"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gazete çıkarken yaşanan maddî sıkıntılar

M. Latif SALİHOĞLU
17 Şubat 2018, Cumartesi
Yeni Asya’nın kuruluş safhası (11)

Mevsim, kış - kıyamet. Tarih, 1970 Şubat’ı. Elde - avuçta para yok; ama, yine de gazete çıkacak... Peki, nasıl olacaktı bu iş?

Evet, bir siyasî buhran içinde doğan Yeni Asya’nın kuruluş vetiresinde, anlaşılan o ki, maddî sıkıntı da had safhada.

Öyle ki, çıkacak günlük gazetenin, ilk etapta sadece İstanbul ve çevresine dağıtımı yapılması düşünülüyor. Çünkü, Türkiye genelindeki dağıtım, o günkü şartlarda çok masraflı görünüyor. Altından kalkılacak gibi değil. 

Hizmetin bu yönüne Mehmet Kutlular bakıyor. Birinci derece sorumlu ve selâhiyetli odur.

Kutlular, “İşte Hayatım” isimli kitabında, gazetenin isim tesbitinden başlayarak, o kritik dönemde yaşanan maddî sıkıntıları, ilgili kitaptan aşağıda iktibasen verdiğimiz ifadelerle anlatıyor.

* * *

Sayfa 119: Günlük gazetenin isim tesbiti Zübeyir Ağabey zamanında oldu. Yani, o henüz hayatta idi.

Bu isim, teklif edilen bir çok ismin arasından seçildi. Tercih noktasında, Üstad Hazretleri’nin âlem-i İslâm’da Asya kıt’asının geniş ve büyük olması yönüyle, “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır” sözünü esas alarak, benzeri işaretler birer sebep olarak addedildi.

Bir diğer husus, iddiasız ve mutedil görünen bir isim olması. Ayrıca, yayın hayatına geçiş gününden bir önceki gün Asya’yı Avrupa’ya bağlayan Boğaz Köprüsü’nün temeli atılmıştı. Bu tevafuk da “Yeni Asya” isminin tercihinde rol oynamıştı. Hatta, ilk manşetimiz ve Mustafa Polat’ın başyazısının konusu bu haberi duyuruyor ve yorumluyordu. Böylece, Yeni Asya 21 Şubat 1970’de yayın hayatına başlamış oldu.

Mehmet Kutlular, “İşte Hayatım” isimli kitabında, yakın tarih olaylarına ve bilhassa İttihad ile Yeni Asya’nın kuruluş safhasına tanıklık edip önemli ölçüde ışık tutuyor.

* * *

İlk etapta, Anadolu’ya dağıtım yapılmayacaktı. Çünkü Anadolu dağıtımı büyük bir malî külfet getiriyordu. Sadece İstanbul dağıtımı olacaktı. Anadolu dağıtımı, ancak resmî ilân hakkı elde edip, belirli mukannen bir gelir garantisine kavuştuktan sonra gerçekleştirebileceğimiz bir durumdu. O zaman resmî ilân hakkı elde etme süresi altı aydı.

Bu şartlarda günlük bir gazetenin, resmî ilân hakkı olmaksızın, altı ay süre ile çıkmasını sağlayacak meblâğı 150.000 TL. olarak tesbit ettik. Altı ay için 150.000 TL. lâzımdı. Bu parayı bulabilmenin planlarını yaptık.

Tam çıkmaya yakın, Mustafa Polat (Allah rahmet eylesin), Gürbüz Azak (O da İttihad’da ressam olarak çalışıyordu) kendi aralarında konuşmuşlar; gazeteyi Anadolu’ya da dağıtmamız gerektiğini, bunu şiddetle istendiğini bildirdiler bana. İstanbul’dakiler de, “Olur mu? Ne yapıp yapalım, Anadolu’ya da gönderelim” diyorlardı.

“Kardeşim! Bu kolay değil, paramız yok” karşılığını verdim. “Ağabey, çok fazla para lâzım değil. 150.000 TL ile olur bu” diyerek, beni ikna etmeye çalıştılar.

“150.000 TL bulurum da, ‘Bununla resmî ilâna nasıl geçeriz’i düşünüyorum ben?” diye direttimse de; onlar, ‘Ağabey sen hiç merak etme’ dediler ve beni ikna ettiler. Biz yayına başladık. Gazeteyi, ilk 15 gün dağıtıma kabul etmediler. Kendi imkânlarımızla Anadolu’ya gönderdik.

Şimdi olduğu gibi iki dağıtım şirketi vardı: Gameda ve Hür Dağıtım. Hür Dağıtım on beş gün sonra bizi kabul etti. Ama, para su gibi gitmeye başladı. Malî yönden kriz baş gösterdi. “Karz-borç toplayalım” dedik. O zamanın şartlarında karz da yetmedi.

Sonra dindar, bize de dost, Osman Alptekin isminde bir zat vardı. “Alptekin Konfeksiyon” isimli bir firması vardı. Bize, “Siz cemaatsiniz, gazetesiniz. Ben size konfeksiyon malı vereyim. Bunları satıp parasını kullanın. Bana bir sene sonra ödersiniz” dedi. (Konfeksiyon işinde para tahsili hep uzun vadelidir. Malı senetle, altı ay bir sene vadeli verirler.) Bize de cazip geldi. “Olur” dedik. “150.000 TL’sına, altı ay da resmî ilâna geçeriz” demişti, Mustafa Polat ve Gürbüz Azak. Rakam tam 1.050.000 TL’sına yükseldi, resmî ilâna geçme süresi içinde. Tabiî, her ikisine de, “Siz beni aldattınız, hiç alâkası var mı bunun 150.000’lerle” diye çıkışınca; onlar da, “Ağabey! Biz öyle demesek sen de buna evet demezdin” diyorlardı.

(Devamı var)

.........................................

NOT: Bugün Ankara’daki kitap fuarındayız. 21 Şubat’a kadar sürecek olan dizi yazıya, Pazartesi günü kaldığımız yerden inşaallah devam etmek üzere. MLS

Okunma Sayısı: 2199
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • eyup demirci

    17.2.2018 16:17:54

    Latif Abi, Allah razı olsun çok güzel bir yazı dizisi olmuş keyifle okuyoruz. Başta Kutlular abi olmak üzere hepinizden yazarlardan okuyanlardan tüm emeği gecenlerden ve ahirete irtihal edenlerden Allah razı olsun sağlık huzur iman versin ahirete imanla gocebilen hakiki nur talebelerinden etsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı