"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Irkçılarla işbirliği (!)

M. Latif SALİHOĞLU
06 Kasım 2018, Salı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle Türkiye’deki ırkçılarla ilgili çarpıcı söz ve nutuklarına şahit oluyoruz.

Türkçülere veya Kürtçülere doğru öyle bir kılıç sallaması var ki, muhatapların tabularını adeta ortadan ikiye bölüyor. Kısa süreli de olsa, insanın içini şöyle bir hoş ediyor.

Evet, özellikle “kısa süreliğine” diyoruz. Çünkü, beyanlarında sorunlu noktalar var; keza, nutuklarında hazmı hiç de kolay olmayan pürüz ve parazitler var ki, sözlerinin ömrünü kısaltıp nasihatlerinin tesirini kırıyor.

Bunun öncelikli sebebini, bir-iki örnekleme ile aşağıda anlatmaya çalışalım.

* * *

Erdoğan, ayrılıkçı Kürtçülerin aleyhinde konuşurken, ağzından zehir-zemberek sözler dökülüyor: Gününüzü göreceksiniz; biteceksiniz, öleceksiniz, gömülüp gideceksiniz...

Erdoğan, ırkçı Türkçülerin aleyhinde konuştuğunda ise, ağzından adeta bal damlıyor: Bakın, ben Türk’üm; ama, Türkçü değilim. Dinimiz her türlü ırkçılığı reddetmiştir.

Ne güzel, ne âlâ değil mi? 

Her türlü ırkçılığı reddeden yukarıdaki sözlere herhangi bir mümin karşı gelebilir mi?

Elhak, Türkçülerle ilgili sözleri gibi Kürtçülerle ilgili sözleri de doğrudur.

Ne var ki, iki ırkçı taraf hakkındaki sözlerinde, ciddi anlamda renk ve ton farkı görülüyor: Bir kesim için “ölüm fermânı”nı gözü kapalı şekilde imzalarken, diğer taraf için gayet mülâyim ve mâkulâne  bir edâ ile “Ben sizin gibi değilim ve sizin gibi düşünmüyorum” kıvamında konuşuyor.

Peki, Türkçüler hakkında nasıl konuşmalıydı veya daha başka neler söylemeliydi?

Lâfı hiç dolandırmadan vurgulayalım; hiç olmazsa şunu söyleyebilmeliydi: Ben Türkçü olmadığım gibi, Türkçülerle beraber de değilim; onlarla herhangi bir işbirliği yapmıyorum ve onlarla herhangi bir angajman içinde değilim, olmam da. Nokta.

Kürtçülük akımının öncüsü Celâdet Bedirhan’ın 1933’te Suriye’den M. Kemal’e yazdığı mektubun can alıcı bir cümlesi: Sonradan gördük ki, Türk Ocakları size Türkçü yetiştirdiği kadar, bize de Kürtçü yetiştiriyordu. (Doz Yayın; M. K. Mektup: 22)

* * *

Bilvesile, bu tür konuların gündeme geldiği hemen her yerde ve hemen her vesile ile tarihî gerçeklere de dayalı olarak ifade ettiğimiz bir fikir ve kanaatimizi burada bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Şöyle ki:

Başıbozuk II. Avrupa’nın veled-i nâmeşrusu olan “Frenk illeti”, bu vatanda ırkçılığı körükleyerek önce Türkçülüğü doğurdu. Türkçülük, bir aksülâmel fonksiyon ifâ ederek Kürtçülüğü tetikledi. Siyasî ve ideolojik zehire bulanan Kürtçülük hareketi ise, kelimenin tam anlamıyla bir “vahşet” doğurdu.

* * *

Şimdi, bizim bu değerlendirmemizi okuyan müfrit ırkçıların bir kısmı, öyle zannediyorum ki kızarak, köpürerek, hiddete gelerek şunları diyecek: Nasıl olur da, sen bizi diğeri ile bir tutarsın? Bizi öbürü ile kıyaslamak senin haddine mi düşmüş? Bre, sen böyle bir kıyaslamayı ne hakla ve ne cüretle yaparsın?

Onlar istediğini söylesin. İstedikleri kadar hazımsızlık gösterip tepki versin. Hiç de umurumuzda değil. Bizim haktan başka bir gayemiz, hedefimiz yoktur. Şükür ki olmaz, olamaz. Madem öyle, hak nâmına olduktan sonra, fikir ve kanaatimizi hiç çekinmeden ve hiç tereddüt göstermeden yazar, söyleriz.

Dolayısıyla, şuna inanıyoruz ki: Bizimle aynı vatan sınırları içinde yaşayan ve Frenk illeti ile zehirlenmiş olan ırkçılar, aynı zamanda birbirinin velinimeti gibidirler. Biri olmadan diğeri canlanamaz veya hayat bulamaz. Yani, birbirinden kuvvet alıyorlar ve bu sûretle daha çok taraftar toplayabiliyorlar.

Bu hastalıklı unsurlar, hepimiz için faydalı olan mütekâmil bir hürriyetin, adâletin cumhuriyetin, demokrasinin tesisine çalışacaklarına, aksine, bu içtimaî nimetleri örseleyen, darbeleyen, zaafa uğratan işlerle iştigal ediyorlar.

Bizim isteğimiz ve tavsiyemiz, bunların hasmâne hissiyatı bir tarafa bırakarak, akıllarını başlarına devşirmeye çalışmaları yönündedir. Aksi halde, hem bu vatana, hem içinde bulundukları topluma, hem de İslâm birliği gayesine büyük zarar verirler, yazık ederler. 

Evet, aynı kafatasçılıkla veya sırf reaksiyoner bir bakış açısıyla gitmeleri halinde, kan ve gözyaşını artırmaktan ve medeniyet yolunda zaman kaybettirmekten başka hiçbir fayda elde edemeyeceklerini artık iyice anlamaları, hatta ezber etmeleri gerekir.

Okunma Sayısı: 1969
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı