On Yedinci Lem’ânın On Üçüncü Notasında ifade edildiği gibi “İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah”, âhir ömründe karşı karşıya gelerek Yassıçemen’de (Erzincan, 1230) savaşa tutuştuğu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’a hitaben yazdığı mektupta hüzün yüklü şu sözleri sarf ediyordu:
“Birader! Fitne ve fesat baştan aştı... Ben, Moğal ile sizin aranızda İskender (Çin) Seddi gibiydim. Beni alınca, siz de ona karşı duramazsınız. Sizin de memleketinizi (Anadolu’yu) elinizden alıp harap etmesi muhakkaktır.” (MLS; Tarih Bedestânı, S. 46)
Fakat, ne yazık ki, o günün şartlarında bu sözlerin ne mânâya geldiğini anlayacak ferasete sahip devlet adamı hemen hemen yok gibiydi.
Şöhretli Sultan Keykubat’ın etrafını şakşakçılar, müdahaneciler doldurmuştu. Onun da akl-ı selim ile düşünmesine imkân-fırsat tanınmaz olmuştu.
Harzemşah ile Keykubat arasındaki hâkimiyet dâvâsı öylesine kızıştırılmış, aralarındaki fitne-fesat ateşi öylesine körüklenerek alevlendirilmişti ki, bunu aklı başında az sayıdaki insanın söndürmesi adeta imkânsız hale gelmişti.
(Tıpkı, günümüzde bizimle beraber mü’minler arasındaki fitne-fesat ateşini söndürmeye çalışan az sayıdaki hamiyet sahiplerinin yazıp söylediklerinin kavga ortamında tesirsiz kalması gibi.)
* * *
Tekrar sadede dönüyoruz...
Uzak Şark’tan gelen Moğol tehlikesinin zuhûr ettiği ve iki komşu/kardeş topluluk arasındaki fitne ateşinin henüz yakılmaya başlandığı esnada, Kafkasya’daki İslâm Kahramanı Celâleddin Harzemşah, Anadolu hâkimi Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’a Temmuz 1225’te ayrıca şu meâlde bir uyarı mektubu göndermişti:
“Bizler, aynı din ve aynı millete mensubuz. Cihad yolunda da müşterekliğimiz var. Garb padişahları arasında İslâm hudutlarını koruyan ve kâfirlerin kökünü kazıyan sizsiniz.
“Şark’ta da müşriklerin fitne ateşini söndürmeye çalışan biziz.
“Birbirimize bu kadar yakın iken, haberleşme kapısını açmaz ve birlik caddesini tutmaz isek, kimi dost yapar ve hangi yolda yürüyebiliriz?” (Age)
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, o günün şartlarında bu tarz kardeşâne sözlerin pek fazla bir kıymeti olmadı, ne yazık ki.
Peki, akl-ı selim ile hareket edilmedi sonuçta ne oldu?
Sonuç, tam bir felâket oldu.
İki İslâm kuvvetinin karşı karşıya gelmesi ve 1230 Ağustos’unda Erzincan dolaylarındaki Yassıçemen’de savaşa tutuşması, ne yazık ki her ikisinin de sonunu hazırladı.
Önce Harzemşah ülkesi gitti, ardında Selçuklu’nun hâkim olduğu Anadolu hemen bütünüyle Moğol istilâsına uğradı. Bu büyük devletlerin dağılmasıyla birlikte, zayıf Anadolu Beylikleri dönemi başlamış oldu.
Ne var ki, bu beyliklerden hiçbiri Cengiz’in ve bilâhare torunu Hülâgu’nun kuvvetlerine karşı koyamadı. Hemen hepsi, zillet içinde boyun eğerek, putperestlerin hâkimiyeti altına girdi.
Zulümkârlığa tam gaz devam eden İlhanlı hükümdarı Hülâgu, Anadolu’yu tarumar ettikten sonra 1258’de Bağdat’a girdi. Abbasi Devletini yıktı, Halife Sultanı feci şekilde katletti ve yazılmış ne kadar İslâmî kitaplar varsa, hepsini toplattırıp Fırat Nehrine döktürdü.
Putperest Hülâgu zalimi, bu yaptığıyla aslında şu mesajı vermeye çalışıyordu: Ey Müslümanlar! İşte devletlerinizi yıktım. Halifenizi öldürdüm. Bu kitapları imha etmekle de dininizin temelini yıkarak işinizi bitirmiş oluyorum.
Bu dehşetli hadisenin vukuu, Hadisçe de haber verilmiş: “Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, nakl-i sahih-i kat'î ile fermân etmiş: ‘Yaklaşmakta olan bir şerden vay Arapların haline!’ deyip, Cengiz ve Hülâgû’nun dehşetli fitnelerini ve Arap Devlet-i Abbasiyesini mahvedeceklerini haber vermiş.” (Mektubat, s. 104)
* * *
O zamanlar olduğu gibi, hemen her asırda, her devirde benzer fitneler zuhur etmiş, bir kısım ehl-i İslâmı zillete düşürmüş.
Bunlara karşı son derece şuurlu ve müteyakkız olunmalı ki, benzer mahiyetteki fitne ateşleri bizi ve kardeşlerimizi yakmasın.
Mâzide, birbiriyle mânasız bir kavgalara tutuşarak dehşetli Moğol fitnesine bilmeyerek âlet olup zemin hazırlayan bir kısım ehl-i İslâm, ne yazık ki, günümüzde de yine bilmeyerek başka fitnelere âlet olmaktadırlar. Hatta, bir kısmı bu ateşe körükle gitmekten adeta sadistçe bir lezzet alıyor.
Hamiyet ve basiret sahiplerine, bu tür fitne ateşini vargücüyle söndürmeye çalışmak düşer.
* * *
@salihoglulatif: Her türlü dahilî fitne-fesat hareketlerine karşı, Siz de "İnnemel-mü'minine ixwetün; feaslihu beyne exeweyküm" kàidesince "Mü’minler ancak kardeştir" deyip, "Kardeşlerinizin arasını düzeltmeye çalışın." Hucûrat-10
28 Şubat öncesinde Tarikatlara karşı kurulan “itibarsızlaştırma tezgâhı”nın bir benzeri, şimdilerde Cemaatler için kurulmuş olduğu anlaşılıyor.