"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Masumları birbirine kırdırmamalı

M. Latif SALİHOĞLU
27 Şubat 2015, Cuma
Kavgacı büyüklere sesimiz erişmiyor. Erişse de bizi dinlemezler, tavsiyelerimize kulak vermezler.

Yazıp söylediklerimiz, liderlerin etrafındaki çoğu müdahaneci kurmay halkasının da umurunda değil.

Hatta, bizim tarafgirâne olmayan, yani hak ve hakikat nâmına yazıp söylediklerimizde rahatsızlık bile duyabilmektedirler.

Çünkü, onlar herkesin kendilerine hem taraf ve hem kavgacı, hatta saldırgan olmasını isterler.

Bütün bunları bilmemize rağmen, yine de susmuyor ve bildiğimizi yazmaya, inandığımızı söylemeye devam ediyoruz.

Zira, susmaya gönül razı değil.

* * *

O halde, biz kime hitap ediyoruz?

Bu noktanın gayet açık ve vâzıh bir şekilde bilinmesi lâzım. 

Tâ ki, sathî bir nazarla yazılarımızı takip edenler, hiç de hak etmediğimiz tenkitlere, itirazlara, hücûmlara yönelmesinler.

Bizim öncelikli gaye ve muradımız özetle şudur:

  • Tepe noktasındaki liderlerin ve etraflarını kuşatan yaranmacı kadroların cephe savaşı açmalarına, muarızlarına karşı giriştikleri yazılı-sözlü saldırı ve sataşmalarına, tabandaki mâsumlar iştirak etmesinler ve hiç itibar göstermesinler.
  • Üst katmandakiler birbirine sataşıyor, lâf atıyor diye, tabandaki mâsumlar da onları taklîden birbirine lâf çakmasınlar, aralarını bozmasınlar, birbirini rencide etmesinler. Zira, bu mâsumlar dün olduğu gibi yarın da birbirlerine lâzımdırlar. Zaten, bunları çoğu birbirinin yakını, dostu, ahbabı, akrabası, hatta bir kısmı aynı ailenin mensubudurlar.
  • Mü’minler arasında, bâhusus Ehl-i Sünnet mâbeyninde kavga çıkarıp fitne ateşini körükleyen aktörler fânidir, geçicidir, gidicidir. Millet ise kalıcıdır. Millet, bu fâniler yüzünden birbiriyle kapışmamalı. Dostunu, ahbabını, kardeşini kırmamalı.
  • Mü’minle kàfir arasında tarafsız kalınmaz. Mü’minle mü’min arasında ise taraf tutulmaz. Zira, peşinen taraf tutan, adâletli davranamaz. Haklıyı haksızdan ayıracak olan adâlettir; bazan olur ki, maslahat da ortadaki kini, husumeti, adaveti bitirmede büyük rol oynar. Hz. Hasan’ın (ra) ihtilâflı meseleyi mahkemeye bırakmadan hakkından ferâgat etmesi gibi.

Hakka taraf olmak başka; siyasî tarafgirlik başka

Bazı okuyucularımız, gitgide tırmanış gösteren dahildeki siyasî çekişmeler, boğuşmalar karşısında ortada veya tarafsız kalınamayacağı görüşünde.

Dahası, yaşanan kavgalar karşısında tarafsız kalmanın yanlışlığına “Kur’ân ve Peygamber hakkında nasıl tarafsız kalınamıyorsa...” misâlini delil olarak ileri sürüyorlar.

Elbette ki, Kur’ân ve Peygamber hakkında tarafsız kalınamaz. Lâkin, aynı ölçü mü’minler arasındaki ihtilâfa ve hâsseten bugünkü garazkârne tarafgirlik siyasetine tatbik edilemez.

İşte, bu mühim noktanın tevili ve müstakîm izahı: "Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhâlif bir âlim-i sâlihi tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. İşte, siyasetin bu fenâ neticelerinden ürktüm, 'Euzubillahi mineşşeytâni ve's-siyaseti' dedim." (Bediüzzaman; Mektubat, s. 258)

Bu sakat siyasî anlayıştan kaçarak Allah'a sığınan Üstad Bediüzzaman, aynı bahsin devamında bu tavrının gerekçesini şu sözlerle beyan eder: "Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melcedir ki, onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünkü, garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona hâşâ lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek."

* * *

İşte, biz de bu ve benzeri mahiyetteki ölçü ve prensipler çerçevesinde hareket ederek dahilî siyaset tablosuna bakıyor ve değerlendirmemizi de ona göre yapmaya çalışıyoruz.

Başka türlü hareket, tamamen nefis hesabına geçer ve sırf hissiyatını tatmin etme mânasını taşır.

Cenâb-ı Hak, bizleri kendi nefsimizin hoşuna gidecek, ya da başkalarının hissiyatını tatmine yarayacak hareket ve faaliyetlere karıştırmasın, ulaştırmasın.

* * *

Bizim siyasî rengimiz gibi, tercihimiz de, istikametimiz de bellidir.

Hangi siyasî misyon çizgisini takip etmemiz gerektiği hususu, umumî şûrâmızın kararlarıyla sâbittir.

Ama, aynı kararlarda, tarafgirâne siyasetten uzak durmamız ve hangi tarafta olursa olsun doğruya doğru, yanlışa yanlış dememiz gerektiği hususu da açıkça beyan edilmiştir.

İşte, bu noktadan hareketle, tenkitlerimizi insaf ölçüleriyle yaparken, tebrik ya da  takdir edilecek söz veya icraatler varsa, onları ifade etmekten de kaçınmamalıyız. 

Aksi halde, hem tarafgir siyasetin batağına saplanır kalır, hem de takdir hissimizin erozyona uğramasına sebebiyet vermiş oluruz.

Burada bu noktaları biraz daha tavzih etmekle, asıl meramımızı da inşaallah anlatabildiğimizi ümit ve temenni etmekteyiz.

***

@salihoglulatif: Hiçbir zaman ve hiçbir şekilde hukuktan, adâletten kaçmamalı, kaçınmamalı. Lâkin, bazan, uzun sürecek veya neticesi meşkuk bir mahkemeye gitmektense, sırf fitnenin önüne geçmek için hakkından ferâgat etmek de bir maslahat-ı şer’iyye sayılır. Tıpkı, Hz. Hasan’ın (ra) yaptığı gibi...

Okunma Sayısı: 3421
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • RAMAZAN ADIBELLİ

    27.2.2015 10:30:07

    Adem-i müracaatımın ikinci sebebi şudur ki: Haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dâvâ etmek, bir nevi haksızlıktır. Bu nevi haksızlığı irtikâp etmek istemem. MEKTUBAT son parağrafı okuyunca bu hakikat fehmime geldi

  • B.Mustafa TÜRKSEVER

    27.2.2015 10:07:11

    Mevcut durumu en güzel şekilde izah edip uymamız gereken prensipleri açığa çıkarmanızdan dolayı teşekkür ediyorum. Allah razı olsun. Amin...

  • Garib Doğu

    27.2.2015 08:34:57

    Bu itidalı,bu ölçüleri,bu mustakim düşünce ve tavsiyeleri,bu prensip ve kaideleri taban söyleyecek,rehberlik edecek,yol gösterecek olanlar az.Bu görev hakkıyla yapılsa,cemaatlar arasında ki menfi ihtilaf büyük oranda kalkar.Uhuvvet zedelenmez,ihlas ta kırılmaz.Tarafgir siyaset, fert ve cemaata hakim olmaz,kin,nefret adavet mü'minler arasında gelişmez.Toplumun barış ve huzuru da bozulmaz.Maalesef,bu vazifenin büyüklerimiz tarafından gereği gibi yapıldığı söylenemez.Hatta yer yer yangına körükle gittikleri de içtima-i bir vakı-a dır.Zaten ileri gelenler itidallı olmazlarsa,geriden takip edenler müstakim olamaz.Dinlesinler veya dinlemesinler siz bu ölçülü ve dengeli yazılara devam edin.Rıza-i İlahiye'ye mazhar osun yeter.O razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı