"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Selimiye’nin (Edirne) kurtuluşu

M. Latif SALİHOĞLU
22 Temmuz 2017, Cumartesi
GÜNÜN TARİHİ: 22 Temmuz 1913

Serhad şehri Edirne (haliyle Selimiye), tam 155 günlük Bulgar işgalinden kurtarılarak, 22 Temmuz 1913’te yeniden hürriyetine kavuşturuldu.

Edirne’deki işgalin sona erdirilmesinde ve bu beldenin yeniden fethedilmesinde emeği geçenlerin başında, hiç tereddütsüz Enver Paşa gelir.

Dünkü yazıda bahis konusu “İttihatçı Cemal Paşa”nın hemen ardından, bugün de ondan çok önemli farklarla ayrılan bir diğer İttihatçı Paşa’dan, yani Enver Beyden, Edirne’nin düşman elinden kurtarılışı vesilesiyle bir parça söz etmeye çalışalım.

Edirne’den önce Bâbıâli

Yaşlı Sadrâzam Kâmil Paşa (1833-Kasım 1913), hükümet idaresinde nisbeten pasif yetersiz bir durumdaydı.

Onun ve hükûmetinin bu vaziyeti, siyasetçilerin yanı sıra, siyasetin zehirlemiş olduğu orduyu da şiddetli rahatsız ediyordu.

Meclis açık kalsa ve çalışmasına aynen devam etse de, kabinenin mutlaka değişmesi gerektiğine kanaat getirenlerin sayısı günden güne artıyordu. İttihatçıların düşündüğü yegâne çare, “baskın” yapmaktan ibaretti.

 İttihat-Terakki Cemiyeti merkezinde toplanan nisbeten hamiyetli İttihatçılar, bu işe Enver Paşa’yı uygun gördü. Haliyle, hazırlıklar da ona göre yapıldı.

23 Ocak 1913 günü beyaz bir ata binen Enver Paşa ve beraberindekiler, cemiyetin Nuruosmaniye’deki merkezinden Babıali’ye doğru harekete geçti.

Bu tarihî hadisenin arkasındaki asıl çekişmenin sebebi, ordunun siyasete bulaşması ve bu zehirle serseme dönmesiydi.

Zira, askerî cenâh, İttihatçılar ile Halaskârân Zâbitân grupları arasında bölünmüş durumdaydı.

Savaş (İtalyan, Balkan...) ortamında bile biri diğerinin yardımına gitmiyor, dahası bir diğerinin yıpranmasını, hatta düşmana karşı mağlûp düşmesini istiyordu.

Görünürde ise, başarısız ve sürekli toplantı halinde olan bir kabine vardı. Nitekim, baskın planı da bu noktada temerküz etti.

Baskından sonra hükümet değişikliğine gidildi. Sıra, İtalyan Savaşı ile Balkan Savaşları’nda kaybedilen yerlerin yeniden geri alınmasına geldi. Ki, Edirne’nin kurtarılması, bu meyanda yapılacak işlerin başında geliyordu.

(NOT: Kâmil Paşa’nın yerine getirilen M. Şevket Paşa, beş ay sonra 11 Haziran 1913’te yine İttihatçı tetikçiler tarafından vurularak öldürüldü. Onun yerine, meşhûr Said Halim Paşa getirildi.)

5 aylık esaretin ardından...

I. Balkan Savaşı’ndaki mağlûbiyetin bir uzantısı olarak kuşatma altına alınan E­dir­ne, 1913 yılının 16 Mart’ında Bul­gar kuvvetleri ta­ra­fın­dan iş­gal e­dil­di.

Tam 155 gün sü­ren ku­şat­ma­dan son­ra şeh­re gi­ren Bul­gar­lar, si­vil halk­tan pek­çok insanı katletti­ler.

Aylardır Bulgar kuvvetlerinin kuşatması altında bulunan Edirne, merkezden hiç yardım alamaması ve şehirde giderek şiddetlenen açlık, yokluk ve mühimmatsızlık sebebiyle daha fazla dayanamayarak teslim oldu.

Şehri işgal eden Bulgarlar, sivil halka çok büyük baskı uyguladı. Mâsumlara yönelik katliâmlarda bulundu. Bazı kuyuları insan cesetleriyle doldurdu.

Ayrıca, başta Selimiye Camii olmak üzere, şehirdeki hemen bütün mâbetlere zarar verdi. Çok büyük tahribat yaptı.

Siyasî fırkacılığın orduya bulaşması ve askerî ahlâk ve âhengi bozması sebebiyle, Osmanlı paşaları, düşmanla harbetmek yerine birbirine düştüler. Birbiriyle yardımlaşmadılar. Hatta, Bulgar kuvvetleriyle savaşmadılar bile. Gerisin geriye tâ Çatalca önlerine kadar çekilerek Trakya'nın neredeyse tamamını savunmasız bıraktılar.

Çaresiz ve ümitsiz kalan İttihatçı hükümet, daha fazla kayıp vermemek için Bulgaristan'la ateşkese gitmek istedi. Taraflar arasında savaşı bitiren antlaşma, 30 Mayıs 1913'te Londra'da imzalandı. Bu antlaşmaya göre, Girit Adası Yunanistan'a ve Edirne'nin tamamı Bulgaristan'a bırakıldı.

Ancak, Balkanlar'daki çalkantı bitmedi. Bu bölge, 16 Haziran'da yeni bir çatışmaya sahne oldu. Bulgaristan’ın başı yakın komşularıyla derde girdi.

İşte, tam da bu esnada gayrete gelen Osmanlı kuvvetleri, Batı'dan yeterli desteği alamayan Bulgarların üzerine gitti.

Edirne, nihayet 22 Temmuz 1913'te kurtarıldı. Taraflar arasında bilâhare Bükreş'te yapılan bir antlaşmayla (10 Ağustos 1913), fiilî durum hukukî statüye kavuşturulmuş oldu.

***

@salihoglulatif:

İstiklâl Zaferinin üstüne heykel dikmek isteyene Said Nursî'nin cevabı: Paşa! Bunun için mi harbettik? Millet bunun için mi kanını sebil etti?

 

Okunma Sayısı: 6599
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı