"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meddahlıkta sınır tanımayanlar

M. Latif SALİHOĞLU
23 Ocak 2015, Cuma
Bir bakarsınız, toplum içinde bir adam sivrilir. Hemen ardından, o adamın meddahları türemeye başlar.

Bir bakarsınız, darbe olur. Hemen ardından, darbe yapanların hayranları, meddahları türemeye başlar.

Bir bakarsınız, adamın (yahut madamın) biri medyatik olur, şöhret kazanır. Hemen ardından, bir sürü silik şahsiyet ona hayranlık duymaya, deste deste medihnâmeler düzmeye başlar.

Bir bakarsınız, dinî veya siyasî tandanslı bir adam, şöyle aradan sıyrılıp ön plâna çıkarak liderliğe oynar. Hemen ardından, ona övgüler yağdırmada birbiriyle yarışanlar türemeye başlar.

Bunların tamamı, aslında bir zaafın, bir basitliğin eseri; bir acziyetin, bir muhakemesizliğin, bir basiretsizliğin neticesidir. Yoksa, kendisi de fâni olan bir insan, tutup bir başka fâniye böylesine bağlanmaz ve bağlanmamalı. Körlemesine bağlanıyorsa şayet, kendi eliyle kendini aşağılara çekmiş, basitliğe indirgemiş demektir.

Âhir ve âkıbette pişmanlık duymamak ve ayağa düşüp bedbaht olmamak için İbrahimvârî nidâ edip şunu söylemeli insan: “Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahmân’a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim...” (Sözler, S. 201)

Merak ilmin hocasıdır

Fânilere karşı meddahlıkta sınır tanımayan kimseler hakkında merak ettiğimiz noktalar var.

Cevabı kısmen içinde olmakla beraber, onlara yine de bazı hususları hatırlatmak istiyoruz. Şöyle ki:

Meselâ, darbecileri sevip desteklediniz. İnsanlık dışı icraatlarına bile alkış tuttunuz. Meddahlıkta şampiyonluğa oynadınız. Militarist Anayasalarına dahi toz kondurmadınız. Onlara—fikren olsun—muhalefet edenlere zerrece tahammül göstermediniz. Alabildiğine saldırganlaştınız. Hatta, daha da ileri gidip sizinle müşterek davranmayanları türlü isnat ve hakaretlerle damgalamaya çalıştınız.

Dahası, cuntacılara meddahlıkta, muhaliflerine ise kindarlıkta sınır tanımadınız.  Bu meddahlık zehriyle hareket ederek, en yakın dâvâ kardeşinize bile kin ve adâvet kustunuz.

Peki, ya sonrasında?

Sonrasında ne oldunuz ve şimdilerde ne haldesiniz? 

Meselâ, 1980’lerdeki hâl ve tavrınızı evlâd û ıyâlinize anlattınız mı? 

O günlerde yazıp söylediklerinizi torunlarınıza anlatıyor musunuz? Anlatmaya yüzünüz var mı?

Eğer, o günkü hâl ve etvârınızını bugünkü ve yarınki nesle anlatmaya yüzünüz veya cesaretiniz yoksa, lütfen şimdi de başka fânilerin peşine düşmekten ve onlara medihnâmeler düzmekten vazgeçin.

Maalesef, eskiden mâlum isimleri alkışladığınız gibi, şimdilerde aynı o eski meddahlık alışkanlığınızı adeta “güncelleyip” başka şahıslara yönelik olarak yine sürdürmekte olduğunuz anlaşılıyor.

Oysa, ferdî şahsiyet gibi siyaset ve ticaret de fâniyâttan şeyler olup ömür boyu onlara meddahlık etmeye değmiyor. Yine de, bu ve benzeri fânilere karşı meddahlıkta ileri gidenler, derecesine göre tarih ve nesiller önünde mahçup olmaktan, hatta zillete düşmekten kurtulamaz.

İşin bir de Mizân-ı Haşir tarafı var ki, oranın müstakim mahkemesi bizleri şüphesiz daha ziyade düşünmeye sevk etmeli.

***

RUZNÂME 23 Ocak 1913

İttihatçıların iç darbesi: Bâbıâli Baskını

İttihatçıların aktif rol oynadığı meşhûr “Bâbıâli Baskını” 23 Ocak 1913’te, bugünkü İstanbul Valiliği binasında yaşandı. Hadisenin iç yüzü ve arka plânı kısaca şöyle:

1909 Nisan-Mayıs'ında siyasî muarızlarını darbe ile iktidardan indiren İttihatçılar, siyaseti askeriyeye bulaştırmakla 1912 yılı genel seçimlerini de adeta bir "sopalı seçim"e döndürdüler.

Zulüm ve baskı metoduyla Ahrar Fırkasını siyasetin dışına çıkarmayı başaran İttihatçılar, aynı sene içinde kendi aralarında bölünmeye başladılar.

Muhalif grup, Halâskâr Zâbitân (Kurtarıcı Subaylar) ismiyle İttihatçılardan ayrıldı. Böylelikle, sivil ve siyasî muhalefetin yerini zâbitan (subay) grubu aldı. 

Zabitân-ı Halâskâran grubu, dağa çıkarak, bir hükümet değişikliği için İttihatçılara baskı yapmaya başladı. İttihatçılar buna boyun eğdi, ancak buna rağmen siyasî istikrar yine de sağlanamadı.

Dahası, 8 Ekim 1912'de Balkan Savaşı başladı ki, bu kritik süreçte ordunun insicamı bozulmuş, hatta iç bünye siyaseten zehirlenmiş durumdaydı. 

Bu dehşetli zaafı sezen düşman kuvvetleri, Rumeli'deki Osmanlı topraklarını istilâya başladı. Canını kurtarabilen Müslüman nüfus, büyük dalgalar halinde ve fakat perişaniyet içinde Balkanlar'dan Anadolu'ya hicret etti.

Bu esnada, Londra'da toplanan Balkan devletleri temsilcileri, Osmanlı hükümetine şu notayı verdi: Edirne'nin Bulgaristan'a, Ege adaları da, başta İtalya olmak üzere Avrupa devletlerine bırakılacak!

Hükümetin pasifliğine daha fazla dayanamayan İttihat–Terakki merkezi, bir hükümet darbesini gerçekleştirmeyi planladı. Cemiyet merkezinde gizlice toplanan İttihatçıların ileri gelenleri, bu işe Enver Paşayı uygun gördüler.

23 Ocak 1913 günü beyaz bir ata binen Enver Paşa ve beraberindekiler, cemiyetin Nuruosmaniye'deki merkezinden Babıali'ye doğru harekete geçti.

Kabine, kelimenin tam anlamıyla gafil avlandı. Hemen hiç çatışma yaşanmadan, Enver Paşa, bugün vilayet merkezi olan Babıali'deki hükümet binasına girdi.

Yapılan baskın esnasında, bazı mühim şahsiyetler tetikçilerin kurşunlarına kurban gitti. Enver Paşa da, Sadrazam M. Kâmil Paşanın makamına girip, kafasına tabanca dayadı ve sert bir ifadeyle milletin kendisini istemediğini, mutlaka istifa etmesi gerektiğini söyledi. 

Kâmil Paşa, maruz kaldığı baskı sebebiyle istifaya mecbur kaldığını padişaha hitaben yazarak Sadâretten ayrıldı. Aynı gün, Sadâret makamına Hareket Ordusu Kumandanı M. Şevket Paşa getirildi.

Bâbıâli Baskını, Meclis'ten ziyade acziyet içindeki hükümeti hedef almıştı.

Baskın bir derece hedefine ulaştı: Edirne Bulgarlardan geri alındı. Ancak, dahilî ve haricî sıkıntılar yine de bitmedi.

***

@salihoglulatif: Ömrünü fâni şeylere meddahlıkla geçirenler, bu faydasız alışkanlıklarından dolayı nesl-i âti ve tarih önünde mahcubiyet yaşamaktan kurtulamaz.

 

Okunma Sayısı: 2501
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • necati

    24.1.2015 00:07:25

    Bayram bey, keske nedamet etmiste afedilmis olsunlar bundan mutlu oluruz. Fakat beseriz zahire bakiyoruz uzulerek soyllemek gerekirse o donemi yasadigimiz kardedslermizden malesef en kucuk bir nedamet belirtisi goremedik duymadik. Ve ne yazikki hala yeni asya ya karsi tavirlari hicte musbet degil akp lilere gosterdikleri musamahanin ne yazikki yuzde birini gostermiyorlar..

  • BerenAsya

    23.1.2015 22:54:34

    Yeni Asyayı eleştirenler, gazeteyi bir gün okumuşlar mıdır acaba ? Okumadıkları, bilmedikleri,fikir sahibi olmadıkları bir gazete hakkında nasıl eleştirel yaklaşıyorlar hala anlamış değilim..Hepsi ezberden konuşuyor.."Eüzübillahimineşetani vessiyaset" başlayanları da siyasetçilerle elele kolkola görüyoruz..

  • Abdulbaki Saraylı

    23.1.2015 21:58:07

    Geçmişi "çöplük" olarak gören yorumcuya: Her hadiseye Nur'un penceresinden bakan Yeni Asya'nın mazisinde çöplük yoktur. Ama mazide Yeni Asya'ya kulak tıkayıp çöplüğe ve çamura bulaşanlar; şimdi de maalesef gelecekte "çöplük" olarak anılacak işlere ve kişilere bulaşmaktan geri kalmıyorlar! "Madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma." Diyor Üstâd-ı Âzam..

  • SEZER

    23.1.2015 16:55:44

    Bugün de hala aynı değilmi bir kısım arkadaşımız kardeşimiz kendilerinin girdiği havuza girmediğimiz için bu yanlıştır dediğimiz için türlü türlü isnat larla hakaret lerle tenkit etmiyorlarmı kendi o güzel üsluplarını bırakıp havuzcuların üslubuyla bizi tenkit etmekten se dönseler akıllarının yanı sıra VİCDANLARINA’da danışsalar bu kardeşlerimiz böyle yapmazlar ZOR şeymiş gerçekten çok ZOR şeymiş kardeşin kardeşiyle Rabbim bizide kardeşlerimizi de islah etsin

  • ali yeşilkaya

    23.1.2015 15:08:01

    şu anda yeni asyaya en fazla hücum eden tipler aslında geleceğe yatırım yapıyorlar.abilerin iyice yaşlanması dolayısıyla,onların vefatlarının ardından kendilerini 'abi' yerine koydurmak için çabalıyorlar.fakat şu kesin ki bu mümkün olmayacak.çünkü bugün her meselede abilere bir mürid edasıyla bağlı olanlar,yarın bunlara aynı bağlılığı gösteremez.ve 'sen üstadın varisi abilerimizden daha iyi mi biliyorsun?' cümlesini onların isimleriyle kurduklarında aynı tesiri yapamaz.diğer grupların üstada tam teslimiyetinin önündeki en büyük engel abilerle olan tarikat meşrep haletleridir.yeni yetmelere cemaatlerden bu bağlılık mümkün olmadığına göre zaman bizim lehimize işliyor. yeter ki biz bu tiplere haddinden fazla ehemmiyet verip büyütmek gibi bir yanlışa düşmeyelim.

  • ali yeşilkaya

    23.1.2015 14:58:01

    benim bu meselede kesinlikle emin olduğum nokta şudur: eğer üstada talebelik yapmış abiler geçmişte ve günümüzde cemaatle istişare etmeye tenezzül etselerdi,kendilerini üstadın,sözlerini de risalelerin yerine koyma hatasını yapmasalardı;kesinlikle nurcular kandırılamazdı.içimizdeki meddahlar ve şakşakçıları parlatan ve cemaate tesir etmelerini sağlayan abilerimizin desteği olmuştur.yarın-birgün bu abilerimize hak vaki olduğunda göreceğiz ki diğer gruplar da yavaş yavaş meşverete yönelecek.abileri bahane edip onların nüfuzları arkasına sığınanlar,gruplarından yüz bulamayacak. ve aramızdaki soğukluk ve içtimai anlaşmazlıklar da sona erecek.o zaman ihlas düsturları nurcular mabeyninde tam teessüs edecek inşaallah.

  • Av. N. ŞEN

    23.1.2015 14:46:14

    Bu yazınızda, vicdan sahibi herkesin özen göstermesi gereken hususları kaleme almışsınız. Tebrikler

  • Nazım AYDIN

    23.1.2015 11:23:49

    Selamun Aleykum Latif Bey Kardeşim! Yaramıza gine tuz biber oldunuz?Allah razı olsun;fakat Şu bayram bey niye rahatsız oluyor onu bir türlü anlamadım.Hayırlı Cumalar bayram Bey.Yazıyı tekrar5 okuyun.Zira o günleri ben yaşadım ve o hakaretrlere maruz kaldım ve koministlikle ithamedildim.En samimi arkadaşlarımdan Lütfen tarafgirliği bırakın buğün Cuma dindarları ve sunnileri bir birine düşüren fitne eken bir yönetime bu kadar kör körüne taraf olmayın.Yoksa cehennem ateşi sizede dokunur.

  • M. Latif Salihoğlu

    23.1.2015 10:40:44

    Hemen her yorumunda özellikle Yeni Asya ve camiasını zımnen veya alenen tenkit edenler, iflah olmaz bir illetle malûldür. Geçmişin çöplüğünde dolaşıp etrafı telvis edenler ise..., Geçmişteki o azim günahlardan nedamet ile temizlenmeyen, aynı günahları işlemeye devam eden, dolayısıyla hatada ısrar edip duranlar olsa gerektir.

  • bayram

    23.1.2015 09:43:28

    netaci bey diyelimki o dönemde işlenmiş günah nedamet neticesinde rabbim tarafından affedilmiş günah olarak hükmü kaldırıldıysa affedilmiş günahı sürekli müslüman kardeşine güncellemekle sizin işlediğiniz günah ne ola allaha kul olan abd herzaman geleceğe ışık tutmalı geçmişin çöplüğünde dolaşmamalı

  • Garib Doğu

    23.1.2015 09:32:21

    Bu meddahçılar,aslında Risale-i Nur'un bir yerinden veya çok yerlerinden kopmuş,Risale-i Nur'un içtima-i ve siyasi meselelerini bir kenara bırakmış,kendi kafa fenerleri ile harakete eder hale gelmişlerdir.Yoksa bu dehşetli hataları yaparlar mıydı?Meslek ve meşrep noktasında ciddi inhiraflar içindeler.Risale-i Nur'da açık ve net olarak baki bir hakikat ve dava fani şahıslar üzerine bina edilmez, edilse hakikata zülumdur diye yazılı.Hakikat bu merkezde ve hal böyle iken sen kalk fani şahısları methetmede ifrat et.Peşlerine takıl,şakşakçılık yap.Bu tavır Risale-i Nur'a ve Üstada muhalefettir.Risale-i Nur'a perde olmaktır.Bunun çok ağır bir vebali vardır.Bunu yapanlar ne zaman uyanacak? Yoksa iş mahşere mi kalacak?Sevgili Yazarımız, bu meddahçıları deşifre etmiş,nezih bir lisanla ikaz ve ihtar vazifesini yapmıştır.Gerisi derin uykuda uyuyanlara kalmıştır...

  • necati

    23.1.2015 01:45:45

    Tebrikler Latif agabey, malesef eski hallerini hem cocuklarina ve cemaatlarina anlatamayanlar ayni yanlisi sartlara gore revize ederek aynen devam etmeleri malesef cok uzucu.....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı