"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“İşte paylaştığı son resimler...”

M. Latif SALİHOĞLU
13 Ağustos 2015, Perşembe
Son zamanlarda sıklıkla şu meâlde sözler duymaya başladık: “İşte arkadaşlarıyla paylaştığı son resimler...”

Gazete sayfalarında gördüğümüz veya tv ekranlarından izlediğimiz konuya dair resimli haberler, daha çok erken yaşta vefat eden, travmatik kaza geçiren, ağır şekilde hastalanan, yahut komaya giren kimselerin acınacak durumuyla  ilgili.

Söz konusu resimler, o kimselerin “sosyal medya” hesaplarında yer alıyor: Twitter, Facebook, Instagram, vesâire... O kişilerin hesaplarındaki resimlere şöyle bir bakıyorsunuz, teessüf ve teessürle “Bakmaz olaydım” diyorsunuz. Neler paylaşılmış, neler...

Arada hassasiyet, husûsiyet, mahremiyet, nezahet, nezaket, âdâb-ı muâşeret diye birşey kalmamış.

Ne yemişler, ne içmişler, nasıl eğlenmişler, nerelerde gezip tozmuşlar, kim ne tür komiklikler yapmış, birlikte ne tür şaklabanlıklar sergilenmiş, hepsi içiçe, yanyana, peşpeşe bütün takipçilere servis edilmiş.

Ayrıca, kolajlama veya montajlama yöntemleriyle daha da câzip hale getirilmiş olan söz konusu resim ve görüntülerde, ağız dolusu özendirme var. Diz boyu imrendirme var. Boğazına kadar kıskandırma var. Alabildiğine gıpta damarlarını tahrik etme iştihası, hevesi, şehveti var.

Bütün bu anlattıklarımızı uzakta değil, şu anda yakın çevremizde olup eş-dost, hısım-akraba, kardeş-arkadaş, evlâd û ıyâl diye bildiğimiz birçok kimsenin kendi adına açmış olduğu hesaplarda, sayfalarda da mebzul miktarda bulmak mümkün.

* * *

“İnternet bağımlılığı”nın ciddî bir hastalık haline geldiği hususu, artık ilim dünyası tarafından da kabul ediliyor. Şimdi de, bu amansız hastalığın başedilmesi zor yeni yeni türleri, çeşitleri zuhûr etmeye başladı.

İşte, bütün insanî değerleri altüst ve bilumum ahlâkî normları âdeta tarûmar etme eğilimine giren şu resim paylaşma âdeti de, o aynı zincirleme hastalığın kahredici bir halkasını teşkil ediyor.

Senin “Eşim, kızım, oğlum, evlâdım, torunum, kardeşim...” diyerek gözün gibi bakıp herkesten sakındığın hareminin resimlerine, “resim paylaşma furyası” sebebiyle en nâ-mahrem kimseler bile istediği gibi bakabiliyor, yani nazar edebiliyor.

Lütfen dikkat buyurun: Bu “nazar”a verme işi zorla yapılmıyor; tam aksine, isteyerek, beğenerek ve gönüllü şekilde umuma servis ediliyor.

Bu arada, sen istediğin kadar “Ben yabancı kişileri listeme dahil etmiyorum; tanımadığım kimselerle resim falan paylaşmıyorum” diye oyalanmaya veya kendi zaaflarına kılıf uydurmaya çalış. Hiçbir faydası yok. Bu işten az-buçuk anlayan hemen herkes bilir ki: İnternete yüklemiş olduğun hiçbir yazı veya resim senin kontrolünde durmaz.

Günümüz teknolojisi sayesinde, bırakın sayfalarda kayda geçirmiş olduğun resim veya yazıyı, senin tuşlara bastığın parmaklarının izini dahi dünyanın tâ öbür ucundan bakarak tesbit ve takip edilebiliyorlar.

Bütün bunlar bir yana, sen kendi rızanla hiç olmayacak özel resimlerini, hiç adâba uymayan kareleriyle birlikte tutup sosyal medya üzerinden başkalarına servis ediyorsan, bunun bir faturasının olacağını da bilmen ve hesaba katman gerekir.

İşte, o faturanın içinde ayrıca bir “isabet-i nazar” ciheti var ki, bunun ciddî sıkıntılara sebebiyet verdiği ve bazı hastalıkları tetikleme etkisi meydana getirdiğini hatırdan çıkarmamalı.

Şimdi de, bundan beş sene kadar evvel (23.11.2010) bu konuya dair yazmış olduğumuz “Hastalıkların mânevî boyutu” başlık yazının geniş bir özetini takdim ediyoruz...

* * *

Hastalıkların maddî sebepleri gibi, mânevî sebepleri de var.

Her iki cepheden gelen sebeplerin birleşmesi halinde ise, hastalık, katlanılması alabildiğine zorlaşan bir azaba dönüşür. Bu durumda, sebep gibi çarenin de iki yönlü olduğunu/olacağını hatırdan çıkarmamalı... 

Yani, tedâvi safhasında, maddî ilâçların yanı sıra mânevî reçetelere de ihtiyaç duyulacağını unutmamalı.

Kuş, nasıl tek kanadıyla uçamıyorsa, insan da tek taraflı bir tedâvi yöntemiyle hakiki şifâya kavuşamıyor.

Hastalıkların maddî/fizikî yönü, tıp ilmiyle alâkalı. Teşhis ve tedâvi, bu ilmin usûl ve esaslarına göre yapılır.

Hastalıkların mânevî sebep ve çaresi hakkında ise, bilhassa iki noktaya dikkat lâzım.

Birincisi: Baş ağrısından mide kramplarına kadar hemen bütün hastalıkların üzerinde, sıkıntının, stresin, ye'sin, fâniye bakan üzüntünün, sabırsızlığın, asabiliğin... değişik oranlarda etkisi olduğu hususu, yaygın bir fikir ve kanaat halini almış durumda... Bunun tedâvi usûlü, her şeyden evvel tevekküllü olmaktan geçer. Tevekkülsüz insan, sıkıntıdan kurtulamaz. Ayrıca, ihlâs, ümit, itimad, aidiyet, muhabbet, sabır, tahammül duygularını kuvvetlendirip muhafazaya çalışmak, yarı yarıya tedâvi olmak demektir.

İkincisi: Hemen her insan, şu ya da bu ölçüde "nazar"dan etkilenir. Hassas kimseler, "isabet-i nazar"dan daha fazla müteessir olur. İncinir, ateşlenir, hatta yataklara düşerler.

Nazar değmesi iki türlüdür: Biri hayranlıktan, diğeri hayretten.

Sevimli, nazik bir çocuğa, ebeveyninin de nazarı değebiliyor.

Bediüzzaman Hazretleri de yüzüne "hayranlıkla bakış"tan şiddetle rahatsız olmuştur: "Hem de ona (Üstad Bediüzzaman'a) takdirle bakanlar, isabet-i nazar hükmüne geçip onu incitiyor." (Emirdağ Lâhikası, s. 459)

Bu mânevî tehlikelere mâruz kalanların başvuracağı çarenin bir kısmı şudur:

1) Şân-şöhret, şahsî reyting ve çokça göz önünde bulunmaktan kaçınmalı. Mütevazı hayatı tercih etmeli.

2) Bol bol duâ etmeli. Bilhassa Âyete'l-Kürsî ile Nazar Âyetini (Kalem; son âyet) okumalı. Ayrıca, Cevşen ve Celcelûtiye gibi vahye dayalı duâları okumak, maddî ve mânevî belâlardan muhafaza olunmaya bir sebeptir.

* * *

Tıbbın bütün imkânları seferber edilse bile, yine de bir türlü geçmeyen, geçmek bilmeyen hastalıklar veya marazî haller var ki, bunda nazarın tesiri âzami derece rol oynar.

O halde, şifâlı ilâçların yanı sıra, işin duâ ağırlıklı mânevî boyutunu da unutmamak ve ihmâl etmemek gerekir.

* * *

@salihoglulatif: NAZAR DEĞER Bilgi, belge, haber, hatıra, selâm, fikir, dilek, duâ paylaşmak yerine, eğer sayfalarını ne yiyip içtiğin, nasıl gezip eğlendiğin türden imrendiren, özendiren, kıskandıran resimlerle doldurursan:

Twitter, hasta eder.

Facebook, sakat bırakır.

Instagram, öldürür.

Unutma ki, nazar uzaktan da değer; bazen hayretten ve bazen hayranlıktan...

* * *

KISA BİR ARA

Yıllık iznimizin bir bölümünü kullanacağımızdan, yazılarımıza kısa bir ara veriyoruz. Yeniden buluşmak duâ ve temennisiyle. MLS

Okunma Sayısı: 12512
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı