"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

I. Meclis’te bir yıldız: Hüseyin Avni Bey

M. Latif SALİHOĞLU
22 Şubat 2017, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ 22 Şubat 1948

Birinci Meclis’in (1920-23) en parlak yıldızlarından biri olan Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey (Ulaş), 22 Şubat 1948’de İstanbul’da vefat etti.

Yeni nesil, hatta Cumhuriyet nesli onu pek iyi tanımıyor, ne yazık ki... Resmî ideoloji ise, onu tâ başından beri "sakıncalı" gördüğü için, hem siyaset âleminden dışlamış, hem de adeta defterden silmiş, bu büyük vatanperveri.

Başkası ne yaparsa yapsın, bizim bir vazifemiz, Hüseyin Avni Bey gibi vatanını, milletini canından çok seven gözüpek hürriyet kahramanlarını rahmetle anmak, onları yeni nesillere tanıtmak ve bilhassa unutturmamaktır... İşte, bundan 70 sene evvel vefat eden o büyük insanın kısacık bir biyografisi.

* * *

1887 Erzurum (Kümbet) doğumlu olan Hüseyin Avni Bey, ileriki yıllarda, daha çok hürriyetçi-demokrat kişiliğiyle önplana çıktı.

İlk ve orta tahsilinden sonra, İstanbul'da hukuk tahsilini yaptı. Avukat oldu. Yedeksubay olarak I. Dünya Savaşı ile İstiklâl Harbi’ne katıldı. 1918'de Kars'ta kurulan Millî İslâm Şûrâ'sının hukuk müşavirliğini yaptı. Hemen ardından, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucuları arasında yerini aldı.

1919'da yapılan Erzurum ve Sivas Kongrelerine iştirak etti. 1919 yılı sonlarında yapılan seçimlerde Erzurum mebusu olarak Osmanlı Meclisi’ne girdi. Bu meclisin işgalci güçler tarafından kapatılması üzerine ise, diğer mebuslarla birlikte Ankara'ya gitti. Burada da yeni teşkil olunan Birinci Meclis'te aktif görev aldı. Meclis'teki "ikinci grub"un (hürriyetçi) desteğiyle Meclis Reis Vekili seçildi.  Ne var ki, Meclis Reisiyle yıldızı bir türlü barışmadı. Şiddetli münakaşaları oldu.

* * *

İşte, böyle bir vatanperver olan Hüseyin Avni Bey, Cumhuriyet döneminin despotları tarafından her defasında dışlandı ve türlü eziyetlere mâruz bırakıldı... O da, tıpkı arkadaşı, candaşı ve dâvâ kardeşi Ali Şükrü Bey gibi dindar, vatanperver, milletperver bir şahsiyet olup, ayrıca Üstad Bediüzzaman'a dost idi.

Gariptir ki, Bediüzzaman Hazretleri’nin Ankara'ya gidip Millet Meclisi’nde "Hoşâmedî" ile karşılandığı aynı gün (9 Kasım 1922), Hüseyin Avni Bey de "Meclis Birinci Reis Vekilliği"ne seçildi. (Bkz: Aynı tarihli Zabıt Ceridesi.)

O tarihte, Rauf Orbay Başbakan, M. Kemal Meclis Reisi, Hüseyin Avni Bey de Reis Vekili iken, bir kaç ay sonra, yani 27 Mart 1923'te Ali Şükrü Bey cinayeti işlendi... Merhumun cesedi, bir türlü bulunamıyordu. Çok yönlü araştırmalardan sonra, nihayet 2 Nisan günü bir bağ evi yakınlarında bulundu.

O tarihte, Ankara büyükçe bir köy görünümündeydi. Ali Şükrü Bey’in kayıp olduğu anlaşıldıktan iki gün sonra, Hüseyin Avni Bey Meclis Kürsüsüne çıktı ve şu dokunaklı konuşmayı yaptı:

“Efendiler! Bu şerefli kürsü, bugün elim bir vazifeye sahne oluyor. Bu şerefli milletin mebusları, bugün kalpleri kan bağlamış zavallı biçareler gibi birbirlerine bakıyorlar. 

"Efendiler! Ali Şükrü Bey, iki günden beri kayıptır. Memleketin sahibi, azametli bir tarihin sahibi, nâmusuna hakim bir milletin nâmusu kayboluyor, hükümet ise bulamıyor. Allah’tan çok isterim ki, memleketin şu elim zamanlarındaki bu hal, âdi bir suç olarak zuhûr etsin. 

"Peki, ya mesele siyasî ise efendiler? O takdirde demek olur ki: ‘Bu memlekette herhangi bir fikrin serdarı ölecektir, öldürülecektir.’ 

"Ey kâbe-i millet! Sana da mı taarruz? Ey milletin mümessilleri! Sana da mı taarruz? Ey milletin mukaddesatı! Sana da mı taarruz? 

"Arkadaşlar, efendiler! Asırlardan beridir, bu milletin kurtuluşu için bayrağı çektik, mücadele verdik. Milletin kurtuluşu onun hakimiyetidir. 

"Hakimiyet demek, onun oyunu memleket içinde serbest kullanması demektir. Bir millet, sinesinden bir mebus çıkarır. O mebusun ağzı, kalemi o milletin nâmusudur. Bu nâmusa tecavüz eden eller kırılsın! Tecavüz sadece arkadaşlarımıza değil, milletin nâmusunadır. Böyle nâmussuzlar yaşamamalı.” (TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt 28, s. 227.)

Ali Şükrü Bey bertaraf edildikten sonra, ona yakın görünen şahsiyetler için de sinsî tuzaklar hazırlandı. En başta Hüseyin Avni Bey olmak üzere, Birinci Meclis'te II. Gruptan olanlar veya onlarla dostluk münasebeti bulunanlar, çeşitli vesile, hatta bahanelerle diskalifiye edildiler.

Öyle ki, başlangıçta I. Gruptan olup bilâhare farklı bir siyasî temayül içine girenler dahi topun ağzına konuldu. 1924'te T. C. Fırkasında biraraya gelen bu vatanperver kimseler, zaman içinde adeta birer vatan haini gibi gösterilmeye başlandı. Dışlandılar, mahkemelere sevk edildiler ve nihayet itilip kakılarak yeni Ankara siyasetinden uzaklaştırılmış oldular... Bu gruptan siyasete dönmek isteyenler, 1939 yılı seçimlerini beklemek zorunda kaldılar.

@salihoglulatif: RTE "Türk tipi Başkanlık Sistemi modeli şahsıma aittir" diyor. Acaba, meflûç ve müflis "Çözüm Süreci" için de aynı şeyleri söylediğini duymayan, bilmeyen var mı?

Okunma Sayısı: 5855
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı