"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kışkırtıp kaçmak, ne demek oluyor?

M. Latif SALİHOĞLU
31 Ocak 2019, Perşembe
Ulvî-kudsî dâvâlar uğrunda mücadele meydanına atılan bir kimsenin, zoru görünce meydandan kaçması, kabul edilir bir davranış biçimi değil.

Hele hele, başkasını ateşe attıktan sonra, can derdi veya hapis korkusuyla sırf kendini kurtarmak için kaçması, kelimenin tam anlamıyla rezilâne, zelilâne bir ciddiyetsizlik, bir samimiyetsizlik örneğidir.

İşte, bundan 110 sene evvel Volkan’ın sahibi Derviş Vahdeti’nin 31 Mart Vak’ası’nda sergilemiş olduğu davranış biçimi, tam da bu mânada bir ibret tablosunu teşkil ediyor. 

Zira, o kanlı ve darbeli hadisenin patlak vermesinden önce, İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti nâmına pek güzel konuşmalarda bulunurdu. Gayet ateşli yazılar yazardı. Hak nâmına, hakikat hesabına son derece etkileyici davranışlar sergilerdi. Hatta, medrese talebeleri arasında da parlak bir şahsiyet olan Üstad Bediüzzaman’la “ikiz kardeş” gibi görünmeye gayret gösterirdi.

Aşağıda okuyacağınız “İttihad-ı Muhammedî Cemiyetinin mevlidli açılışı”na dair yazdığı yazıda, bu noktada tereddüde yer bırakmayacak derece etkili ifadeleri kullandığını göreceksiniz... Ne var ki, 31 Mart Vak’ası (1909) patlak verdikten, ortalık kan-revân olduktan ve bilhassa Selânik merkezli Hareket Ordusu’nun İstanbul’a doğru yürüyüşe geçtiğini haber aldıktan sonra, âniden kayıplara karıştı. Önce Marmara Bölgesi’ndeki bazı mahallerde gizlendi, ardından Ege taraflarına gitti. Oradan da yurt dışına kaçma hazırlığı içinde iken derdest edilerek İstanbul’a getirildi. Uzun yargılamalar neticesinde, ne aciptir ki, İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti’nin açılışında tam da konuşma yaptığı yer olan Ayasofya Meydanı’nda idam edildi. (19 Temmuz 1909)

Derviş Vahdeti, 23 Mart günkü makalesinde, İMC’nin Ayasofya’daki açılış merasimi ve Üstad Bediüzzaman ile ilgili olarak şunları yazdı: “Talebe-i ulûm, önlerinde Bediüzzaman Said-i Kürdî Hazretleri olduğu halde geldiler. Hazret-i Kürdî bizi görünce dayanamadı; sanki iki âşık kavuşur gibi birbirimize sarıldık, el ele verdik ve Ayasofya Camii’ne girdik. Talebe-i ulûmun başındaki sarıklar nur gibi beyaz, çiçek gibi ruha rahatlık veriyordu. Hele, bunlardaki dinî terbiye kendilerine başka bir güzellik bahşediyordu. Bediüzzaman, bedi-i âlem-i İslâm, o Kürt elbisesiyle, o meşhur Kürt tavrıyla, daima belinde taşıdığı hançeriyle kürsüye çıktı ve bir nutuk söyledi. Ardından ben de bir konuşma yaptım.”

Evet, bu ifadelerde de görüldüğü gibi, Bediüzzaman ile Vahdeti arasında, fikir ve itikad itibariyle herhangi bir ayrılık-gayrılık görünmüyor. Temel farklılık, önce uslûb-u beyanlarında kendini gösterdi. Bazen 3-4 gazetede birden makalesi çıkan Üstad Bediüzzaman ne derece yatıştırıcı yazıyorsa, Derviş Vahdeti o nisbette kışkırtıcı bir üslûpla yazıyordu.

Asıl ve nihaî farklılık ise, bir tertip eseri olan 31 Mart kargaşasının, bir askerî mahkeme tarafından soruşturulması ve dârağaçları önünde muhakeme edilmesi safhasında gösterdi kendini. Bediüzzaman, o Örfî Mahkeme Divânı’nda kahramanca müdafaasını yaparken, Derviş Vahdeti ortalıkta yoktu, kaçabildiğince kaçmaya çalışıyordu.

Oysa, “En çok zarar gören, siperini terk edenlerdir” kaidesi, burada da hükmünü icrâ edecek ve Bediüzzaman’ın beraat etmesine mukabil, firar eden Vahdeti yakalanıp idam edilecekti... Hakikat nazarında, diğer mazlûmlar gibi, onun cezası da idam değildi. Çünkü, kışkırtıcı yazılar yazmakla beraber, fiilen kan dökmüş, cinayet işlemiş biri değildi.

O elim hadisenin finali şudur: “Beşer zulmederken, kader adâlet ediyor”du.

(Devamı var)

Okunma Sayısı: 3239
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Recep Günay

    31.1.2019 10:25:04

    Allah razı olsun. maziyi bilmemek suç değil ögrenmemek suçtur. tarih tekerrürden ibaret

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı