8 Mart, Türkiye’de ve bir çok ülkede Dünya Kadınlar Günü olarak bilinir. En azından lâfta, vitrinlerde, kâğıt üstünde...
Peki, 8 Mart’ın böyle sûrî ve zâhirî bir şekilde “Kadınlar Günü” diye kabul ve ilân edilmesi hayatımızda neyi değiştirdi? Keza, neyi nasıl değiştirebilir?
Daha önemlisi, meselenin mânâ ve mahiyeti bilinmediği, anlatılmadığı; aynı şekilde, mesele bir inanç esasına, bir örf ve ahlâk manzumesine dayandırılmadığı takdirde, ciddiyet kazanması ve toplumda esaslı bir karşılık bulması mümkün mü?
Ne yazık ki, bu soruların cevabı havada kalıyor. Bu sebeple, bir çok mesele gibi, kadınlarla (anneler, babalar, sevgililer günü de dahil) ilgili şimdiye kadar gösterişten, riyâkâlıktan, ticarîlikten öteye gidilebilmiş değil.
Tamam, ilân edilmiş durumdaki söz konusu günlerde çok iyi şeyler söyleniyor. Hayranlık uyandıran sözlü övgüler, dilek ve temenniler ortalıkta yığın yığın arzıendâm ediyor. Ama, asıl önemli olan, işin icraat ve tatbikat yönüdür.
Tatbikata bakıldığında, ne yazık ki “Kadın”a yönelik şiddet hareketlerinde ciddî bir artış söz konusu. 8 Martlar dahil, neredeyse kadınların dövülmediği, sakat edilmediği, hatta öldürülmediği bir gün geçmiyor.
Demek ki, öyle yılın sadece bir günü değil, Allah’ın her günü kişinin eşi, annesi, babası, çocukları için ne yaptığına bakmalı. Onlara nasıl davrandığına, onların huzuru için nelere katlandığına, ne gibi hizmetlerde bulunduğuna bakıp görmeli. Aslolan budur. Aksi halde “Dünya Kadınlar Günü”, mânâ ve mahiyeti itibariyle zıddına inkılâp edecek.
* * *
Şimdi de, işin tarihi seyrine bir bakalım...
Yani, 8 Mart'ta Dünya Kadınlar Günü şeklinde kutlama yapılması noktasına nasıl gelindiğine, şöyle kısaca bir nazar gezdirelim.
“Kadınlara özel” bir günün belirlenmesi düşüncesi, ilk kez 27 Ağustos 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda ortaya atıldı ve kabul edildi. Ardından, bir çok ülkede her yıl 8 Mart günü bu maksatla kutlanmaya başlandı.
Meselâ, İsveç’te 4 yıl sonra, yani 1912’den itibaren geçildi. Moskova’da ise, 1921’de gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı tarafından da 8 Mart gününün Rusya ve bağlı ülkelerde kutlanması uygun görüldü.
Bilâhare, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de kutlanılmaya başlamasıyla birlikte, konu BM gündemine getirilmiş oldu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da, 1977 yılında 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etti.
* * *
Rusya’nın yakın tarihi açısından, 8 Mart’ın bir başka önemi var. Şöyle ki: Komünist fikirli Bolşeviklerin, Menşevikliğe dayalı “Çarlık rejimi”ni yıkmaya yönelik hareketlenmede o gün büyük bir sıçrama meydana geldi.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü fırsat bilen Bolşevik cephe, kadınları sokağa dökerek, büyük bir gösteri ve yürüyüş hareketini gerçekleştirdi. Esasen, bugün itibariyle yaşananlar, ülkeyi Ekim 1917 devrimine kadar götüren dalgalanmaların en büyüğünü teşkil ediyor denilebilir.
Menşeviklerin lideri Çar'ın tutuklanması ve Bolşeviklerin lideri olan Lenin'in meydanlara çıkması itibariyle de, 8 Mart 1917 günü Rusya için önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Bu tarihten üç gün evvel (5 Mart) yayın hayatına başlayan Bolşeviklerin yayın organı Prav’da gazetesi, komünistlerin ayaklanmasında çok tesirli bir rol oynadı.
Menşevik, azınlıkta kalanların tarafı; Bolşe- vik ise, çoğunluğu teşkil edenlerin ortak hareketi şeklinde de tarif edilir. Leninist literatüre göre, "menşevik" tabiri, burjuva politikalarını işçi sınıfına taşımaya çalışan, kuyrukçu, statükocu, ve oportünist eğilimleri ifade etmek için kullanılır ve siyasî dengesizliği simgeler. Komünizm ise, her yönüyle "mutlak eşitliği" gerektirir ve sağlamaya çalışır. Buna göre Bolşevizm, Rus dilinde Menşevikliğin bir nevi zıddıdır.
***
@salihoglulatif:
Kim bu Trol ve Troliçeler? Sanki Amerika'yı yeni keşfetmişler gibi, hanımı İngiliz asıllı olduğu için SP lideri Karamollaoğlu’na arsızca, hayasızca saldıranlara bakın, eminim siz de bu iğrenç yaratıkları biraz daha yakından tanımış olursunuz.