"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seyyidlik perdelendi; Mehdi, zaten perdeli - 3

M. Latif SALİHOĞLU
27 Mart 2017, Pazartesi
R. Nur’da Seyyidlik işaretleri

Üstad Bediüzzaman'ın Âl-i Beyt’ten, yani Seyyid ve Şerif olduğunu sadece hatıralardan değil, Risâle-i Nur'daki muhtelif bahislerden de okuyup öğrenebiliyoruz. Aşağıda, bu bahislerden birkaç misâl verelim.

* * *

Yeni Asya Neşriyat’a ait son baskı Lem'âlar isimli eserin Yirmi İkinci Lem'â’nın sonunda "Büyük Ruhlu Küçük Ali"nin imzasıyla yer alan mektubun hülâsası şöyledir:

"İmam-ı Ali Radiyallahu Anh, ('Eminnî mine'l-fecet/Kurtar, emân ve emniyet ver' ve 'Lâ tehşâ/Çekinme, korkma') gibi kerâmetli kelimeleriyle, bizlerin hapisten, mahkemeden kurtulacağını hârika bir tarzda izhâr ediyor.

"Çünkü, evlâdından olan Gavs-ı Geylânî (ra), kendi omzunda Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın kademini (ayak izini) gördüğü gibi, evlâdından olan ve her asırda Âl-i Beytten gelen mehdî ve müceddit, verese-i enbiya olan muhakkikleri, fertleri görüp kendi kademini o mübarek gelecek zatlara basmış.

"Hususan, Risâle-i Nur müellifi zamanın Abdülkadir'i Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ne, sâir evliyaya muhalif olarak müphem değil, sârihan haber vermesi, bizce birinci Âl'den olduğu kat'idir.

"Gerçi, Üstadımız mahkemede ehl-i vukufa karşı ikinci Âl-i Beytten olduğunu onlara ispat etti. Fakat, maksadı tam ihlâsa muvafık olduğu için, kendi şahsını azlediyor; Kur'ân'ın bir elmas kılıcı olan Risâle-i Nur'u gösteriyor."

Kuleönü'lü Küçük Ali, bu mektubunda Üstad Bediüzzaman'ın "birinci Âl'den olduğu kat'idir" demesiyle, onun tıpkı Şâh-ı Geylânî gibi neseben Hz. Ali'ye dayandığı ve "evlâd-ı Resûl" olduğunu tereddütsüz şekilde ifade etmiş oluyor.

* * *

Gerek Nur Âleminin Bir Anahtarı ve gerekse Emirdağ Lâhikası isimli eserlerinde yer alan çok mühim bir mektubunda şu ifadeleri kullanıyor, Üstad Bediüzzaman: "Eski Said’in çocukluk zamanından beri hem kendisi, hem babası fakir oldukları halde, başkalarının zekât, sadaka ve hediyelerini almadığının ve alamadığının hikmeti..." (Emirdağ Lâhikası, s. 313)

Zekât ve sadaka gibi makbul yardımlar, seyyid olan kimselere yapılmaz. Seyyidler de böylesi yardımları almaz ve alamazlar. Ne var ki, Üstad Bediüzzaman'a zekât ve sadaka ile yardımda bulunmak isteyenler, onun Seyyid olduğunu bilmiyorlardı. Kendisi de bu gerçeği çoğu zaman açıklamaz, gizli tutardı.

İşte, bu tür yardımları almayan ve alamayan Üstad Bediüzzaman, bu tavrının, yani "almadığının" hikmetini kısmen izah ediyor; "alamadığının" hikmetini ise, düşüncemize havale ediyor.

* * *

Denizli kahramanı Hasan Feyzi Efendi, Üstad Bediüzzaman'ın zahiren Kürt olmakla beraber, hakikatte seyyid ve şerif olduğuna dair fikir ve itikadını, Lâhika'ya giren bir mektubunda şu sözlerle ifade ediyor:

"Ona (Bediüzzaman'a) 'Kürdî' denilmesi ve kaside-i Hazret-i İmam-ı Ali'de (ra) görülen 'Yâ müdrike' kelimesinin hazf ve kalbiyle (tersinden ve düzünden iki mânâ: Ey Kürt ve ey idrak eden) 'Kürt' imâ ve işaretinin bulunması, gerçekten Kürtlüğüne delâlet etmez ve onun mânevî silsile-i şerafet ve siyadetten (şerif ve seyyid olmaktan) tenzil ve teb'idini (düşürme ve uzaklaştırmayı) icap ettirmez.

"Kürtçe bilmesi, o kıyafete girmesi ve öyle görünmesi, kendini setr ve ihfa için olup, hakikî hüviyet ve milliyetini ihlâl ve inkâr mânâ ve maksadıyla değildir diye düşünüyorum." (Emirdağ Lâhikası, s. 75)

Hasan Feyzi, aynı mektubun devamında, Türk milletinin Üstad Bediüzzaman'ı bu kadar çok sevmesinin sırr-ı hikmetini, onun evlâd-ı Resûl olduğunun mânen ve ruhen keşfedilmiş olmasına bağlıyor.

* * *

Milaslı Halil İbrahim, Üstadına hitaben şöyle diyor: "Muhterem efendim. Mesmuatıma nazaran (duyduğuma göre), Denizli de, bundan yetmiş seksen sene evvel (1877-78 yılları) büyük bir evliyadan Hasan Feyzi isminde bir zat, bir gün talebelerine, 'Bugün Kürdistan'da bir evliya dünyaya geldi' diye beşarette bulunmakla zât-ı devletlerini işaret buyurmuş." (Emirdağ Lâhikası, s. 172)

İnsanlar dünyaya geldiklerinde değil, daha sonraları âlim veya evliya olur. Bu gerçeğe binaen, Üstad Bediüzzaman'ın şahsiyetiyle alâkalı yukarıdaki 'Bugün bir evliya dünyaya geldi' şeklindeki sözün de, tıpkı diğer benzerleri gibi "perdeli" olabileceğini düşünerek, perde arkasını merak ettik. Bu merak saikasıyla 1997’de Denizli'ye gittik ve orada merhum Beylerbeyli Süleyman Hünkâr'la görüştük. O da, bu sözün hakikaten perdelenerek Lâhika'ya alındığını ve doğrusunun o gün dünyaya gelen Üstad Bediüzzaman'ın Âl-i Beyt'ten, yani evlâd-ı Resûl olduğunu açıkça bildirdiğini söyledi.

@salihoglulatif: Bediüzzaman: Bir tohum, toprak altına girmesiyle sünbül hayatını netice verir. Öyle de, mevtim, hayatımdan fazla hizmete vasıta olur.

Okunma Sayısı: 4575
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    27.3.2017 12:58:19

    Amennaaaa..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı