"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Karikatür mü, katliâm mı daha zararlı?

M. Latif SALİHOĞLU
16 Ocak 2015, Cuma
Paris’te geçen hafta vukua gelen hadisenin dünyadaki yankıları bütün şiddetiyle devam ediyor.

Charlie Hebdo isimli mizah dergisinin İslâm Peygamberini (asm) inatla ve ısrarla karikatürize ederek saygısızlıkta bulunması, aslında gelen fecâatin habercisiydi.

Kuvvetle muhtemeldir ki, tahrikkâr karikatür ısrarı gibi, dergi çalışanlarına düzenlenen saldırı da plânlı bir tertip idi. Tıpkı, bizdeki “Menemen Hadisesi” tertibi gibi...

Menemen’de (1930) dindar kılıklı esrarkeş adamların eliyle yedek subay Mustafa Kubilay vahşice öldürüldü. Sonra da bu cinayet mütedeyyin insanlara mal edilerek, hem insanlık dışı bir muameleyle mâsumların canı yakıldı, hem de İslâm dinine leke sürülmek istendi.

İşte, farklı açılardan Paris’te yaşanan vahşet ve rezaletin boyutlarına bakıldığında da, Menemen benzeri bir tertibin, bir kumpasın açık izleri görülüyor. Ortak gaye ve müşterek hedef, insanlık camiasının nazarında Müslümanları karalayıp itibarsızlaştırmak ve bilhasa İslâm dininin teröre, vahşete, katliâma izin verdiği kanaatini uyandırarak, beşeriyet âlemini hak dinden soğutmaya çalışmak.

Hakaretin cezası cinayet değil

Dünyanın her tarafında bulunan ve ümmeti milyarlarla ifade edilebilen İslâm Peygamberine (asm) yapılan hakaretin yenilir-yutulur tarafı olmadığı gibi, affedilir tarafı da yoktur.

Şu var ki: Birilerinin yapacağı hakaretin karşılığı, cinayet işlemek veya katliâm yapmak değildir.

Bir hakarete katliâm ile karşılık vermek, o hakaretten daha çok dine ve dindarlara zarar verir.

Esasen, hakaretli saldırılar İslâma zarar vermediği gibi, Müslümana da sadece sıkıntı, kahır ve ıztırab verir.

Dolayısıyla, böylesi durumlarda yapılacak olan mücadele tarzı da kanlı saldırılar şeklinde değil, belki ilimle, fikirle, san’atla, hikmetle, neşriyatla, ayrıca siyaset ve diplomatlık kanallarını işleterek mukabelede ve mücadelede bulunulmalı.

Özetle, yapılacak olan cihad, maddîyat değil, mânevîyat esaslı olmalı.

Aksi halde, yapılacak her teşebbüs İslâmın ve Müslümanın aleyhine çevrilip işletilebilecek. 

Nitekim, öyle de yapılıyor. İnanıyoruz ki, asıl gaye budur.

İslâm düşmanlarının bu gayesine hizmet edenler şuurlu Müslüman değil, belki kullanılmaya müsait birer maşa, birer taşeron olabilir ancak.

Bu durumda, dirayetli Müslümanların iki türlü tepki göstermesi en makul ve tutarlı yol olsa gerektir: Birincisi, İslâma ve Hz. Muhammed’e (asm) yapılan hakarete karşı izzetli-vakarlı bir duruş; ikincisi ise, İslâm adına yapılan terörist saldırılara karşı dünyanın her tarafından duyulacak tarzda bir lânet ve muhalefet gösterisi.

Karşımızda eski Haçlı yok

Son olarak, önemli bir hususu daha nazara vermeye çalışalım.

Bugünkü Hıristiyan dünyası, kesinlikle eski “Haçlı dünyası”nın aynısı değil. Eskiden İslâma ve bütün Müslümanlara kin ve nefretle dolu muhasım bir cephe iken, zamanla onlardan pekçok kimse İslâmiyetle müşerref oldu. Geri kalanlarda da, eski taassup büyük ölçüde kırıldı.

Esasında, dünya çapında faaliyet gösteren gizli komiteler, zındıklar, din ve ahlâk düşmanları, İslâmın insanlık âlemindeki yükseliş ve intişarını engellemek için şeytanın aklına gelmeyecek plânları yapıyor. Bu plânlarını tatbik sahasına koyarken de, inandırıcı olmak için Müslüman kimlikli tetikçileri, dindar kılıklı taşeronları kullanıyor.

Bize göre, meselenin özü ve esası bundan ibarettir.

***

RUZNÂME 16 Ocak 1958 

Dokuz subayla darbe provası

İstanbul'da 16 Ocak (1958) günü dokuz subay tutuklandı. Bu tutuklanma sebebi, ordu içinde gizliden gizliye bir askerî darbe hazırlığı yapıldığı iddiası, daha doğrusu ihbarıydı.

Haklarında ihbar yapılan subaylar, Savunma Bakanlığının başlattığı soruşturma neticesi tutuklanarak askerî mahkemede yargılandılar.

Yargılama sonucunda, sadece bir kişiye 2 yıl hapis ile ''ordudan tart'' cezası verildi. Diğerleri ise, hiçbir suçları bulunmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı.

Cezalandırılan kişi, Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu'dan başkası değildi. Kuşçu'nun cezalandırılma sebebi ise, “Mâsum arkadaşlarını darbe hazırlığı içindeler" diye ihbar ve itham etmesiydi. Oysa, bir askerî komployu hedef alan ihbar cidden doğruydu. 

Zira, iki sene sonra bir başka yöntemle gizlice yürütülen "darbe hazırlığı", en vahşi şekilde yüzünü göstererek bir acı gerçeğe dönüştü.

Darbecilik böyledir işte... 

Demokrasinin canına da okusa, hak, hukuk ve adâleti de katletse, başarıya ulaşınca, eli kanlı failleri kahraman diye lanse edilir.

Başarı sağlanamadığında ise, herkes suçu bir diğerinin üzerine atarak cezadan kurtulmaya çalışır.

***

@salihoglulatif: Aklı başına olan bir Müslüman, rahmet Peygamberine (asm) yapılan hakaretlere terör, cinayet ve katliâm yaparak mukabelede bulunmaz. Kan dökerek güya intikam almaya çalışan kimse, İslâm dinine en büyük zararı kendisi vermiş olur.

Okunma Sayısı: 2393
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • abuzer

    16.1.2015 09:22:28

    yazılarınızı sürekli takip ediyorum itidalli isabetliliğinizden dolayı tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı