İnsan, her yerde insandır. Terör de her yerde terördür.
“Bunların bir yerde olanı iyi, bir başka yerde olanı kötüdür” denilmez. İyi olan şey, her yerde takdir görüp alkışlanır; kötü olanlar ise, yine her yerde takbih görüp reddedilir.
İlmimiz, imanımız, irfanımız, hatta vicdanımız, bize daima bunu söyler, bunu öğretir. Peki, çeşit çeşit bozgunculuğun merkezi olan “İkinci Avrupa”da durum böyle midir?
Ne yazık ki, Avrupa’nın büyük şehirleri, başkentleri ve özellikle Paris, terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmaktan, en azgın teröristleri bile koruyup kollamaktan sabıkalıdır.
Üstelik, bu konudaki sabıka dosyaları bir hayli kabarıktır.
Şimdi, Paris’teki kanlı saldırılar sebebiyle bir kez daha dünyanın gündemine oturan Fransa’nın, son yüz otuz yıllık terör karnesine şöyle bir göz atmaya çalışalım.
Ermeni isyanlarının arka plânı
1880’li yıllardan itibaren, Osmanlı’nın başına yeni bir belâ, yeni bir gàile açıldı: Ermeni patırdısı.
Yaklaşık kırk sene müddetle (tâ 1920’deki Gümrü Antlaşmasına kadar), Osmanlının Müslüman nüfusu ile “millet-i sâdıka” olan Ermeni nüfusu arasında çok kanlı ve bir o kadar da dram yüklü savaşlar, çatışmalar yaşandı: Erzurum’da, Erzincan’da, Merzifon’da, İstanbul’da, Adana’da, Zeytun’da, Sasun’da, Harb-i Umumîde geniş Kafkas Cephesinde ve nihayet Tehcir Hadisesinde...
(Ara Notu: İlk başlarda Hınçak-Taşnak gibi örgütler isyan ve çatışmaları koordine ederken, 1975’ten sonra başlayan diplomatlarımıza yönelik saldırıları ise ASALA terör örgütü organize etti.)
Yüz yıllar boyu Müslümanlarla bir arada, huzur ve sükûn için yaşamış olan Ermenilerin, birden bire böyle çatışmacı tavır içine girmelerinin önemli sebepleri arasında şunları saymak mümkün:
* Onlar Osmanlı tebaasından olup “ehl-i zimme” iken, devletin onları hakkıyla zimmetine alamaması.
* 1878’deki Ayastefanos ile Berlin Antlaşmalarında, Rusya’nın tazyiki ile onlara tanınan bazı hakların, tatbikatta yeterli bulunmaması.
* Başta Fransa ve Rusya olmak üzere, Osmanlı’yı içerden çökertmek isteyen bazı Avrupa devletlerinin, çok sayıda Ermeni militanını terör ve isyan çıkarma maksadıyla eğitip yetiştirmesi ve ardından lojistik destek sağlaması.
* Devletin kilit noktalarına yerleşen İttihat-Terakki Komitesinin, zamanla hükûmeti de ele geçirip Türkçülük-Turancılık perdesi altında başka unsurdan olanlara karşı husûmet ateşini körüklemesi ve bu ırkçı politikaların bilhassa Ermenilerde şiddetli reaksiyonlara, aksülamellere yol açması.
Bu ana sebepler nazar-ı dikkate alındığında, Ermenileri toptan suçlamanın ve bütün kabahati onlara yüklemenin doğru olmadığı hususu kendiliğinden anlaşılmış oluyor.
* * *
Gerek eski Taşnak ve Hınçak komitelerinin ve gerekse ASALA terör örgütünün hayat damarlarına ve kuvvet kaynağına baktığımızda, karşımıza ne yazık ki en çok Fransa ve Paris çıkıyor.
Arka plânda, yer yer Rusya ve İngiltere’yi de görmek mümkün. Ne var ki, yüz otuz yıllık sürenin tamamına baktığımızda, Fransa’nın, aleyhimizdeki faaliyetlerin başında geldiğini görüyoruz.
Meselâ, Ermeni halkını Osmanlı’ya karşı kışkırtan, Birinci Dünya Savaşında Rusya’nın isteğiyle Kafkas Cephesinde Ermeni Alayların Komutanı sıfatıyla birçok yerde Müslüman katliâmı yapan Antranik Paşanın (Ozanyan) yakın kurmaylarının çoğu Avrupa ve özellikle Fransa’da eğitilip çatışma için gönderilen gönüllü militanlardı.
Sayısız Müslümanı katlettiren Şebinkarahisar doğumlu Ermeni çete reisi Antranik Ozanyan'a (1865-1927), 1920'de Fransa'nın Cumhurbaşkanı Raymond Poincaré tarafından Şeref Madalyası (Légion d'honneur) verildi.
Dahası, Enver Paşanın dahildeki en büyük muarızı ve yıllarca Müslümanlara kan kusturan Antranik Paşaya en çok sahip çıkan Batı ülkesi Fransa’dır.
Nitekim, aynı Fransa Cumhurbaşkanı (1913-1920) Raymond Poincaré, katmerli kàtil Antranik Paşayı Şeref Madalyası (Légion d'honneur) ile ödüllendirdiği gibi, ABD’de ölen (1927) Atranik’in cenazesini Paris’e getirten de, yine Fransa hükûmeti oldu.
(Atranik’in kabri, 1990’da Ermenistan’ın başkenti Erivan'a getirtildi ve şehrin ana meydanına heykeli dikildi.)
Fransa’nın terör karnesi
Bu yazı çerçevesinde çok az miktarda değinebildiğimiz “Fransa’nın terör karnesi”, ne yazık ki zayıflarla ve kırıklarla dolu.
Şimdi de, bu karnede yer alan diğer bazı notları çok kısa ifadelerle sıralamaya çalışalım.
* 1905’te Sultan Abdülhamid’i öldürmek maksadıyla tertiplenen “Bombalı Suikast” hadisesinin organizatörleri, bu işin talim ve terbiyesini Avrupa’nın mezkûr merkezlerinde görmüşlerdi.
* 1920’de Ermeni Boğoz Paşa ile Kürt Şerif Paşa başkanlığında organize edilen hareket ile Türkiye bir kez daha bölünüp parçalanmak istendi. Bu maksatla düzenlenen Paris Konferansın arkasında da yine ön safta Fransa vardı.
* Anadolu’yu paramparça etmeyi hedefleyen aynı tarihli Sevr Antlaşmasının ev sahipliğini Fransa yapıyordu.
* PKK’cıların yönetiminde olan siyasî maksatlı Kürt Enstitüsünün merkezi yine Paris’tir.
* PKK ve aynı çizgide faaliyet yürüten kişi ve kliklerin Avrupa’daki en büyük hamisi Cumhurbaşkanı Mitterand ile eşi Danielle olmuştur.
* * *
Terör ve sömürge karnesi utanç verici tablolarla dolu olan Fransa’ya ayrıca şunları hatırlatmak isteriz:
Ey Fransa! Senin son zamanlarda yaşadıklarının acaba kaç mislini başkası yaşadı da, senin kılın dahi kıpırdamadı? Teröristler, senin bu yaşadıklarını sayısız kere başkasına yaşattılar; ama, sen hep başka türlü davrandın. Neden ve niçin? Acaba bunlara verecek bir cevabın var mı?
* * *
Son söz, Bediüzzaman’ın: Ey İkinci Avrupa!
Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, "Beşerin saadeti bu ikisiyledir." Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek! (Beşinci Nota)
@salihoglulatif: Hiçbir terör saldırısı için "Oh oldu" denilmez Bu, sadistlik, vicdansızlık olur. Ama, terör belâsından herkesin ders çıkarması tavsiye edilir