Demokrasinin önüne bir takoz olarak konulan “Yüzde 10’luk seçim barajı”, yerli yerinde aynen duruyor.
Demokrasi havarisi kesilen ve gûyâ darbeye karşı olan Erdoğan ve partisi, bu “münafıkane” seçim barajının “12 Eylül Darbecileri” tarafından konulduğunu bile bile ve göz göre göre tam 16 yıldır hep sahip çıktılar. Sahip çıkmak bir yana, resmen üzerine oturdular.
Bunca zaman sonra, kendilerinin yaptığı hesaplar tersine döndü, kendilerinin kurgulamış oldukları plânlar ayaklarına döndü ve hem kendilerini, hem küçük ortaklarını “yüzde 50+1”e çıkan seçim barajından kurtarmak için, hileli yeni bir yola başvurdular. Bunun adına da “seçim ittifakı” dediler.
Ne var ki, bu hileli plân da son parkurda ayaklarına dolandı ve nefes kesen bir seçim maratonuna dönüş- tü. Dahası, bu maraton, aynı zamanda siyasî hayat-memat noktasında risklerle dolu tarihî bir “mi- lat” şeklini aldı. Yani, onlar için bu kez “Ya herru, ya merru” olacak gibi görünüyor.
Seçim bararajı engeli “var-yok”
Mevcut siyasî iktidarın, kendi “seçim ortakları” için tasarlamış olduğu “sıfır baraj” toleransı, bel- ki de hiç ummadıkları bir sûrette, muhalefetteki küçük partiler için adeta bir piyango fırsatına dönüştü.
Onlar da büyük ittifaklara dahil olmak suretiyle, bir darbe tasarrufu olan baraj engelinden kurtulabiliyorlar. Tabiî, biraz zorlamalı ve dolambaçlı şekilde. Oysa, böylesi bir “ayıplı engel”e hiç gerek yoktu. Keşke, şöyle “adam gibi” bir düzenleme ile bu iş önceden halledilmiş olsaydı.
Bu arada, geçmişte yüzde 10’lük ülke barajını haydi haydi aşan ve bugün de aşma potansiyeline sahip olan Demokrat Parti (DP) ile Saadet Partisi’nin (SP) “gönüllü oyları”, tam 16 yıldır başka başka partilere misafireten de olsa dağılmış, gitmiş durumdaydı. İleri sürülen en büyük sebep ve buna bağlı olarak söylenen şey şu idi: “Bunlar, nasılsa barajı aşamaz. O halde, oylarımız boşa gitmesin; barajı aşacak partiye gitsin.”
Şimdi ise, söz konusu o baraj engeli, bir cihette kalkmış, hatta mecburiyet tahtında sıfırlanmış oldu. Haliyle, eski o misyon oyları da peyderpey geri dönecek ve ait olduğu partilerin hanesine dahil olacak.
Tabiî, bu dönüşler birden olmaz. Zaman ister, büyük çaba ve emek ister.
Biz burada, yıllardır dostlarımızla ilgili muhatap olduğumuz bir bahane kabilinden bir engele dikkat çekmeye çalıştık.
Şöyle ki: Yani “Kardeşim, nasılsa Demokratlar kazanamaz. Çünkü barajı aşamaz. Bari, oylarımız boşa gitmesin, bir işe yarasın. Yarayacak yere gitsin” vesaire gibisinden söz ve beyanların, şimdilik kaydıyla hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmadı.
Dolayısıyla, Demokratlara verilecek oylar zayi olmayacak, büyük çapta yerini ve hedefini bulmuş olacak. Yani, Demokratlar, on altı yıl sonra yeniden Meclis’e girme şansına, imkânına biiznillah sahip olacak.
GÜNÜN TARİHİ: 09 Mayıs 2000
Vedâ Mektubu
Yedi yıllık Cumhurbaşkanlığı süresini tamamlayan 9. CB Süleyman Demirel, bu makamdan ayrılmadan evvel, bölge ve dünya genelinde 80'e yakın devlet başkanına vedâ mektubu yazıp gönderdi. Demirel, aşağıdaki devlet baş - kanlarını ise, bilerek ve kasten o “özel liste”ye dahil etmedi: Hafız Esad (Suriye), Muammer Kaddafi (Libya), Saddam Hüseyin (Irak), Miloseviç (Sırbistan) ve Pakistan’ın başındaki darbeci general Pervez Müşerref.
***
@salihoglulatif:
5 Mayıs 2018’de gerçekleşen Yeni Asya Umumî Temsilciler Toplantısında, 24 Haziran seçimiyle ilgili yapılan müzakere ve değerlendirmelerin ardından, seçim sürecinin bütün safhalarında Demokrat Parti’nin içinde yer aldığı Millet İttifakı'na destek verilmesi kararı alındı. (Bkz: 7.5.2018 tarihli Yeni Asya)