"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hamam tellâkı Lâle Devrini bitirdi

M. Latif SALİHOĞLU
28 Eylül 2017, Perşembe
GÜNÜN TARİHİ: 28 EYLÜL 1730

Osmanlı Devleti’nin merkezi olan İstanbul'da, uzun zamandır sancıları yaşanan bir ihtilâl, bir ayaklanma hadisesi 29 Eylül 1730’da patlak verdi.

Bu kanlı hadise ile birlikte, yaklaşık 13 yıldır devam eden Lâle Devri de sona ermiş oldu.

O devirde, birçok yeniliğin (resim, san'at, icat, süs, motif, keşif...) yanı sıra, dünyevîleşme, manevî gaflet, zevk û safâ, iç politikada rehavet, diplomaside uyuşukluk, güvenlikte laçkalık gibi menfi haller, adeta ayyuka çıkmış vaziyette idi.

Avrupalı sömürgecilerin (özellikle İngilizlerin) Osmanlı mülküne musallat olması, İngiliz casusların dahilî ihtilâfı körüklemeye başlaması, hatta Vehhabilik hareketinin canlandırılması, kendini en çok bu dönemde göstermeye başladı.

Önemli bir nokta şudur: İsyancılar, bir yandan "Fakir halk, zahire bulamıyor" diye de propaganda yaparken, bir taraftan da zahire ambarlarını tâlân ettirip yaktırıyor; bununla, kıtlığın daha fazla hissedilmesini temine çalışıyorlardı. Böylelikle, âlemin nazarında kendi gerekçelerini kuvvetlendirmiş oluyorlardı. (NOT: Aynı taktik, hemen bütün ihtilâlciler tarafından kullanılageldi: 12 Eylül Darbesini yapanların "ihtilâli olgunlaştırma"ya dair itiraflarını hatırlayın.)

Bu hatırlatmalardan sonra, şimdi o meşhûr ismiyle “Patrona Halil İsyanı” hadisesini biraz daha yakından görmeye çalışalım.

“İstemezüüük!” çığlıkları

Saltanat ve Saray çevresi dahil, kısa sürede İstanbul'u baştan sona yangın yerine döndüren, sayısız yıkım ve tâlânı netice veren bu çılgınca hadisenin başını çeken şahıs, bir Yeniçeri esnafı (hamam tellâkı) olan Patrona Halil.

Bu şahsın Arnavut asıllı olduğu, bir müddet Patrona isimli gemide levendlik (gözüpek asker) yaptığı, Yeniçeri Ocağına bağlılığı yanı sıra değişik sahalarda esnaflık mesleğini de sürdürdüğü tarih kitaplarında kaydediliyor.

Bu hadise, aynı zamanda Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın, yakınlarının ve daha sonra isyancı elebaşıların da başını götürdü. İsyancılara 37 kelle bağışlayan Padişah ise, 27 yıllık saltanatını kaybetti.

* * *

İsyancıların elindeki en büyük kozlardan ve halkı tahrik edecek en önemli gerekçelerden biri, 13 yıldır Sadrazamlık makamında bulunan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın tutum ve yönetim politikalarıydı.

Lâle Devri’ne damgasını vuran İbrahim Paşa’nın politikaları, esasen bu devrin tâ kendisi sayılır.

Bu devrede, birçok yenilik yapıldı, pekçok belde fethedildi. Tabiî, birçok belde de kaybedildi.

İlk matbaanın kuruluşu (1727), harikulâde san'atlı çeşmelerin (Topkapı ve Üsküdar'da III. Ahmed Çeşmesi) camilerin (Lâleli Camii), sarayların ve ihtişamlı kasırların (Kâğıthane, Sadabad) inşası, askerîyede (karada-denizde) yeni düzenlemelere gidilmesi, bu dönemin en önemli özelliklerinden.

* * *

Patrona Halil İsyanı, Sultan III. Ahmed'in "İran seferi bahanesi"yle neredeyse iki aydır gidip kaldığı "Üsküdar askerî karargâhı"nda bulunduğu esnada başladı.

İsyan dalgasının bütün İstanbul'u etkisi altına aldığını gören padişah, gece karanlığında maiyetiyle birlikte gizlice Topkapı Sarayı’na döndü ve duruma vaziyet etmeye koyuldu. Ancak, iş işten çıkmış ve öfkeli isyancıların önüne geçilmez bir hal almıştı.

Padişah, kendi sonunun da yaklaştığının farkındaydı. Fakat, o son bir ümitle, isyancılar tarafından kellesi istenenleri harcamayı düşündü.

Kellesi koparılmak istenenler listesinde tam tamına 37 isim vardı. Liste başında ise Sadrâzam Damat İbrahim Paşa’nın ismi yer alıyordu. Listenin içinde, ayrıca Kaptan–ı Derya ile Dahiliye Nazırı olan zatların isimleri de vardı.

Padişah, zorbalara boyun eğdi. Kellesi istenen zatları önce idam ettirdi, ardından da inandırmak için cesetlerini isyancıların toplandığı Et Meydanına (Aksaray) gönderdi.

Ne var ki, âsiler bununla da iktifa etmedi. Onlar, padişahın da tahttan çekilmesini istiyordu.

Bu maksatla, öküz arabasıyla kendilerine gönderilen Sadrâzam'ın cesedini bir beygir kuyruğuna bağlayarak Saray'a geri gönderdiler ve hemen ardından şu yaygarayı kopardılar: "Bu, katiyen Damat İbrahim Paşa’nın cesedi değildir. Padişah bizi kandırdı. Böyle yalancılık yapan, halkını aldatan birinin sultanlığı da, halifeliği de kabul edilemez. Derhal çekilsin, gitsin. İstemezüüük!..."

III. Ahmed, dizginlerin elinden çıktığını, tavizin tavizi celbettiğini her nasılsa anladı ve isyancılarla şöyle bir anlaşmanın yolunu tuttu: "Benim ve aile efradımın hayatına dokunulmaması şartıyla, tahttan ferâgat edebilirim" dedi. Âsiler bu şartı kabul etti. III. Ahmed de, saltanatı kuzeni olan Şehzade I. Mahmud'a devrettiğini açıkladı.

* * *

İlk günlerde, kısmî bir sükûnet sağlanmış gibi göründü.

Bu arada, Patrona Halil de Beylerbeyi makamına oturdu. Ne var ki, bu şahıs yerinde rahat oturan biri değildi. Liyakatı olmadığı halde, bir yüksek makamı işgal etmiş, aynı zamanda devletin, hükümetin her işine karışır bir vaziyet almıştı.

Kılık kıyafeti de pejmürde olan bu şahsın afra-tafrası, gün geldi artık çekilmez bir hal aldı. Vezir ile Sultan dahi ondan usanmaya başladı.

Baktılar ki, olacak gibi değil. Bir gece (15 Kasım 1730) ona ve has adamlarına tuzak kuruldu. Padişahın önemli bir hususta onlara danışmak istediği haberi gönderildi.

Adamlarıyla birlikte Topkapı Sarayına gelen Patrona, Revan Köşkü civarında ansızın derdest edilip topluca imha edildi. Böylelikle, iki aydır devam eden kargaşa sona erdi, ortalık nisbeten sükûnet buldu.

Okunma Sayısı: 3928
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı