"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sebat eden bahtiyarlar

M. Latif SALİHOĞLU
29 Eylül 2025, Pazartesi
Öyle sarsıntılı, çalkantılı bir zamandayız ki, yerinde sağlam durabilmek başlı başına bir mesele haline gelmiş. Öyle sebatsız ve istikrarsız bir zamandayız ki, inandığı davada sebat edebilmek çok çetin bir imtihan hâline gelmiş.

Gençlerin çoğu, sabırsızlıkla, acelecilikle ve hissiyatın galebesiyle yanlış yollarda ömrünü heder ediyor. Kezâ, deneme-yanılma tarzında gitmekle, hem oturaklı bir iş-meslek edinmekte geç kalıyor, hem müstakim bir davaya bağlanma noktasında nefis ve şeytanın hile ve desiselerine kapılıyor.

Bu vahim tablo karşısında, erken yaşta hak bir davaya bağlanan ve onda sebat edenler bahtiyardır. Unutmayalım ki, Cenâb-ı Hak, inat damarını da hakta, takvada ve helâl dairede sebat etmek için vermiş.

Madem öyle, o hâlde şunu rahatlıkla söylemek mümkün: Hakta sebat eden ve yerinde sağlam duran kazanır; sebatsız, istikrarsız şekilde giden ve rüzgâra göre yön değiştiren kaybeder.

«

Evet, yakînen biliyor ve görüyoruz ki, “Dünya büyük bir mânevî buhran geçiriyor.” Fizikî depremlerden çok beşerî depremler yaşanıyor. Yani, siyasî, içtimaî, ailevî, ahlâkî sarsıntılar dünyanın hemen her tarafında vukû bulmaya devam ediyor. İşte, bütün bu sarsıntılar ve şiddetli çalkantılar karşısında sarsılmamak ve metanet içinde sebat etmek için, öncelikle kendine güvenmek, kendinden emin olmak gerekiyor. Bu güvenin sağlanabilmesi için de, bilhassa sahip olduğu fikre, davaya ve mensubu olduğu camianın sıhhatine, istikametine, sağlamlığına güvenmek icap ediyor.

Esasen, sarsıntı ve çalkantıların şiddetlendiği zamanlarda münferit kalmak ve yalnız başına hareket etmek hatadır. Zira, risk yüksektir, tehlike büyüktür.

Sağlam bir fikre ve güvenilir bir camiaya mensubiyet, böylesi zamanlarda şüphesiz insana büyük güven ve mukavemet hissi veriyor. Müşterek dualarla, ayrıca kişiyi muhtemel tehlikelerden muhafazaya bir sebeptir.

Evet, mustakim bir camia ile birlikte hareket edilince, korkular, kuşkular, endişeler azalır, zail olur. Tek başına kalındığında ise, tedirginlikler gitgide çoğalır, kişiyi mutsuz, huzursuz eder. Zira, bir adım sonrası için ne olacağını, dahası başına neler geleceğini bilememenin, fıtrınalı hadiselerin kendisine ne tür zarar verebileceği ihtimalinin tedirginliğinden kurtulamaz. Bu da onun uykusunu kaçırtır. Bu korkunun çaresi, evvelâ dirayetli olmaktır. 

Dirayetli olabilmek için de, sağlam bir noktaya istinat etmektir. Sağlam noktalar ise, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, güvenilir bir fikir ve davaya sahibiyet ile gayet metin bir camiaya mensup olmaktır.

İşte, bu noktalara istinat ile yerinde sağlam duran kimseler, zelzele gibi en şiddetli sarsıntılarda dahi, zarar görmez, ya da en az hasarla kurtulma şansına sahip olurlar.

«

Meseleyi toparlayacak olursak, kısaca şunları söylemek mümkün:

Şu sarsıntılı ve kararsız zamanda, kişi sebat etmeli ve yerinde sağlam durmalı.

Bunun için de, sahip olduğu davanın sağlamlığından emin olmalı. Mensubu olduğu camianın metanetine güvenmeli. Haricî cereyanlara kapılmamalı. Siyasî, dünyevi, haricî cereyanların şiddeti ne olursa olsun, dahilde yine de şüpheye, tereddüte ve bilhassa ihtilâfa düşmemeli. Zira, hariçteki hiçbir hadise, dahildeki kuvvet ve kudsiyetin, ittifak ve ittihadın yerini tutamaz, onun kıymetinde olamaz.

Mevzuu, Üstad Bediüzzaman’ın 29. Mektuptaki şu veciz tavsiyesiyle noktalayalım: “Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz. Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Her bir saatiniz, bir gün ibadet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir. Biliniz ki, elinizden kaçmasın.”

Okunma Sayısı: 2010
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah

    29.09.2025 19:24:47

    Çarpışan iki siyasi akımdan birine meyleden, taraftar olan dava adamı olamaz.Bu iki siyasi cereyan,mesleken ve meşreben Risale-i Nur'a karşıdır. Meslekleri,taviz, tahrip ve bid'alara mü sadaakâr esasları üzerine kuruludur.İki side zalimler sınıfına giriyor.Taraftar olanlar da aynı onlar gibi zalim oluyor lar.Bunlar asla dava adamı olamazlar. Bunlar ancak menfaatin ve dünya sal tanatının zebunu, tutkunu, olurlar. Zaman bunu ispat etti.Kaydını koydu. İtiraz edilmez.kimse kafasını kuma sokmasın, kimin menfaatçi ve dünyalık peşinde koştuğu ortadadır.Kimin Nur mesleğine muhalif olduğu da ortada. Menfaat peşinde koşanlar, davalarını meşru zeminlerde cesaretle savunma yanlar,en küçük bir korku tahtında sırra kadem basanlar, sağa sola kaçanlar dava adamı olamazlar."Mert olan cina yete tenezzül etmez,cinayet.isnad edil se cezadan korkmaz."

  • Resneli Niyazi

    29.09.2025 15:49:35

    Hak ve hakikatta sebat eyleyenlere selam olsun. Allah istikametten ayırmasın kardaşım derdi Merhum Saadeddin Ağabey. C. Allah bir kez daha rahmet eylesin!

  • Ramazan tavşan

    29.09.2025 01:22:28

    Rüzgarı çok olan yerin ağacı sağlam olur, ilk defa rüzgar yiyen ağacın da dalı ve tepesi kirilir. Sağlam dava adamları da metanetli ve sağlam durur. İlk gördüğü fırtınada kendini koruyabilmek adına etrafındakileri satmaz. Korku bagajları olmaz varsa o adamdan dava adamı olmaz. Sufyanin kayigindan mehdiye hizmet edilmez

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı