"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İttihad-ı Muhammedî ve Tutiler

M. Latif SALİHOĞLU
05 Nisan 2018, Perşembe
GÜNÜN TARİHİ: 05 Nisan 1909

Bugün, meşhûr “İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti”nin kuruluş yıldönümü. Bütün mü’minlere şâmil olma düşünce ve kanaatiyle vücuda getirilen bu cemiyetin resmî kuruluşu, bundan yaklaşık 110 yıl önce bugün, yani 5 Nisan 1909’da Ayasofya Camii’nde Mevlid-i Şerif okunarak umuma ilân edildi. 

Çoğu medrese talebeleri olmak üzere, gün boyu yaklaşık 50 bin kişinin gelip ziyaret ettiği Ayasofya Camii’nde konuşma yapanlardan biri de Üstad Bediüzzaman idi. Bediüzzaman, müezzin mahfilinden yaklaşık iki saat müddetle ayakta kalarak cemaate hitaben konuşmalar yaptı. Millete, cemiyetin mahiyet ve maksadını anlatmaya çalıştı. Özeti şudur: İttihad-ı Muhammedi'nin reisi Hz. Peygamber'dir. (asm) Bu ittihadın merkezi Mekke, kulüpleri cami, medrese ve tekkelerdir. Neşriyat unsurları bütün dinî kitap, gazete ve dergilerdir. Âzâ kayıt defteri Levh-i Mahfuzdur. Müntesipleri gelmiş ve gelecek bütün Müslümanlardır. Mesleği, herkesin kendi nefsiyle mücadele etmek, yani İslâmiyeti yaşamak ve başkalarına da anlatmaktır. Nizamnâmesi Sünnet-i Nebeviye, tüzüğü Cenâb-ı Allah'ın emir ve yasaklarıdır.

* * *

O tarihten bir süre önce, “İttihad-ı Muhammedî” ismiyle bir cemiyetin kurulmaya çalışıldığını duyan Bediüzzaman Hazretleri, bu husustaki endişesini şu sözlerle ifade eder:  "İşittim, İttihad-ı Muhammedî (asm) nâmıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ism-i mübarekin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin... Sonra işittim: Bu ism-i mübareki bazı mübarek zevât, daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyasî cemiyetten kat-ı alâka ettiler, siyasete karışmayacaklar. Lâkin, tekrar korktum, dedim: Bu isim, umumun hakkıdır, tahsis (tekel, ipotek) ve tahdit (sınırlama) kabul etmez." (Divân-ı Harb-i Örfî: 27)

Sonraki gelişmeler açıkça gösterdi ki, Üstad Bediüzzaman’ın bu husustaki korku ve endişesi boşa değilmiş; aksine tam da yerli yerinde imiş. Zira, bu hayırlı cemiyetin bir kısım şuursuz taraftarları, gizli zındık komitacılar tarafından oyuna getirildiler, sokağa döküldüler ve Tuti (Papağan) kuşları gibi “Şeriat isteriz!..” diye bağırttırılarak, (31 Mart’ta) ortalığı velveleye verdirip kargaşaya, hatta darbeye zemin hazırladılar.

Evet, Hareket Ordusunu kurup Selânik’ten İstanbul’un üzerine doğru harekete geçirenler, aslında önceden bu plânı yapmış ve şuursuz, zahirperest dindarları oyuna getirerek, gizli kumpasın zahirî gerekçesini bu sûretle tamamlamış oluyorlardı. Gûyâ “Meşrûtiyeti koruma ve kollama” gayesiyle harekete geçen Selânik Ordusu (3. Ordu, Hareket Ordusu), gerçekte Hürriyetin de, Meşrûtiyetin de, hatta İttihad-ı Muhammedî ismiyle teşkil olunan dinî canlanmanın da canına okumak için, 31 Mart nümayişini bir fırsat olarak değerlendirerek İstanbul’a gelip kanlı bir darbeyi gerçekleştirmiş oldu.

“Dindarları oyuna getirme” plânı, o günden sonra darbe cuntaları için adeta bir gelenek halini aldı. Hemen her darbeden önce, bir kısım şuursuz ve basiretsiz dindarlar oyuna getirilir, kimi söz ve davranışları darbe gerekçesi olarak kullanılır; ne var ki, asıl fatura, her defasında samimî dindarlara, hürriyetçiler ve demokratlara çıkarılır: Bu plân, 31 Mart Vak’asında (1909) tezgâhlandığı gibi, aynısının bir başka benzeri 1925’teki Şeyh Said Hadisesinde, 1930’daki Menemen Vak’asında, 1937’deki Dersim Katliâmında, 1960’taki 27 Mayıs İhtilâlinde, 1980’deki 12 Eylül Darbesinde ve 28 Şubat 1997’deki “Post-modern darbe”de de sergilendi.

Evet evet, hemen her defasında dindarlara zâhirde suç işlettirilerek oyuna getiriliyor ve hemen ardından, mâsum kişi, gruplar, partiler ve hatta kitleler cezalandırılmaya çalışılıyor.

Üstad Bediüzzaman, işte bu gizli plân, sinsi tezgâh ve oyuna getirme ameliyesi karşısında, Münâzarât’ta “Câ-yı dikkat, bir nokta-i siyah” uyarısıyla, şu ifadeleri serd ediyor: "İslâmiyetin meşrûtiyetperver ve hamiyetli fedâileri (Ahrarlar), cevher-i hayat makamında bildikleri nimet–i meşrûtiyeti şeriata tatbik edip ehl-i hükûmeti adâlet namazında kıbleye irşad ve tam mukaddes şeriatı, meşrûtiyet kuvvetiyle îlâ; ve meşrûtiyeti şeriat kuvvetiyle ibka… etmek için bazı telkinatta ve teferruatın tatbikatında bulundular. Sonra, sağını solundan fark edemeyenler–hâşâ!–şeriatı istibdada müsait zannederek Tûti (Papağan) kuşları taklidi gibi 'Şeriat isteriz!..' demekle, hakikî maksat ortada anlaşılmaz oldu... Zaten plânlar serilmişti. İşte o zaman yalan olarak hamiyet maskesini takınan bazı herifler, o ism-i mukaddese (Şeriata) tecavüz ettiler. İşte câ-yı ibret bir nokta-i siyah!" (Münâzarât: 83)

***

@salihoglulatif:

Siyasî İslâm cereyanı ve tarafgir siyaseti, korkunç tüketicidir. Zira, muhafazakâr âilelerin mâneviyatını dahi sömürüp kemirdi. Öyle ki, onların bir kısım çocuklarını dejenere edip dinini yaşamaktan soğuttu;h atta, bir kısmını deist, ateist, nihilist, sefih-serkeş bir hale getirdi.

Okunma Sayısı: 4658
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı