"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Saldırgan yapar, tutsak ederler

M. Latif SALİHOĞLU
02 Ağustos 2017, Çarşamba
GÜNÜN TARİHİ: 2 Ağustos 1990

Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin (1937-2006), tam on yıl arayla iki komşu ülkeye saldırdı.

27 Temmuz 1980’de komşu Şiî ülke İran’a savaş açtı.

2 Ağustos 1990’da ise, komşu Sünnî ülke Kuveyt’i işgal etti.

Bu iki büyük saldırının ardından gelen üçüncü on yıla girerken (2003), bu kez Saddam’ın kendi sonu geldi.

Bu arada, İran-Irak savaşının başlamasında bir buçuk ay kadar sonra Türkiye’de yaşanan “12 Eylül Darbesi”nin zamanlamasına da dikkat çekmekte fayda var.

Besbelli ki, Ortadoğu’da zalimlerin yeni satranç oyunu başlamış, diktatörler kullanılarak, etap etap başarı kazanılmaya çalışılıyordu.

* * *

Evet, diğer diktatörler gibi Saddam’ın takip ettiği kanlı siyaset de “Vahşi Batı”nın güdümünde ve kontrolündeydi.

Onu bitirmek için, önce cesaretlendirip farklı etnik ve dinî gruplara karşı tahrik ettiler.

İlk fırsatta, Irak vatandaşı olan Şiîlere saldırdı. Binlerce insanı acımasızca katletti. Üzerine, bütün Şiî dünyasının nefretini, husûmetini celbetti. Hemen ardından, Iran’a karşı savaş açtı. Sekiz yıl süren bu anlamsız savaşta, on binlerce Müslümanın kanı akıtıldı.

Zulümkârlıkta sınır tanımayan, dur-durak bilmeyen Saddam, savaşın ardından, ağırlıklı olarak ülkenin kuzey kesiminde yaşayan Türkmenler ile Kürtler’i katletmekten de geri durmadı. Halepçe’yi kimyasal gaz bombalarıyla bir günde harabeye çevirdi.

* * *

Saddam kuklasını kullanan Vahşi Batı, son darbeyi vurmak için, ona bir cinayet daha yaptırdı: 2 Ağustos (1990) günü, onu Kuveyt’e saldırttı.

Büyük bir ordu ile Kuveyt’e giren ve kısa sürede bu ülkeyi işgal eden Saddam, buradan tam bir zillet ve mağlûbiyet içinde çıkmaya mecbur kaldı.

Şimdi de, İran Savaşı ile Kuveyt İşgali hadisesine biraz daha yakından bakmaya çalışalım.

* * *

Yıl­lar­ca (tam 8 yıl) bir kör­dü­ğüm şek­lin­de sü­rüp gi­de­cek o­lan mâ­nâ­sız İ­ran-I­rak Sa­va­şı 27 Temmuz 1980’de baş­la­dı.

Fiilî savaş hali, Eylül ayı ortalarında patlak verdi. Ancak, savaşın artık kaçınılmaz hale geldiği Temmuz ayının ortalarından itibaren fark edilmeye başlandı.

Perde arkasında başka türlü hesapların yapıldığı ve dolapların çevrildiği İran-Irak savaşı, bir yönüyle de saldırgan diktatör Saddam Hüseyin ile Şiî lider Ayetullah Humeyni’nin bilek güreşine döndü.

Dünyadaki silâh imalatçıları ile tüccarları bu savaştan büyük paralar kazanırken, iki Müslüman ülkenin yaklaşık bir milyon insanı bu mânâsız savaşta canından oldu.

İki ülkede de çok büyük göçlere, kaçışlara, ilticalara, kasdî- gayrı kasdî yaralanmalara ve çok ağır yıkımlara yol açan bu savaş, sekiz yıl sonra galibi olmadan sonlandırıldı.

Ne var ki, bu hadiseden sonra bölgede durulma, sükûnet hemen hiç yaşanmadı. Kaotik atmosfer, o gün bugündür kesintisiz devam edip gidiyor.

Arada yaşanan, Halepçe katliâmı, Kuveyt Saldırısı, Birinci ve İkinci Körfez Savaşı ile Irak’ın bölünüp parçalanması hadiseleri de cabası.

İran, iç ve dış siyaseti itibariyle hâlâ istikrar bulmazken, Irak’ın durumu maalesef çok daha feci bir manzara arz ediyor.

* * *

İran’la yapılan Körfez Savaşı biteli henüz iki olmuştu. Diktatör Saddam’ın emriyle I­rak silâhlı kuvvetleri, 2 Ağustos (1990) günü komşusu olan Ku­veyt’i iş­gal et­ti.

Kuveyt Emiri Şeyh Cabir es-Sabah, ülkesini terk ederek Suudi Arabistan'a sığındı.

Uzun süredir devam eden İ­ran-I­rak sa­va­şının he­nüz yarası kabuk bağlamadan pat­lak ve­ren Ku­veyt iş­ga­li, bir an­da dün­ya­yı ayağa kal­dı­ra­rak bütün ülkeleri I­rak’ın (daha doğrusu Dev­let Baş­ka­nı Sad­dam’ın) a­ley­hi­ne sevk et­ti.

İş­gal se­be­biy­le baş­la­yan Kör­fez Kri­zi, dün­ya­da pet­rol fi­ya­tı­nın yük­sel­me­si­ne ve ik­ti­sa­dî ha­ya­tın dal­ga­lan­ma­sı­na yol aç­tı.

A­me­ri­ka, Kuveyt’i işgalden kurtarmak ve Su­u­dî A­ra­bis­tan’ın gü­ven­li­ği­ni sağ­la­mak i­çin böl­ge­ye mo­dern teç­hi­zat­lı 500 bin as­ker gönderirken, di­ğer ba­zı Av­ru­pa dev­let­le­ri de Bas­ra Kör­fe­zi­’ne do­nan­ma sevk etti.

Ku­veyt’i terk et­me­si i­çin I­rak’a ve­ri­len sü­re­nin bi­ti­ş vakti o­lan 16 O­cak 1991 ge­ce­si, BM Gü­ven­lik Kon­se­yi­ne bağ­lı müt­te­fik güç­ler as­ke­rî ha­re­kâ­ta baş­la­dı. 

Bir ay sü­ren şid­det­li sa­va­şın ar­dın­dan, I­rak, mağ­lû­bi­ye­ti ka­bul e­de­rek Ku­veyt’ten çe­kil­mek zorunda kaldı.

* * *

Sonuç: Vahşi Batı’nın, 1980 ve 1990 basamaklarının ardından gelen 2003'teki son işgal manevrasının, Başkent Bağdat'la birlikte Irak'ın geneli (hemen ardından Suriye geneli) üzerindeki etkisi bugün de devam ediyor.

***

@salihoglulatif:

Demokrasiyi içine sindirerek kabul edenler, öyle heykel kırma provokasyonu, veyahut darbe teşebbüsü gibi aşağılık yöntemlere tevessül etmez.

Okunma Sayısı: 3414
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı