c.) adıyla.] Bu acib asırda ehl-i iman, Risale-i Nur'a; ve ehl-i fen ve mektep muallimleri "Asâ-yı Musa"ya şiddetle muhtaç oldukları gibi, hâfızlar ve hocalar dahi "Zülfikar"a şiddetle muhtaçtırlar. Evet mesela i'caz-ı Kur'anî (Kur'anla ilgili mu'cizeler) bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şübhe (Şüphe sebebi) ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i'cazın (mu'cizeliğin) lem'aları (Parıltıları) ve Kur'an'ın güzel nükteleri (Derin ve ince mânâlı söz ve âyetleri, İncelikleri)isbat edilmiş." Umum Risale-i Nur Şakirdleri namına SAİD NURSÎ Asa-yı Musa - 5 - 🙌🌹🤲🌹❤🌙☝️🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı